Bugün Ayasofya'yı ve İstanbul'u daha net bir fotoğrafla gündem edenler yarın Anadolu'nun da nihaî fotoğrafını önümüze atacaklardır.
Bir zamanlar devlet içinde bir başka devlet gibi düşünenler İstanbul'a giriş için vize şartı teklif edenler, bugün biraz daha mutlu olmalılar. Baksanıza Fener Patriği ABD ziyaretinde Heybeliada Ruhban Okulu Ayasofya ve İstanbul'u özel bir statüde ele alarak Hıristiyan dünyasının merkezlerinden biri yapmaya çalışmaktadır.
Balkanlarda kaybedenin Anadolu'da barınamayacağının çok açık ve net bir göstergesi olan bu girişimler hiçbir zaman bir Ayasofya ve İstanbul meselesi değildir. Bu bütün diyaloğu hoşgörü iddialarının Hıristiyan batının dünya hakimiyetinden başka bir şey olmadığının ifadesidir.
Bu noktada Türk yetkililerinin sözlü veya yazılı tavizi Anadolu'yu da terk manasına gelir ki bunun hesabını hiç kimse veremez. Bilhassa hükümet ortakları askerî iradenin endişelerini, hassiyetini ve de mükellefiyetini esas alıp daha ciddi ve doğru politikalar üretilirse tek doğru olanı yapmış olurlar.
Son zamanlar hükümetin ABD ve AB karşısında tutarsız, teslimiyetçi ve tavizkâr politikalarına rağmen askeri iradenini başta Genelkurmay Başkanı Sayın Kıvrıkoğlu'nun ve bütün komuta kademesinin hiçbir millî meselede batı dünyasının yanımızda yer almadığını söylemeleri sıradan verilmiş beyanlar değildir. Aynı cümleden olmak üzere Hava Kuvvetleri Komutanının "Bu şehitliği AB üyelerine göstermek lazım" manasındaki açıklamaları fevkalade önemlidir.
İşin bir boyutu da batı dünyası bütün kurum ve kuruluşlarıyla dünyanın üzerine çullanırken bizim kendi aramızda hâlâ millî politikalar üretmeyişimiz, hâlâ kurumlar arası dargınlıkları, kavgaları körüklememiz oldukça manidardır.
Eğer, Ayasofya'nın, Ruhban Okulunun ve İstanbul'un çok açık bir dille hiçbir tevile fırsat vermeden Fatih Kaymakamlığına bağlı bir Patrik tarafından bizden alınması gündem ediliyorsa bundaki bit yeniğini de, çapanoğlunu da iyi görmek gerekir.
Ama birileri "Zaten AB'ye gireceğiz. Tek devlet, tek vatan ve tek bayrak olacağız, İstanbul'a da Anadolu'ya da ne gerek var?" diyorlarsa... Bu da onların tercihi olabilir. Ama kesinlikle bilinsin ki milletin tercihi bu değildir.
Her şeyin bir bedeli vardır ama, devletin ve bayrağın bedeli olmaz. Ona bedel biçenler hayatlarının en büyük yanlışını yaparlar. Bu da milletle karşı karşıya gelmektir. Şartlar ne olursa olsun er ya da geç son kararı millet verir.
Kuvay-ı Milliye hareketi bunun en büyük delilidir. Bu hareketin Bağımsız Türkiye Partisi olarak Türk siyasî hayatına damgasını vurması da bu millet adına en büyük adım ve teminattır.
Bütünüyle "millî duruş"un gereği ve ifadesi olan politikaların Bağımsız Türkiye Partisi'ni ilk seçimlerde iktidara taşıyacak olması milletin tek umudu haline gelmiştir.
Bu manada halkımız Prof. Dr. Haydar Baş'la el ele, gönül gönüle 24 saat çalışmanın kararlılığı içerisindedir.
Bugün Gaziantep bu manada tarihî bir gün yaşayacaktır. 7'den 70'e bütün Gaziantepliler Prof. Dr. Haydar Baş ile "Önce bağımsız Türkiye" diyerek kucaklaşıp, bütünleşecekler.
Antep'i gazi yapan ruh tarihte olduğu gibi bugün de ülkemizin ve devletimizin en büyük teminatıdır.
