Vücudun zayıf, aklın mağlup, nefsin en düşük olduğu, insanın hakka en yakın olduğu bir süreç. Vücut ülkesi iyi ve sıhhatli olduğu zaman nefsin en kabarık olduğu dönemdir. Küçük dağları ben yarattım havasındadır. İnsanın bu durumuna Cenabı Allah, Kuran-ı Kerim inde “Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme! Çünkü sen asla yeri yaramazsın ve boyca da dağlara erişemezsin.” (İsra Suresi, 37. Ayet) Yüce Allah, insana anladığı dilden konuşuyor. Hastalık gerçekten zordur. Hastanın sinir sistemi gergindir. Hasta için geceler geçmez. Etrafınıza gece bakarsınız herkes uykudadır. Uyanık olanlar ise gecesini ibadetle geçirenler ve hasta olanlardır. Hasta için bir türlü sabah olmaz. Her taraf sessizdir. Duvardaki saatin sesini ve 10 bin metre yüksekteki uçağın sesini bile duyabilir. Hani derler ya o kadar sessiz ki incin top oynuyor. Sabah ezanı hasta için büyük bir sevinç kaynağıdır. Gece geçmiş yeni bir gün başlamıştır. O yüzden geçmişte ecdadımız hastane yakınlarında sabah ezanlarının erken okunması için vakıflar kurmuşlardır. Bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (sav) buyuruyor ki “Hastalanmayan vücutta, kaybolmayan malda hayır yoktur”. Başka bir Hadis-i Şerifte “Allah (c.c.) kuluna hastalık verdiği zaman ağzının tadını alır, vücudunun kuvvetini azaltır ve günahını alır. Şifa verdiğinde ise vücudunun kuvvetini ağzının tadını verir ama günahını geri vermez affeder”. Bu bakımdan hastalık mümin için büyük bir nimettir. Hasta kendi acizliğini yakınlarının da ona fayda vermeyeceğini anlar çünkü sıhhatli bir insanın hastanın halinden anlaması zor belki de imkânsızdır. Deyim yerindeyse hastanın halini ancak ve ancak hastalığı yaşayan kişiler bilir. Bu konuda da bir atasözü zikredelim: “Tok açın halinden anlamaz”.
Çocukluğumda annem şöyle derdi:
“Oğlum’’
‘’İnsana güvenme ölür,
Ağaca yaslanma kurur,
Duvara dayanma yıkılır,
İlla Allah İlla Allah.”
Hastanın çırpınması ve dövünmesi ona zarardan başka bir şey vermez. O yüzden hasta sabır ehlidir. Hakka teslim olarak vesilelere sarılır. Hadis-i Şerifte “Hastanın iniltisi tespih, sesi tahlil, nefesi sadaka, uyuması ibadet, bir yandan diğer yana dönmesi Allah yolunda savaşan kulun cihadı gibi kılınmıştır. Allah (c.c.) meleklerine ‘Kuluma sıhhatin de işlediği amelin daha iyisini yazınız’ buyurur. Hasta, iyileşip ayağa kalktığı zaman hiç günahı olmayan kimse gibi tertemiz olur” buyrulmuştur. Hastayı ziyaret etmek çok önemlidir. Bu konuyla alakalı olarak Hadis-i Şerifte buyruluyor ki: “Hastayı ziyaret eden kişi, ziyareti sabah yapmışsa akşama kadar bir grup melek onun için istiğfar ederler. Akşam yapmışsa, sabaha kadar bir grup melek onun için istiğfar ederler ”.
Çocukken annemler hasta ziyaretine giderlerdi ve beni de yanlarında götürürlerdi.
Annemler hasta bayana: Nasılsın ağrın sızın var mı? Maşallah iyi görünüyorsun.
Hasta: Ne bileyim bacım hiç iştahım yok.
Bizimkiler: Ye bacım, yemeden iyi olamazsın.
Gibi sözler ederlerdi. Çocuk halimle nasıl iştahı yok insan hiç yemez mi diye içimden geçirirdim.
Hasta yemeden içmeden kesiliyor, yediği yiyeceklerin tadını alamıyor, ağzının tadı olmuyor, yakınlarından da ilgi bekliyor. Hanımın, beyin, oğlun, kızın, gelinin, damadın hatta anan baban da seni anlamaz. Hasta acizliğini anlar ve tek çarenin Allah’tan olduğunu bilir. Şair demiş ya: “Aşan bilir karlı dağların ardını,
Düşen bilir ızdırın halini,
Çeken bilir ayrılığın derdini”.
Gelen ziyaretçiler hastayı çok sevindirir ama hastanın yanında çok durulmaz. Ziyaretin efdali sık ama kısa olanıdır. Hastanın moralini düzeltecek güzel sözler söylenir. Hadis-i Şerifte “Hastalıkla geçen saatler hatalı zamanların günahlarını giderir” buyruluyor. Allah-ü Teala keremiyle maddi hastalıkları manevi marazların tedavisine ve kulun kurtuluşuna vesile kılmıştır. Hastaya yakışan hastalığa tahammül, Allah’a hamd ve onun mükafatından istifade etmesidir.
Sonuç olarak hastalıklar Aziz ve Celil olan Allah’tan gelen hediyelerdir. Allah (c.c.) kulunun affını veya derecesinin yükselmesini murat ettiğinde onu hastalık ve benzeri bir musibetle müptela eder. Sabır ve tahammül gösteren affolunur ya da derecesi yükselir. Bu sebeple hastalık Rabbimizin kullarına bir hediyesidir.
