AKP sözcüsü Ömer Çelik çıktı dedi ki; "T.C vatandaşı olan herkese Pandemi sürecinde 5 bin TL yardım gönderdik."
Allah! Allah! Elhamdülillah ben de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım ama 5 bin TL filan almadım.
Başka almayanlar da olmuş olacak ki, birçok kişi, "benim paramı kim çekti ise söylesin" mesajı yayınladı.
Umutsuzlar ise "Ne beş bini kardeşim! Daha beş maskem gelmedi" siteminde bulundular.
Durumun farkına varan Sayın Erdoğan geçen gün katıldığı ortak yayında şöyle dedi:
"5 milyon 500 bin kişiye 1000 TL destek verdik. Ama buna bile muhalefet, 'ne verdiniz ki' dedi. Düşünün 5 milyon 500 bin kişiye karşılıksız para verdik."
Muhalefetin ne dediği önemli değil! 5 buçuk milyon kişiye, bin TL eşittir 5,5 milyar TL.
Ne demek bu?
3 milyarlık saraydan, biri 500 milyon dolar olmak üzere 16 uçak ve 260'tan fazla özel donanımlı ve zırhlı aracın (masraflarını yazmıyorum) toplam tutarlarından daha az bir parayı 5 buçuk milyon kişiye hem de karşılıksız dağıttık, demek. Hayırlı olsun!
Seçmen profili de değişti
Atıyorum! Özal, Demirel, Çiller, Ecevit iktidarları döneminde de vatandaş keskin eleştirilerde bulunur, şikayetler yaparlardı. İktidarı destekleyenler de bu eleştirilere bir şekilde cevap verirdi.
Ama iktidarı en ağır şekilde eleştirip sonra da iktidardan vazgeçmeyen, laf kondurmayan, susmak bir tarafa fedailiğine soyunan seçmen profili bu iktidara nasip oldu.
Geçen hafta sosyal medyada yer alan ve haberlere konu olan iki ayrı vatandaşımızın cümlelerini aynen aktarıyorum;
Yurttaş TV, Küçükçekmece ilçesinde erken seçim ile ilgili yaptığı sokak röportajı yapıyor.
Bir kadın vatandaşımız uzanan mikrofona kurduğu cümleler şu şekilde:
"Bir maskeyi bile zor alıyoruz. Benim mesela bebeğim var, tane tane bez alıyorum. Çocuğuma ucuz bez arıyorum. Bunun ötesi var mı, yok" diyor.
Muhabirin; "Seçim olsa siz hangi partiyi desteklersiniz?" sorusuna vatandaş; "Kesinlikle AKP'yi desteklerim. Yani insanları sevmeyebilirsin, şahsı sevmeyebilirsin ama yaptıklarına bakınca dört dörtlük. En iyisi bu" diyor.
Emekli bir başka vatandaşımız ise mikrofonlara şu cümleleri kuruyordu:
"Maaşlar da zaten biliyorsunuz düşük. Şu anda hiç maaş yok, yetmiyor yani. Bunun elektriği var, suyu var, kirası var. Zaten kirada oturuyoruz. Eşim kanser zaten. İki çocuğum var. Yani geçim sıkıntısı çok büyük."
"Peki, yarın seçim olsa hangi partiyi desteklersiniz?"
Emekli vatandaşım; "Başka partiye oy vermem. Ak Parti'ye veririm ben… Atatürk bir, Tayyip Erdoğan ikidir. Bunu hiçbir zaman unutmayın. Tayyip, bizi her zaman kurtarır. Sizi seviyorum Sayın Cumhurbaşkanım."
Bu iki vatandaşın halini, sözlerini analiz etmeye gayret ettiğimde karşıma üç seçenek çıktı;
1- Bu kişiler, 'sevsen de, dövsen de, ezsen de, batırsan da, bitirsen de senden vazgeçmeyiz' karakterini kurgulayıp, AKP seçmen profilini tartışmaya açarak provoke etmeye çalışıyor olabilirler.
2- Modern dilenci taktiğini kullanarak, medya aracılığıyla iktidardan yardım istiyor da olabilirler.
3- Tıp ilmini acil göreve çağırıyor olabilirler.
Sizce!
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025