Peygamber Efendimizin (sav) mübarek adı "Muhammed", hamd eden anlamına gelir, aynı zamanda "Muhammed" ismi, "çok övülmüş, bir çok güzel huylara sahip" anlamına da gelir.
Peygamber Efendimizden (sav) başka tam anlamıyla hamd eden yoktur. Atalarımız yeni doğan çocuklarına ad takarken, ismini verdikleri adın sahibi olan o şahsın ahlakıyla çocuklarının ahlaklanmasını istemişlerdir. Yani çocuğun ilerde o ismin manasını yaşaması temennisiyle o adı verilmesi gerekir.
Bu nedenle "Muhammed" adı takılan bir çocuk, şayet bu isme gelecekte layık olamayacaksa hem kendi, hem de bu adı ona verenleri vebal altına sokmasından korkulur.
Çünkü bu mübarek ada sahip bir kişi, şayet iyi bir insan olmazsa ve bu yüzden kötü hitaplara maruz kalırsa - meselâ, birisi ona ismini kullanarak küfür ederse- bu, Peygamber Efendimizi (sav) üzecektir, O'nun (sav) maneviyatını incitecektir.
Bu anlayış ve hassasiyetle dünya Müslümanları arasında sadece bizim ecdadımız çocuklarına "Muhammed" lafzını isim olarak vermek yerine, önceleri "Mehemmed", sonraları "Mehmet" ismini kullanmışlardır. Bu konuda öylesine titiz davranılmıştır ki "Muhammed" adını, yalnızca O'na (sav) layık olabilecek mertebeye erişmiş din büyükleri, post sahipleri ve alimler kullanmışlardır.
Hatta Koca Fatih Sultan Mehmet'in ilk adı "Muhammed" olmasına rağmen, layık olamayacağı korkusuyla Mehmet'e çevrilmiş, Hacı Bayram Veli Hazretleri'nin, Fatih'in İstanbul'u fethedeceğini Fatih'in çocukluğunda söylemesi bile bu kararı değiştirmemiştir. Böyle büyük insanların dışındakiler ise ya "Mehmed" ismini ya da Peygamberimizin (sav) Mustafa, Ahmed gibi diğer adlarını kullanmışlardır.
Peygamber Efendimiz'in (sav) isminin manasına böylesine bir kıymet veren yüce zihniyet, askere yolladığı çocuklarına da Mehmetçik demiştir. Mehmetçik, Peygamber'e (sav) benzeyen asker... O'nun (sav) ahlakıyla ahlaklanmış asker... O'nun (sav) askeri, O'nun neferi... Dolayısıyla Asker Ocağı da Peygamber ocağı...
Aynı güzel düşünceyle de, O'nun (sav) sevgili zevcesi Hz. Ayşe validemizin (ra) adını, kadınına sembol yapmış ve bütün kızlar Ayşecik olmuştur.
Daha birçok misallerle kültürümüz ve irfanımız sayısız sembollerle daha bir zengin ve daha bir muhteşemdir. Bu güzel gelenek, Peygamber Efendimize de (sav) bir sembol bulmuş ve O'nu (sav) Gül sembolüyle tasvir etmiştir. Kültürümüzde gül, Peygamberimizin (sav), Peygamberimize (sav) duyulan muhabbetin sembolüdür. Peygamberimize bir an muhabbetini kaybeden imanını kaybedeceğinden, yani Peygambermize (sav) muhabbet duymak ile iman çok yakından alakalı olduğundan, gül aynı zamanda iman ve inanç hayatımızın da sembolüdür.
Gül, Peygamberimizin (sav) sembolü olduğu içindir ki Fatih O'na (sav) olan muhabbetini belirtmek için gül koklar. Onun içindir ki edebiyatımızda sevgililer hep güle benzetilir. Onun içindir ki şairler Gül ile çok şiirler terennüm ederlerler. Bu sebeble bülbül gül'e aşıktır.
Gül, Peygamberimizin (sav) temsil ettiği için ad olarak çocuklarımıza çok kullanıla gelmiştir.
Bu Gül (sav) sevgisi, "Gül, Gülbahar, Gülbeden, Gülistan, Gülhan, Gülsan, Gülcan, Gülden, Gülsen, Gülriz, Gülnur, Gülenaz, Gülay, Güler, Gülsever, Gülbey, Gülçin, Gülcihan..." gibi, Peygamberimize (sav) muhabbetimizi ifade eden yüzlerce "Gül"lü adı dilimize kazandırmıştır. Ve bu anlayış, Peygambirimizin (sav) sevgili zevcesi Hz. Ayşe'nin adını, Peygamberimizin sembolüyle de birleştirmiş Ayşegül yapmış, hatta Anadolu'nun bazı yörelerinde de Gül'e (sav) öncelik verilmiştir ve Gülayşe denmiştir.
Bu vesileyle bütün evler de yeni Güller açsın, Güller çoğalsın inşallah...
Peygamber Efendimizden (sav) başka tam anlamıyla hamd eden yoktur. Atalarımız yeni doğan çocuklarına ad takarken, ismini verdikleri adın sahibi olan o şahsın ahlakıyla çocuklarının ahlaklanmasını istemişlerdir. Yani çocuğun ilerde o ismin manasını yaşaması temennisiyle o adı verilmesi gerekir.