Bu yazıyı yazmama vesile olan babam ve tüm hasta kardeşlerimiz için önce Allah’tan (c.c) şifa, bağışlanma ve mağfiret, Üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızdan ve siz değerli okurlarımızdan dua diliyorum. Allah(c.c.) akıbetimizi ve encamımızı hayreylesin. Amin.
Çocukluğumda annem şöyle derdi:
“Oğlum’’
‘’İnsana güvenme ölür,
Ağaca yaslanma kurur,
Duvara dayanma yıkılır,
İlla Allah İlla Allah.”
Hastanın çırpınması ve dövünmesi ona zarardan başka bir şey vermez. O yüzden hasta sabır ehlidir. Hakka teslim olarak vesilelere sarılır. Hadis-i Şerifte “Hastanın iniltisi tespih, sesi tahlil, nefesi sadaka, uyuması ibadet, bir yandan diğer yana dönmesi Allah yolunda savaşan kulun cihadı gibi kılınmıştır. Allah (c.c.) meleklerine ‘Kuluma sıhhatin de işlediği amelin daha iyisini yazınız’ buyurur. Hasta, iyileşip ayağa kalktığı zaman hiç günahı olmayan kimse gibi tertemiz olur” buyrulmuştur. Hastayı ziyaret etmek çok önemlidir. Bu konuyla alakalı olarak Hadis-i Şerifte buyruluyor ki: “Hastayı ziyaret eden kişi, ziyareti sabah yapmışsa akşama kadar bir grup melek onun için istiğfar ederler. Akşam yapmışsa, sabaha kadar bir grup melek onun için istiğfar ederler ”.
Çocukken annemler hasta ziyaretine giderlerdi ve beni de yanlarında götürürlerdi.
Annemler hasta bayana: Nasılsın ağrın sızın var mı? Maşallah iyi görünüyorsun.
Hasta: Ne bileyim bacım hiç iştahım yok.
Bizimkiler: Ye bacım, yemeden iyi olamazsın.
Gibi sözler ederlerdi. Çocuk halimle nasıl iştahı yok insan hiç yemez mi diye içimden geçirirdim.
Hasta yemeden içmeden kesiliyor, yediği yiyeceklerin tadını alamıyor, ağzının tadı olmuyor, yakınlarından da ilgi bekliyor. Hanımın, beyin, oğlun, kızın, gelinin, damadın hatta anan baban da seni anlamaz. Hasta acizliğini anlar ve tek çarenin Allah’tan olduğunu bilir. Şair demiş ya: “Aşan bilir karlı dağların ardını,
Düşen bilir ızdırın halini,
Çeken bilir ayrılığın derdini”.
Gelen ziyaretçiler hastayı çok sevindirir ama hastanın yanında çok durulmaz. Ziyaretin efdali sık ama kısa olanıdır. Hastanın moralini düzeltecek güzel sözler söylenir. Hadis-i Şerifte “Hastalıkla geçen saatler hatalı zamanların günahlarını giderir” buyruluyor. Allah-ü Teala keremiyle maddi hastalıkları manevi marazların tedavisine ve kulun kurtuluşuna vesile kılmıştır. Hastaya yakışan hastalığa tahammül, Allah’a hamd ve onun mükafatından istifade etmesidir.
Sonuç olarak hastalıklar Aziz ve Celil olan Allah’tan gelen hediyelerdir. Allah (c.c.) kulunun affını veya derecesinin yükselmesini murat ettiğinde onu hastalık ve benzeri bir musibetle müptela eder. Sabır ve tahammül gösteren affolunur ya da derecesi yükselir. Bu sebeple hastalık Rabbimizin kullarına bir hediyesidir.
Bu yazıyı yazmama vesile olan babam ve tüm hasta kardeşlerimiz için önce Allah’tan (c.c) şifa, bağışlanma ve mağfiret, Üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızdan ve siz değerli okurlarımızdan dua diliyorum. Allah(c.c.) akıbetimizi ve encamımızı hayreylesin. Amin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Vahit Belge / diğer yazıları
- Türk Telekom'a neden ulaşılamıyor? / 01.04.2023
- Kaidesizlik / 31.05.2012
- Tek çözüm erken seçim ve Prof. Dr. Haydar Baş / 24.03.2012
- Türk - Amerikan ortak filmi / 20.03.2012
- İki eser ve sanatçılar / 13.03.2012
- Vatandaş kızıyor ama gülmesi yakın / 10.03.2012
- Hizaya gel / 07.03.2012
- Bulanık hava / 19.02.2012
- Misyoner ajanlar, ajan misyonerler / 14.02.2012
- Hikaye / 11.02.2012
- Kaidesizlik / 31.05.2012
- Tek çözüm erken seçim ve Prof. Dr. Haydar Baş / 24.03.2012
- Türk - Amerikan ortak filmi / 20.03.2012
- İki eser ve sanatçılar / 13.03.2012
- Vatandaş kızıyor ama gülmesi yakın / 10.03.2012
- Hizaya gel / 07.03.2012
- Bulanık hava / 19.02.2012
- Misyoner ajanlar, ajan misyonerler / 14.02.2012
- Hikaye / 11.02.2012