Günümüz siyasilerin halkın nazarında en büyük problemi adalettir. Meydana gelen hukuksuz işler, adaletle, hukuka uyarak hareket etmesi gerekenlerin saygınlığını azaltıyor. Atatürk İslam'ın esaslarından olan adaleti her döneminde tesis etmiştir. Atatürk adaletin kaynağını ulusal egemenliğe bağlamıştır. Adalet ve eşitlik konusunda şöyle der Mustafa Kemal Atatürk:
"Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak ya da yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hâkim olunamaz."
Atatürk'ün söylediği sadece şu cümlenin içindeki kelimeler bile toplumsal barış ve huzur ortamının sağlanmasında rehberdir insanlığa. Tek adam diktasını sağlayabilecek kuvvete malik iken bu yetkiyi millet adına Meclis'e bırakmıştır.
Atatürk'ün yıllarca süren savaşlardan yeni çıkmış bir ülkeyi kalkındırabilmek için yapmış olduğu sosyal hizmetleri incelediğimizde sayısız fabrikalar, işletmeler, şehir planlamaları, demir yolları, çeşitli kurum ve kuruluşlar olduğunu görüyoruz. Zamanında bir bakanımız (ismini zikretmeye gerek yok sanırım duymayan, bilmeyen yoktur) ülkenin gelir getiren kurumları satışa çıkarıldığında "babalar gibi satarız" demişti. Aklıselim bir insan babasından kalan mirası ihtiyacı kadarını harcar, har vurup harman savurmaz. Ortada ciddi bir emek vardır, bu varlığı muhafaza ederek nesline miras olarak bırakır. İslam hukukuna göre aklıselim olmayan vâristen malı tasarruf etme hakkı alınıp, velisi durumundaki kişiye verilir. Veli varis adına malı korur kollar, harcamalarını yapar israf etmeden. Kamuya ait olan mallar millete aittir korunup, gelirinin yine millete dönmesi gerekir. Bizim geleceğimiz, çocuklarımızın mirası birileri tarafından babalar gibi satıldı, yabancılara peşkeş çekildi. Millet olarak sergilememiz gereken tavır, tasarruf etme ehliyetini nasıl verdiysek geri almaktı lakin bu riyazeti gösteremedik maalesef.
Gazi Mustafa Kemal'in Cumhuriyet'in ilanı ile ölümüne kadar geçen sürede nelere imza attığına bakarsak gerçekten savaştan yeni çıkmış borç içerisinde bulunan ülkeyi hangi seviyelere çıkarttığını daha iyi müşahede edeceğiz.
Gölcük'te ilk tersane kuruldu (1924), Devlet Demir Yolları kuruldu (1924), İstanbul Ankara arası ilk yolcu uçağı seferleri başlatıldı (1924), Türkiye İş Bankası, Tütüncüler Bankası kuruldu (1924), Ankara ilk planlı şehir olarak tanzim edildi (1924), Bursa'da Karacabey harası kuruldu (1924), Danıştay, Türk Hava Kurumu, Türkiye Liman İşleri İnhisar, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Anadolu Ajansı kuruldu (1925), Sanayi ve Madenler Bankası kuruluş kanunu kabul edildi, ticaret ve sanayi adaları kanunu kabul edildi, Eskişehir cer atölyesinde demir yolu malzemesi üretecek birimler hizmete girdi (1925), Adana mensucat fabrikası, Alpullu şeker fabrikası, Kayseri uçak ve motor fabrikası ki bu fabrikalarda Adnan Menderes dönemine kadar 112 uçak üretildi. Adnan Menderes döneminde fabrika kapatıldı, Ankara çimento fabrikası, Bakırköy çimento fabrikası, Uşak şeker fabrikası, Bursa dokumacılık fabrikası, Malatya elektrik santrali, Gaziantep mensucat fabrikası, Paşabahçe şişe ve cam fabrikası, İzmit'te kağıt fabrikası, Divriği'de maden üretimi başladı (1938).
Osmanlı'nın son döneminde yabancılara bırakılıp Cumhuriyetin ilanından sonra yabancılardan geri alınan kuruluşlar şunlar oldu:
Anadolu Bağdat, Mersin Tarsus demiryolları, Mudanya demiryolları, İzmir rıhtım işletmesi, Samsun Çarşamba demiryolu, Bandırma Menemen Manisa demiryolu, İzmir Kasaba demiryolu, İzmir Basmane Afyon demiryolu, Aydın demiryolu, İstanbul rıhtım şirketi, Toprakkale İskenderun demiryolu, Kozlu kömür işletmeleri, İstanbul Trakya demiryolu, İzmir telefon işletmeleri, İstanbul elektrik şirketi yabancılardan satın alındı.
1923-1938 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti'nin milli geliri oran olarak %104.8 arttı. Tarım kesimi %101.3 büyüdü, sanayi %148.8 gelişti. 1927 yılına gelindiğinde tarım, ticaret ve sanayide 65 bin işletme vardı. (Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş Geldin Atatürk eseri).
Bütün bu verilere baktığımızda ciddi bir büyüme, kalkınma gerçekleşmiştir. Ne yazık ki bugün birçok gelir getiren kaynaklarımız Osmanlı'nın son döneminde olduğu gibi yabancılara satılmıştır. Sen ülken için savaş vereceksin, bağımsızlığını kazanmak adına canından vazgeçeceksin, yetmeyecek kurduğun Cumhuriyet'i en ileri seviyelere çıkarmak için var gücünle çalışacaksın, daha yüzyıl geçmeden birileri çıkıp Atatürk'ün icraatlarına ihanet diyecek, asılsız iftiralarda bulunacak! Buna nankörlükten başka bir şey de denemez.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk, elindeki malları kendi menfaatine sarf etmek şöyle dursun bazı aylar giderlerinin gelir kalemini aşması nedeniyle borç almak zorunda kalmıştır. Vefat ettiğinde şahsi hesabında 73 bin 19 TL vardı bu da kendisinin yaklaşık 7 aylık maaşına tekabül ediyordu. Ata'nın harama el uzatmadığını, maaşı dışında mali bir birikim elde etmeye çalışmadığını gösterir. Gerçek şu ki, bir ülkenin yöneticisi ne kadar mütevazı bir hayat yaşıyorsa halkı müreffeh bir hayat yaşıyor, yönetici ne kadar lüks yaşıyorsa halkı da bir o kadar sefalet içinde yaşıyor.
- Hac Arafat’tır -2- / 08.07.2022
- Hac Arafat’tır / 30.06.2022
- Hac Arafat’tır / 30.05.2022
- Baş hocamın anısına / 11.04.2022
- Gülistanda yetişen gençlik ‘İCMAL’ -4- / 06.02.2022
- Gülistanda yetişen gençlik, ‘İcmal’ -3- / 28.01.2022
- Gülistanda yetişen gençlik, ‘İcmal’ -2- / 25.01.2022
- Gülistanda yetişen gençlik, ‘İcmal’ / 24.01.2022
- İslam’da kadın hakları -5- / 09.12.2021