İslam Coğrafyasında kan akıyor. Kan akmayan yerleri ise kan kokusu sarmış vaziyette. Müslümanlar katlediyor. Kasten, göz kırpmadan, isteyerek, bilerek katlediliyor Müslümanlar.
Ya camide ibadet ederken, ya ailesiyle, çoluk-çocuğuyla parkta, pazarda yürürken, ya sofra başında yemek yerken, ya uyurken katlediliyor Müslümanlar. Yani kardeşlerimiz.
Öyle ya! Tek olan Allah'a ve Resulüne iman ettik. Allah (c.c.) da bizi, kardeş ilan etti. Kardeşlerimiz katlediliyor. İçim yanıyor, içim?
"Deccalların baş çektiği Müslüman katliamları (herc) artacaktır"
Yanındakiler, "Herc nedir, ya Resûlullah (s.a.v)" diye sordular.
"Öldürmek! Öldürmek! Öldürmek!" buyurdular. (Müslim, Sahih, Fiten 18 / 157).
İnsan katletmek, hele hele bir Müslüman katletmek bu kadar kolay mı? Ya bu katliamlara sessiz kalmak bu kadar basit mi? Müslüman'ım, diyenlerin nedir bu bana necilik hali!
Oysa itikadımızda Müslüman kanı eşittir iman noktasında değil miydi, böyle inanmıyor muyduk!..
Allah Teâlâ'nın şu ayetini hiç mi duymadık? "Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedî olarak kalacağı cehennemdir. Allah ona gazab ve lanet etmiş ve onun için büyük bir azab hazırlamıştır." (Nisa Suresi 93)
Ya, Resûlullah'ın (s.a.a); "Kim, Müslüman'a kılıç kaldırırsa, o Muhammed ümmeti değildir, Müslüman'la savaşmak küfürdür." (Müslim, Sahih, İman, 162 (99); 116 (64); Tirmizi, Sünen İman 15 (2636). Hadisini hiç mi duymadınız?
Fil Suresini hocalar çokça anlatıyor. İmanınız kabarır. Kâbe'yi o gün yıkmaya gelen Ebrehe'ye bugün de lanet okursunuz. Duysanız ki, bir devlet, bir örgüt Kâbe'yi yıkmak için harekete geçmiş, hemen harekete geçersiniz. Gücünüz yoksa secdeye kapanırsınız, dua edersiniz, o melunlara lanet okursunuz.
Oysa her gün onlarca, yüzlerce, binlerce Kâbe yıkılıyor. Haberin var mı?
Şaşırdın dimi! Müslüman'ın canı, malı, ırzı, toprağı Kâbe'den kıymetlidir. Belki de içinden 'hadi oradan' diyorsun. Ama deme. Çünkü bu ölçüyü ben koymadım. Allah'ın Habibi koydu.
Anne-babamızdan, evlatlarımızdan ve her şeyden çok sevmemiz gereken, "Sizden biriniz, beni annesinden-babasından, çoluk-çocuğunuzdan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olamaz." (Buhari, Sahih, İman, 2/8 (I;9)
Hz. Muhammed (s.a.a) koydu bu ölçüyü. Ve şöyle buyurdu;
"La ilahe illallah Muhammed Resûlullah, tevhit cümlesine iman ve ikrar eden bir Müslüman'ın canı, malı, ırzı ve toprağı, Allah'ın katında Beytullah'tan daha kıymetlidir; ona kastetmek, Kâbe'yi yıkmaktan daha ağır bir vebaldir" (İbn Mace, Fiten, II/1297).
Peki, biz ne yapıyoruz?
Evet, İslam dünyasını içerden ve dışarıdan saran bu kana, katliama, Müslümanlar arasındaki öfkeye, nefrete, kine karşı biz ne yapıyoruz? Bu vahim tablonun neresindeyiz?
Allah Resulü (s.a.a) 'yarım kelimelik' bir ölçü koymuş.
"Kim, yarım sözcükle de olsa bir Müslüman'ın öldürülmesine yardım ederse; kıyamet gününde Yüce Allah'ın huzurunda, alnına "Bunun Allah'ın rahmetinden nasibi yoktur" diye yazılmış olarak getirilir." (İbn Mâce, Diyât 1)
Allah'ın rahmetinden nasibimiz var mı, yok mu? Bunu iyi düşünelim!
Unutmayalım ki! Sessiz kalmak kabuldür. Hele hele herhangi bir yerde Müslüman öldürülürken 'bana ne, zaten onlar şucu, bucu, başka derdim mi yok,' gibi bir mantığa bürünmesi ateşe bürünmek olsa gerek.
