Aylardır, hatta yıllardır davûdî sesli, Ehl-i Beyt nefesli, "Türkoğlu Türk'üm" diyen bir müezzin; günün her saatinde ve dünyanın her yerinde insanlığı salâha/düzelmeye ve felâha/kurtuluşa çağırıyor.
Dünyanın her yerinde bu davûdî ses duyuldu!
Dünyanın çoğu yerinde bu çağrıya icabet edildi ve bu çağrıya kulak verip uyanlar felâha erdiler. İnşallah salâh-ı hâle erenler de çok olur.
Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca'dan ve Rusya'yı 5-6 senede asgari ücretini 10 dolardan 2.000 dolara çıkaracak refaha erdiren Milli Ekonomi Modeli'nden bahsediyorum elbette.
Şükürler olsun; körler, sağırların birbirini ağırladığı ülkemizde de bu Türkçe Dâvûdî sesi duyanların sayısı hissedilir derecede artmaktadır.
Bu duyarlı kardeşlerimizden biri, bana bir makale göndermişler, keyifle okudum.
Kendilerine "Ulusal" diye iftira eden yaygın basın ve medyanın görmezden geldiği bu Kardeşimizin sesini duyurmayı vicdani bir görev saydım ki, bu Kardeşimiz, profesyonel bir yönetmen ve okuduğunuzda görüleceği gibi çağı çağıl çağıldayan bir Türk kalem..
Alıntılar yaparak kısaltmayı düşündüm ama kıyamadım ve dokunamadım.
Sözü uzatmadan buyurun Şener DANYILDIZ Kardeşimizi okumaya:
"GÜÇLÜ AİLE, GÜÇLÜ MİLLET
İnsanı insan yapan davranışlar, değer yargıları, olması gereken alışkanlıklar ve manevî değerler vardır. Bu değerler, bizim milletimizin yapı taşlarıdır.
Biz güçsüzümüze, düşkünümüze yardım eden; küçüğümüzü koruyan, büyüğümüze saygı duyan, manevî değerlerimize sıkı sıkıya bağlı olan; üzüntüde ve sevinçte paylaşmayı bilen bir milletiz. Ama ne yazık ki son yıllarda, bu değerlerimizi hayatın içinde görememekte ve bunun üzüntüsünü yaşamaktayız.
Bu değerlerimizi yeterince koruyamıyor olmak, sadece gönüllerimize üzüntü olarak yansımakla kalmıyor; aynı zamanda, bizleri yanlışlara sürüklüyor. Bu durumda, geçmişine sahip çıkmayan, geleceğine umutla bakamayan ya da millî değerlerinden yoksun, yozlaşmış bir toplum olma riski ortaya çıkıyor.
Aslında çok zor değil, bu değerleri, toplum hayatında görünür hâle getirmek. Bu konuda herkes üzerine düşeni yapsın yeter. Neler yapmamız gerektiğine gelince, şunları sıralayabiliriz:
1. Çok basit gibi görünen ama aslında çok büyük önem taşıyan; yoksula yardım etmek, paylaşmayı bilmek, büyüğümüzü saymak, küçüğümüzü sevmek gibi insanî değerlerimizi hatırlamak ve hatırlatmak.
2. Gelenekselleşmiş alışkanlıklarımızı sadece söylemekle kalmamak, bunları hayatın içinde uygulamak. Asker uğurlama, sünnet ve evlilik gibi törenlerde bir arada olmak, komşuluk ilişkilerine önem vermek.
3. Mutlu aileler kurabilmek için karşılıklı sevgi, saygı ve fedakârlık göstermek. Yakınlarımızdan, eşimizden, dostumuzdan her kim yuva kuracaksa onlara bu değerler üzerine yuvalarını inşa etmelerini öğütlemek.
4. İnsanımızı tehlikeli alışkanlıklardan, bağımlılıklardan ve bize yakışmayan hayat tarzından uzak tutmak.
Saydığımız değerlerin hepsi aslında, bizim insanımızda var. Ama ne yazık ki bunları göstermez, uygulamaz olduk. Toplum yapısını koruyan bu değerlerin önemini unutmamak daha da önemlisi nesilden nesile aktarmanın bir görev olduğunu hiç bir zaman hatırdan çıkarmamak gerekir.
Mutlu aileler, mutlu toplumları oluşturur. Mutlu toplumlar ise topyekûn güçlü bir milleti, güçlü bir devleti meydana getirir.