Bugün herkes Gaziantep'e kulak vermeli, çünkü Gaziantep'in kararı Kuvay-ı Milliye'den yana...
Bir zamanlar devlet içinde bir başka devlet gibi düşünenler İstanbul'a giriş için vize şartı teklif edenler, bugün biraz daha mutlu olmalılar. Baksanıza Fener Patriği ABD ziyaretinde Heybeliada Ruhban Okulu Ayasofya ve İstanbul'u özel bir statüde ele alarak Hıristiyan dünyasının merkezlerinden biri yapmaya çalışmaktadır.
Balkanlarda kaybedenin Anadolu'da barınamayacağının çok açık ve net bir göstergesi olan bu girişimler hiçbir zaman bir Ayasofya ve İstanbul meselesi değildir. Bu bütün diyaloğu hoşgörü iddialarının Hıristiyan batının dünya hakimiyetinden başka bir şey olmadığının ifadesidir.
Bu noktada Türk yetkililerinin sözlü veya yazılı tavizi Anadolu'yu da terk manasına gelir ki bunun hesabını hiç kimse veremez. Bilhassa hükümet ortakları askerî iradenin endişelerini, hassiyetini ve de mükellefiyetini esas alıp daha ciddi ve doğru politikalar üretilirse tek doğru olanı yapmış olurlar.
Son zamanlar hükümetin ABD ve AB karşısında tutarsız, teslimiyetçi ve tavizkâr politikalarına rağmen askeri iradenini başta Genelkurmay Başkanı Sayın Kıvrıkoğlu'nun ve bütün komuta kademesinin hiçbir millî meselede batı dünyasının yanımızda yer almadığını söylemeleri sıradan verilmiş beyanlar değildir. Aynı cümleden olmak üzere Hava Kuvvetleri Komutanının "Bu şehitliği AB üyelerine göstermek lazım" manasındaki açıklamaları fevkalade önemlidir.
İşin bir boyutu da batı dünyası bütün kurum ve kuruluşlarıyla dünyanın üzerine çullanırken bizim kendi aramızda hâlâ millî politikalar üretmeyişimiz, hâlâ kurumlar arası dargınlıkları, kavgaları körüklememiz oldukça manidardır.
Eğer, Ayasofya'nın, Ruhban Okulunun ve İstanbul'un çok açık bir dille hiçbir tevile fırsat vermeden Fatih Kaymakamlığına bağlı bir Patrik tarafından bizden alınması gündem ediliyorsa bundaki bit yeniğini de, çapanoğlunu da iyi görmek gerekir.
Ama birileri "Zaten AB'ye gireceğiz. Tek devlet, tek vatan ve tek bayrak olacağız, İstanbul'a da Anadolu'ya da ne gerek var?" diyorlarsa... Bu da onların tercihi olabilir. Ama kesinlikle bilinsin ki milletin tercihi bu değildir.
Her şeyin bir bedeli vardır ama, devletin ve bayrağın bedeli olmaz. Ona bedel biçenler hayatlarının en büyük yanlışını yaparlar. Bu da milletle karşı karşıya gelmektir. Şartlar ne olursa olsun er ya da geç son kararı millet verir.
Kuvay-ı Milliye hareketi bunun en büyük delilidir. Bu hareketin Bağımsız Türkiye Partisi olarak Türk siyasî hayatına damgasını vurması da bu millet adına en büyük adım ve teminattır.
Bütünüyle "millî duruş"un gereği ve ifadesi olan politikaların Bağımsız Türkiye Partisi'ni ilk seçimlerde iktidara taşıyacak olması milletin tek umudu haline gelmiştir.
Bu manada halkımız Prof. Dr. Haydar Baş'la el ele, gönül gönüle 24 saat çalışmanın kararlılığı içerisindedir.
Bugün Gaziantep bu manada tarihî bir gün yaşayacaktır. 7'den 70'e bütün Gaziantepliler Prof. Dr. Haydar Baş ile "Önce bağımsız Türkiye" diyerek kucaklaşıp, bütünleşecekler.
Antep'i gazi yapan ruh tarihte olduğu gibi bugün de ülkemizin ve devletimizin en büyük teminatıdır.
Bugün herkes Gaziantep'e kulak vermeli, çünkü Gaziantep'in kararı Kuvay-ı Milliye'den yana...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010