Elinden, dilinden bir şey gelmiyorsa kalbinden buğz et. Elinde imkanları olduğu halde bu zulme, katliamlara sessiz kalanları terk et. Yoksa zulme yarım kelime değil tam ortak olursun.
Ya camide ibadet ederken, ya ailesiyle, çoluk-çocuğuyla parkta, pazarda yürürken, ya sofra başında yemek yerken, ya uyurken katlediliyor Müslümanlar. Yani kardeşlerimiz.
Öyle ya! Tek olan Allah'a ve Resulüne iman ettik. Allah (c.c.) da bizi, kardeş ilan etti. Kardeşlerimiz katlediliyor. İçim yanıyor, içim?
"Deccalların baş çektiği Müslüman katliamları (herc) artacaktır"
Yanındakiler, "Herc nedir, ya Resûlullah (s.a.v)" diye sordular.
"Öldürmek! Öldürmek! Öldürmek!" buyurdular. (Müslim, Sahih, Fiten 18 / 157).
İnsan katletmek, hele hele bir Müslüman katletmek bu kadar kolay mı? Ya bu katliamlara sessiz kalmak bu kadar basit mi? Müslüman'ım, diyenlerin nedir bu bana necilik hali!
Oysa itikadımızda Müslüman kanı eşittir iman noktasında değil miydi, böyle inanmıyor muyduk!..
Allah Teâlâ'nın şu ayetini hiç mi duymadık? "Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedî olarak kalacağı cehennemdir. Allah ona gazab ve lanet etmiş ve onun için büyük bir azab hazırlamıştır." (Nisa Suresi 93)
Ya, Resûlullah'ın (s.a.a); "Kim, Müslüman'a kılıç kaldırırsa, o Muhammed ümmeti değildir, Müslüman'la savaşmak küfürdür." (Müslim, Sahih, İman, 162 (99); 116 (64); Tirmizi, Sünen İman 15 (2636). Hadisini hiç mi duymadınız?
Fil Suresini hocalar çokça anlatıyor. İmanınız kabarır. Kâbe'yi o gün yıkmaya gelen Ebrehe'ye bugün de lanet okursunuz. Duysanız ki, bir devlet, bir örgüt Kâbe'yi yıkmak için harekete geçmiş, hemen harekete geçersiniz. Gücünüz yoksa secdeye kapanırsınız, dua edersiniz, o melunlara lanet okursunuz.
Oysa her gün onlarca, yüzlerce, binlerce Kâbe yıkılıyor. Haberin var mı?
Şaşırdın dimi! Müslüman'ın canı, malı, ırzı, toprağı Kâbe'den kıymetlidir. Belki de içinden 'hadi oradan' diyorsun. Ama deme. Çünkü bu ölçüyü ben koymadım. Allah'ın Habibi koydu.
Anne-babamızdan, evlatlarımızdan ve her şeyden çok sevmemiz gereken, "Sizden biriniz, beni annesinden-babasından, çoluk-çocuğunuzdan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olamaz." (Buhari, Sahih, İman, 2/8 (I;9)
Hz. Muhammed (s.a.a) koydu bu ölçüyü. Ve şöyle buyurdu;
"La ilahe illallah Muhammed Resûlullah, tevhit cümlesine iman ve ikrar eden bir Müslüman'ın canı, malı, ırzı ve toprağı, Allah'ın katında Beytullah'tan daha kıymetlidir; ona kastetmek, Kâbe'yi yıkmaktan daha ağır bir vebaldir" (İbn Mace, Fiten, II/1297).
Peki, biz ne yapıyoruz?
Evet, İslam dünyasını içerden ve dışarıdan saran bu kana, katliama, Müslümanlar arasındaki öfkeye, nefrete, kine karşı biz ne yapıyoruz? Bu vahim tablonun neresindeyiz?
Allah Resulü (s.a.a) 'yarım kelimelik' bir ölçü koymuş.
"Kim, yarım sözcükle de olsa bir Müslüman'ın öldürülmesine yardım ederse; kıyamet gününde Yüce Allah'ın huzurunda, alnına "Bunun Allah'ın rahmetinden nasibi yoktur" diye yazılmış olarak getirilir." (İbn Mâce, Diyât 1)
Allah'ın rahmetinden nasibimiz var mı, yok mu? Bunu iyi düşünelim!
Unutmayalım ki! Sessiz kalmak kabuldür. Hele hele herhangi bir yerde Müslüman öldürülürken 'bana ne, zaten onlar şucu, bucu, başka derdim mi yok,' gibi bir mantığa bürünmesi ateşe bürünmek olsa gerek.
Elinden, dilinden bir şey gelmiyorsa kalbinden buğz et. Elinde imkanları olduğu halde bu zulme, katliamlara sessiz kalanları terk et. Yoksa zulme yarım kelime değil tam ortak olursun.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025