Bu nedenle "Muhammed" adı takılan bir çocuk, şayet bu isme gelecekte layık olamayacaksa hem kendi, hem de bu adı ona verenleri vebal altına sokmasından korkulur.
Çünkü bu mübarek ada sahip bir kişi, şayet iyi bir insan olmazsa ve bu yüzden kötü hitaplara maruz kalırsa - meselâ, birisi ona ismini kullanarak küfür ederse- bu, Peygamber Efendimizi (sav) üzecektir, O'nun (sav) maneviyatını incitecektir.
Bu anlayış ve hassasiyetle dünya Müslümanları arasında sadece bizim ecdadımız çocuklarına "Muhammed" lafzını isim olarak vermek yerine, önceleri "Mehemmed", sonraları "Mehmet" ismini kullanmışlardır. Bu konuda öylesine titiz davranılmıştır ki "Muhammed" adını, yalnızca O'na (sav) layık olabilecek mertebeye erişmiş din büyükleri, post sahipleri ve alimler kullanmışlardır.
Hatta Koca Fatih Sultan Mehmet'in ilk adı "Muhammed" olmasına rağmen, layık olamayacağı korkusuyla Mehmet'e çevrilmiş, Hacı Bayram Veli Hazretleri'nin, Fatih'in İstanbul'u fethedeceğini Fatih'in çocukluğunda söylemesi bile bu kararı değiştirmemiştir. Böyle büyük insanların dışındakiler ise ya "Mehmed" ismini ya da Peygamberimizin (sav) Mustafa, Ahmed gibi diğer adlarını kullanmışlardır.
Peygamber Efendimiz'in (sav) isminin manasına böylesine bir kıymet veren yüce zihniyet, askere yolladığı çocuklarına da Mehmetçik demiştir. Mehmetçik, Peygamber'e (sav) benzeyen asker... O'nun (sav) ahlakıyla ahlaklanmış asker... O'nun (sav) askeri, O'nun neferi... Dolayısıyla Asker Ocağı da Peygamber ocağı...
Aynı güzel düşünceyle de, O'nun (sav) sevgili zevcesi Hz. Ayşe validemizin (ra) adını, kadınına sembol yapmış ve bütün kızlar Ayşecik olmuştur.
Daha birçok misallerle kültürümüz ve irfanımız sayısız sembollerle daha bir zengin ve daha bir muhteşemdir. Bu güzel gelenek, Peygamber Efendimize de (sav) bir sembol bulmuş ve O'nu (sav) Gül sembolüyle tasvir etmiştir. Kültürümüzde gül, Peygamberimizin (sav), Peygamberimize (sav) duyulan muhabbetin sembolüdür. Peygamberimize bir an muhabbetini kaybeden imanını kaybedeceğinden, yani Peygambermize (sav) muhabbet duymak ile iman çok yakından alakalı olduğundan, gül aynı zamanda iman ve inanç hayatımızın da sembolüdür.
Gül, Peygamberimizin (sav) sembolü olduğu içindir ki Fatih O'na (sav) olan muhabbetini belirtmek için gül koklar. Onun içindir ki edebiyatımızda sevgililer hep güle benzetilir. Onun içindir ki şairler Gül ile çok şiirler terennüm ederlerler. Bu sebeble bülbül gül'e aşıktır.
Gül, Peygamberimizin (sav) temsil ettiği için ad olarak çocuklarımıza çok kullanıla gelmiştir.
Bu Gül (sav) sevgisi, "Gül, Gülbahar, Gülbeden, Gülistan, Gülhan, Gülsan, Gülcan, Gülden, Gülsen, Gülriz, Gülnur, Gülenaz, Gülay, Güler, Gülsever, Gülbey, Gülçin, Gülcihan..." gibi, Peygamberimize (sav) muhabbetimizi ifade eden yüzlerce "Gül"lü adı dilimize kazandırmıştır. Ve bu anlayış, Peygambirimizin (sav) sevgili zevcesi Hz. Ayşe'nin adını, Peygamberimizin sembolüyle de birleştirmiş Ayşegül yapmış, hatta Anadolu'nun bazı yörelerinde de Gül'e (sav) öncelik verilmiştir ve Gülayşe denmiştir.
Bu vesileyle bütün evler de yeni Güller açsın, Güller çoğalsın inşallah...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Adnan Ulutaş / diğer yazıları
- Bir medeniyetin iflası nedir bilir misin? / 23.07.2002
- Demokrasi kabusu / 17.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-II / 12.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-I / 11.07.2002
- Hangi zaman? / 10.07.2002
- Hangi ruh? / 09.07.2002
- Zulmün hukuku olmaz / 03.07.2002
- Batının ahlâksız hayatı! / 25.06.2002
- Avrupalaşma ihaneti / 19.06.2002
- Alçaklığın adı hukuk oldu! / 16.05.2002
- Demokrasi kabusu / 17.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-II / 12.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-I / 11.07.2002
- Hangi zaman? / 10.07.2002
- Hangi ruh? / 09.07.2002
- Zulmün hukuku olmaz / 03.07.2002
- Batının ahlâksız hayatı! / 25.06.2002
- Avrupalaşma ihaneti / 19.06.2002
- Alçaklığın adı hukuk oldu! / 16.05.2002