Bir devleti yıkacaksan, önce aile yapısını bozacaksın, derler. Bu doğru bir tespittir. Çok şükür biz, toplum olarak henüz vahim bir durumda değiliz. Ama yapmamız gerekenlerin de yeterince bilincinde olduğumuzu da söyleyemeyiz.
İş işten geçmeden her birimiz aile bağları, komşuluk, akraba ve toplum ilişkilerimizi gözden geçirmeliyiz. Çocuklarımızı, bu değerler ile yetiştirmeliyiz. En iyi ders anlatılarak değil, örnek olunarak verilen derstir. Bu sebeple biz yaşayacağız ki çocuklarımız da bizden görsün, bir anlamda bizi taklit etsinler.
Dinî bayramlarımızda eş, dost ve akraba ziyaretleri yapıp, onların hayır duasını almanın önemini çocuklarımıza anlatalım.
Düğünlerimizde, neşeli günlerimizde hep beraber sevinmeyi, üzüntülü ve yas günlerimizde ise hep beraber üzülmeyi bilelim.
Mutlu aile ve mutlu toplum olabilmek için bazı durumlar vardır ki, bunları kişinin kendisinin değil, bir toplumun sorunu olarak görelim.
Buna örnek vermek gerekirse; kadına şiddet en başta gelir. Şiddet gören kadınlara destek verirken, şiddeti uygulayana dur diyebilelim. Ona yaptığının hata, günah ve çok ağır bir suç olduğunu hatırlatalım.
Diğer bir örnek de madde bağımlılığı olabilir. Çevremizde bu illete tutulmuş kişiler özellikle gençler varsa bunlara kendi çocuklarımız gibi sahip çıkalım. İlletin batağında olanları, kendi canımızmış kabul ederek, kurtulması için elimizden geleni yapalım. Daha da önemlisi o illete bulaşmayı engellemek için gerekenleri yapalım.
Güzel alışkanlıkların, manevî ve kültürel değerlerin birçoğu bize atalarımızdan miras kaldılar. Biz, atalarımızın kemiklerini sızlatmama adına değerlerimize sahip çıkalım, gelenek ve göreneklerimizi yaşayalım ve yaşatalım. Unutmayalım ki millet olmak yüzlerce yıllık dinî ve millî muhteva ile şekillenmiş değerler bütününün, kuşaktan kuşağa aktarılması ile gerçekleşir.
Şener DANYILDIZ"
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Dünyanın her yerinde bu davûdî ses duyuldu!
Dünyanın çoğu yerinde bu çağrıya icabet edildi ve bu çağrıya kulak verip uyanlar felâha erdiler. İnşallah salâh-ı hâle erenler de çok olur.
Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca'dan ve Rusya'yı 5-6 senede asgari ücretini 10 dolardan 2.000 dolara çıkaracak refaha erdiren Milli Ekonomi Modeli'nden bahsediyorum elbette.
Şükürler olsun; körler, sağırların birbirini ağırladığı ülkemizde de bu Türkçe Dâvûdî sesi duyanların sayısı hissedilir derecede artmaktadır.
Bu duyarlı kardeşlerimizden biri, bana bir makale göndermişler, keyifle okudum.
Kendilerine "Ulusal" diye iftira eden yaygın basın ve medyanın görmezden geldiği bu Kardeşimizin sesini duyurmayı vicdani bir görev saydım ki, bu Kardeşimiz, profesyonel bir yönetmen ve okuduğunuzda görüleceği gibi çağı çağıl çağıldayan bir Türk kalem..
Alıntılar yaparak kısaltmayı düşündüm ama kıyamadım ve dokunamadım.
Sözü uzatmadan buyurun Şener DANYILDIZ Kardeşimizi okumaya:
"GÜÇLÜ AİLE, GÜÇLÜ MİLLET
İnsanı insan yapan davranışlar, değer yargıları, olması gereken alışkanlıklar ve manevî değerler vardır. Bu değerler, bizim milletimizin yapı taşlarıdır.
Biz güçsüzümüze, düşkünümüze yardım eden; küçüğümüzü koruyan, büyüğümüze saygı duyan, manevî değerlerimize sıkı sıkıya bağlı olan; üzüntüde ve sevinçte paylaşmayı bilen bir milletiz. Ama ne yazık ki son yıllarda, bu değerlerimizi hayatın içinde görememekte ve bunun üzüntüsünü yaşamaktayız.
