Ekonomik ve siyasi nedenlerden dolayı insanlar, her dönemde bireysel ve kitlesel olarak göç etmişlerdir. Ancak en büyük göçler savaşlar yüzünden olmuştur. Daha doğru bir deyişle savaşlar ve onların sonucu meydana gelen göçler, dünya tarihinde önemli değişimleri de beraberinde getirmiştir.
Günümüzde özellikle İslâm coğrafyasında yaşanan terör ve savaşlar, yeni bir göç dalgasını doğurmuştur. O bakımdan dünya genelindeki göçmenlerin çoğunluğunu Müslümanlar oluşturmaktadır.
Müslümanları yerinden yurdundan edip göçmen durumuna düşürenler, hiçbir pişmanlık ve vicdan azabı duymadılar. Göçmenler, kapılarına dayanınca, bu sefer kara kara düşünmeye ve feryat etmeye başladılar.
Şu bir gerçektir ki, göçmenler az veya çok, olumlu veya olumsuz mutlaka bir değişime neden oluyorlar. Kimi ekonomistlere göre göçmenler, ekonomik alanda her zaman olumlu etki yapmaktadırlar.
Bu tezi savunanlar, örnek olarak ABD'yi gösterirler. Derler ki, "ABD, göçmenlerin kurduğu süper bir ülkedir." Gerçekte ise ABD, göçmenlerin kurduğu değil, işgal ettiği bir ülkedir. Avrupalılar, göçmenlerle Amerika'yı işgal ettikleri gibi, Müslümanların da aynı yöntemle Avrupa'yı işgal edeceğinden korkuyorlar.
Avrupalıların böyle bir korkuya kapılmalarına hiç gerek yoktur. Çünkü Müslümanlar, hiçbir zaman, hiçbir ülkeyi işgal etmemiş, tam aksine fetih ve ihyada bulunmuşlardır. Onun için Avrupalılar korkmasınlar, Müslümanlar Avrupa'da etkin olurlarsa, bu yeni bir Endülüs'ün doğmasına ve Avrupa'nın kurtuluşuna yol açar.
Göçmenler için örnek gösterilen ABD'de, aslında Kızılderililerin dışında herkes göçmendir. Amerika'yı yurt edinen o eski göçmenler, şimdi yeni göçmenlere yan bakıyorlar. ABD Kongre üyesi Tony Cardenas, göçmenlere karşı çıkanları şu sözlerle uyarıyor: "ABD'yi göçmenler kurdu. Bu çok güzel bir şeydir. İster Meksika, Polonya, İrlanda, ister Çin kökenli olsun, göçmenlerin günah keçisi ilân edildiğini görmekten hiç hoşlanmıyorum." Bir başka Kongre üyesi olan Brendan Boyle de şöyle diyor: "Amerikan tarihi boyunca geçmişte göçmenlerin yüceltildiğine, bugünün göçmenlerininse hor görüldüğüne tanık oluyoruz."
Kongre üyelerini böyle düşünmeye ve konuşmaya sevk eden şudur: "ABD'de önemli birçok şirketlerin kurucuları yeni göçmenlerdir. Öyle ki, Silikon Vadisi'ndeki girişimcilerden yarısından fazlası beceri sahibi göçmenlerdir.
İşte bu örneklerden dolayıdır ki, kimi ekonomistler, "göçmenler her ülkede ekonomik gelişmelere olumlu katkı sunmaktadır" diyorlar. Aynı şeyi Türkiye için de söylemek mümkündür. Çünkü Balkan göçmeleri Türkiye'nin ekonomik kalkınmasına büyük katkı sağlamışlardır.
Dünyada göçmenlerin kurduğu örnek bir ülke gösterilecekse, o ülke Türkiye'dir. Zira Türkiye, her dönemde başta Müslüman göçmenler olmak üzere, tüm göçmenlerin anayurdu olmuştur. Bu, büyük bir güçtür ve birliğimizin harcıdır.
Şöyle ki, göç edenler aynı kaderi yaşadıkları için kader birliği yapıyor ve herkesten daha çok vatanımıza sahip çıkıyorlar. Türkiye'yi idare edenler, bu kader birliğini kuvvetlendirecekleri yerde, ne yazık ki, zayıflatıyor ve göçmenlerin tarihi değişimlerde oynadıkları rolü görmezden geliyorlar.
