Giderayak kokuları

ABD’nin ve AB’nin taviz taleplerini yerine getirmede zorlanan ve hatta tıkanan Erdoğan’ın “deliğe süpürülme” süreci oldukça hızlandı.Ülkeleri, ülke liderlerini taşeron olarak kullanan Batılı ülkelerin genel bir tavrı vardır: Kullandıkları ülkelerin geçmişte Batı için ne tür hizmetler, fedakârlıklar yaptığı önemli değildir; bugünkü talepler yerine getirilebiliyor mu, getirilemiyor mu önemli olan budur. Talepler karşılanmadığı takdirde hiç gözünün yaşına bakmazlar hemen deliğe süpürüverirler. Örnek Şerif Hüseyin, Saddam, İran Şahı, Hüsnü Mübarek vs.Gerçi Sayın Başbakan’ın deliğe süpürülme sinyalleri Cüneyt Zapsu Başbakan’ın danışmanıyken, ABD’ye yaptığı bir seyahatte ortaya çıkmıştı.Çok yalvarmıştı Zapsu Başbakan için, sonunda ek süre almayı başarabilmişti.Bir süredir ABD’nin ve İngiltere’nin Türkiye konusunda asıl muhatap aldığı Pensilvanyalı Hoca Efendi ile siyasilerimizin arası pek parlak değil. Çıkarlar mı ters düşüyor, yoksa taşeronluk konusunda bir yarış mı var, Pensilvanya ABD’ye sürekli süpürge uzatıyor da, ABD Zapsu’nun hatırına biraz daha mı ayak sürtüyor bilinmez ama çanların bu sefer Erdoğan için çaldığı kesin.Sayın Başbakan’ın yerinde gözü olan yakın siyasi çevresi, bir ara ayağı biraz çukura girince neredeyse kabine kurmaya adım atacaklardı ama normalde müsaade etmediği el altından kullandığı bitkisel ürünlerin etkisinden dolayı mıdır bilinmez yeniden ayağa kalkınca birilerinin bu umutları da boşa çıktı.Bu süreçte Türkiye’yi Mısır, Tunus, Libya sürecinde kullandılar, siyasilerimizi İmralı’nın kapısına yönlendirdiler, dün aklımıza hayalimize bile gelmeyen terörle ilgili tavizleri verdirdiler, değişmesi mümkün olmayan Anayasa maddeleri bile tartışma konusu oldu, ekonomik tavizler ise haddi hesabı aştı, Türkiye daha bağımlı, daha borçlu, daha kuşatılmış, daha karışık bir hale sokuldu.Erdoğan’ın masasında kalan en önemli iki tavizden biri Türkiye’yi savaşın içine sokacak olan Suriye meselesi, diğeri ise ülkemizi federatif yapı adı altında paramparça yapacak olan yeni Anayasa çalışmaları…Suriye meselesi Rusya’nın isabetli hamleleri ve Esad’ın akıllı adımları sebebiyle siyasilerimizin hesapladığı gibi gitmedi. Kendilerinden istenileni şartlar gereği ortaya koyamadılar. Çok istediler ama olmadı.Anayasa çalışmaları ise millet engeline takıldı. İkna için halka gönderilen akil insanlar sert bir tepkiyle karşılaştılar. Anayasa komisyonu milletin tepkisi sebebiyle süreci ilerletemedi. Türkiye üzerinde menfur emelleri olanlar, süreç demokratik yollarla ilerlemeyince kirli senaryoları devreye koydular. Önce Reyhanlı ile bir kıvılcım başlatmak istediler ama Reyhanlı ellerinde patladı. Ardından 11 yıllık AKP icraatlarına Taksim’de patlayan milletin “Gezi Parkı” ile başlayan masum eylemlerini farklı bir noktaya çekip, bir çatışma ortamına çevirmek istediler. Milletin enerjisini yine millet aleyhine kullanmak istediler ama yine olmadı.Çünkü Prof. Dr. Haydar Baş gibi aklıselim insanlar masum halk eylemlerinin anayasal bir hak olduğunu, bu eylemleri engellemenin Anayasa’ya karşı işlenmiş bir suç olduğunu maddeleriyle ifade etti. Kirli senaryo peşinde olanların senaryolarını delilleriyle deşifre etti.Uyanan millet, bu amaçla aralarına sızmak isteyen provokatörlere kapı açmadı ve aralarına keskin bir çizgi çizdiler. Öyle yaptılar olmadı, böyle yaptılar olmadı; İngiliz dergisi The Economist ağzındaki baklayı çıkardı ve Erdoğan görevini Abdullah Gül’e bırakmalı deyiverdi.  Yani Erdoğan’ın ABD adına, AB adına daha fazla adım atamayacağı ortaya çıkınca, yerine alternatif isimler düşünmeye başladılar.Halbuki AKP’nin 11 yıllık yanlış, hesap sorulan icraatlarının içerisinde AKP’nin ilk Başbakanı, uzun yıllar Dışişleri Bakanlığı yapmış, meşhur Exeter mezunu, İngiliz Kraliyet Nişanı’na sahip nadir kişilerden olan Sayın Abdullah Gül de vardır.Hükümet içindeyken bizzat akıl merciiyken, Cumhurbaşkanı olduktan sonra AKP’den gelen hemen hemen her yasa taslağına onay veren konumdaydı.Sizce, İngilizler bir tavsiyede bulunurken bunu Türk milletini çok sevdikleri için mi yapıyorlar? Şunu unutmayalım ki, ecnebilerin aklıyla hiçbir ülkenin düze çıkabilmesi, bağımsız kalabilmesi mümkün değildir.Türk milletinin iradesini Meclis’e taşıyabilecek, ülkemize çözümü getirebilecek tek siyasi irade, Rusya Parlamentosu’nda bile göğsünü gere gere “Yaşasın Türk milleti” diyen, Milli Ekonomi Modeli ile “çözüm adamı” olduğunu tüm dünyaya kanıtlamış olan Prof. Dr. Haydar Baş’tır.Meclis içindeki mevcut siyasiler milletin iradesini gerçek manada temsil edebilseydi, milyonlarca vatandaş bugün sokaklara dökülmezdi.