Bu değerlerimizi yeterince koruyamıyor olmak, sadece gönüllerimize üzüntü olarak yansımakla kalmıyor; aynı zamanda, bizleri yanlışlara sürüklüyor. Bu durumda, geçmişine sahip çıkmayan, geleceğine umutla bakamayan ya da millî değerlerinden yoksun, yozlaşmış bir toplum olma riski ortaya çıkıyor.
Aslında çok zor değil, bu değerleri, toplum hayatında görünür hâle getirmek. Bu konuda herkes üzerine düşeni yapsın yeter. Neler yapmamız gerektiğine gelince, şunları sıralayabiliriz:
1. Çok basit gibi görünen ama aslında çok büyük önem taşıyan; yoksula yardım etmek, paylaşmayı bilmek, büyüğümüzü saymak, küçüğümüzü sevmek gibi insanî değerlerimizi hatırlamak ve hatırlatmak.
2. Gelenekselleşmiş alışkanlıklarımızı sadece söylemekle kalmamak, bunları hayatın içinde uygulamak. Asker uğurlama, sünnet ve evlilik gibi törenlerde bir arada olmak, komşuluk ilişkilerine önem vermek.
3. Mutlu aileler kurabilmek için karşılıklı sevgi, saygı ve fedakârlık göstermek. Yakınlarımızdan, eşimizden, dostumuzdan her kim yuva kuracaksa onlara bu değerler üzerine yuvalarını inşa etmelerini öğütlemek.
4. İnsanımızı tehlikeli alışkanlıklardan, bağımlılıklardan ve bize yakışmayan hayat tarzından uzak tutmak.
Saydığımız değerlerin hepsi aslında, bizim insanımızda var. Ama ne yazık ki bunları göstermez, uygulamaz olduk. Toplum yapısını koruyan bu değerlerin önemini unutmamak daha da önemlisi nesilden nesile aktarmanın bir görev olduğunu hiç bir zaman hatırdan çıkarmamak gerekir.
Mutlu aileler, mutlu toplumları oluşturur. Mutlu toplumlar ise topyekûn güçlü bir milleti, güçlü bir devleti meydana getirir.
Bir devleti yıkacaksan, önce aile yapısını bozacaksın, derler. Bu doğru bir tespittir. Çok şükür biz, toplum olarak henüz vahim bir durumda değiliz. Ama yapmamız gerekenlerin de yeterince bilincinde olduğumuzu da söyleyemeyiz.
İş işten geçmeden her birimiz aile bağları, komşuluk, akraba ve toplum ilişkilerimizi gözden geçirmeliyiz. Çocuklarımızı, bu değerler ile yetiştirmeliyiz. En iyi ders anlatılarak değil, örnek olunarak verilen derstir. Bu sebeple biz yaşayacağız ki çocuklarımız da bizden görsün, bir anlamda bizi taklit etsinler.
Dinî bayramlarımızda eş, dost ve akraba ziyaretleri yapıp, onların hayır duasını almanın önemini çocuklarımıza anlatalım.
Düğünlerimizde, neşeli günlerimizde hep beraber sevinmeyi, üzüntülü ve yas günlerimizde ise hep beraber üzülmeyi bilelim.
Mutlu aile ve mutlu toplum olabilmek için bazı durumlar vardır ki, bunları kişinin kendisinin değil, bir toplumun sorunu olarak görelim.
Buna örnek vermek gerekirse; kadına şiddet en başta gelir. Şiddet gören kadınlara destek verirken, şiddeti uygulayana dur diyebilelim. Ona yaptığının hata, günah ve çok ağır bir suç olduğunu hatırlatalım.
Diğer bir örnek de madde bağımlılığı olabilir. Çevremizde bu illete tutulmuş kişiler özellikle gençler varsa bunlara kendi çocuklarımız gibi sahip çıkalım. İlletin batağında olanları, kendi canımızmış kabul ederek, kurtulması için elimizden geleni yapalım. Daha da önemlisi o illete bulaşmayı engellemek için gerekenleri yapalım.
Güzel alışkanlıkların, manevî ve kültürel değerlerin birçoğu bize atalarımızdan miras kaldılar. Biz, atalarımızın kemiklerini sızlatmama adına değerlerimize sahip çıkalım, gelenek ve göreneklerimizi yaşayalım ve yaşatalım. Unutmayalım ki millet olmak yüzlerce yıllık dinî ve millî muhteva ile şekillenmiş değerler bütününün, kuşaktan kuşağa aktarılması ile gerçekleşir.
Şener DANYILDIZ"
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017