Günümüzde özellikle İslâm coğrafyasında yaşanan terör ve savaşlar, yeni bir göç dalgasını doğurmuştur. O bakımdan dünya genelindeki göçmenlerin çoğunluğunu Müslümanlar oluşturmaktadır.
Müslümanları yerinden yurdundan edip göçmen durumuna düşürenler, hiçbir pişmanlık ve vicdan azabı duymadılar. Göçmenler, kapılarına dayanınca, bu sefer kara kara düşünmeye ve feryat etmeye başladılar.
Şu bir gerçektir ki, göçmenler az veya çok, olumlu veya olumsuz mutlaka bir değişime neden oluyorlar. Kimi ekonomistlere göre göçmenler, ekonomik alanda her zaman olumlu etki yapmaktadırlar.
Bu tezi savunanlar, örnek olarak ABD'yi gösterirler. Derler ki, "ABD, göçmenlerin kurduğu süper bir ülkedir." Gerçekte ise ABD, göçmenlerin kurduğu değil, işgal ettiği bir ülkedir. Avrupalılar, göçmenlerle Amerika'yı işgal ettikleri gibi, Müslümanların da aynı yöntemle Avrupa'yı işgal edeceğinden korkuyorlar.
Avrupalıların böyle bir korkuya kapılmalarına hiç gerek yoktur. Çünkü Müslümanlar, hiçbir zaman, hiçbir ülkeyi işgal etmemiş, tam aksine fetih ve ihyada bulunmuşlardır. Onun için Avrupalılar korkmasınlar, Müslümanlar Avrupa'da etkin olurlarsa, bu yeni bir Endülüs'ün doğmasına ve Avrupa'nın kurtuluşuna yol açar.
Göçmenler için örnek gösterilen ABD'de, aslında Kızılderililerin dışında herkes göçmendir. Amerika'yı yurt edinen o eski göçmenler, şimdi yeni göçmenlere yan bakıyorlar. ABD Kongre üyesi Tony Cardenas, göçmenlere karşı çıkanları şu sözlerle uyarıyor: "ABD'yi göçmenler kurdu. Bu çok güzel bir şeydir. İster Meksika, Polonya, İrlanda, ister Çin kökenli olsun, göçmenlerin günah keçisi ilân edildiğini görmekten hiç hoşlanmıyorum." Bir başka Kongre üyesi olan Brendan Boyle de şöyle diyor: "Amerikan tarihi boyunca geçmişte göçmenlerin yüceltildiğine, bugünün göçmenlerininse hor görüldüğüne tanık oluyoruz."
Kongre üyelerini böyle düşünmeye ve konuşmaya sevk eden şudur: "ABD'de önemli birçok şirketlerin kurucuları yeni göçmenlerdir. Öyle ki, Silikon Vadisi'ndeki girişimcilerden yarısından fazlası beceri sahibi göçmenlerdir.
İşte bu örneklerden dolayıdır ki, kimi ekonomistler, "göçmenler her ülkede ekonomik gelişmelere olumlu katkı sunmaktadır" diyorlar. Aynı şeyi Türkiye için de söylemek mümkündür. Çünkü Balkan göçmeleri Türkiye'nin ekonomik kalkınmasına büyük katkı sağlamışlardır.
Dünyada göçmenlerin kurduğu örnek bir ülke gösterilecekse, o ülke Türkiye'dir. Zira Türkiye, her dönemde başta Müslüman göçmenler olmak üzere, tüm göçmenlerin anayurdu olmuştur. Bu, büyük bir güçtür ve birliğimizin harcıdır.
Şöyle ki, göç edenler aynı kaderi yaşadıkları için kader birliği yapıyor ve herkesten daha çok vatanımıza sahip çıkıyorlar. Türkiye'yi idare edenler, bu kader birliğini kuvvetlendirecekleri yerde, ne yazık ki, zayıflatıyor ve göçmenlerin tarihi değişimlerde oynadıkları rolü görmezden geliyorlar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018