Dün, AKP’nin üç dönemlik iktidarları döneminde, haçlı ittifakı olan AB ve ABD’nin ve de İsrail’in hemen hemen bütün isteklerine ulaştıklarını iddia etmiştik. Irak’ın, Türkiye üzerinden işgali, batan Yunanistan’ın bu haliyle bile 14 adamıza bayrak çekişi, Ermenistan’ın, Azerbaycan ve özellikle ülkemize karşı haddini bilmez söylem ve tavırları, İsrail ile zirveye ulaşan ticari, askeri anlaşmalar, Rum kesiminin bizi kale bile almaması, İslam ülkelerine karşı haçlı ittifakında yer almamız ve bu İslam ülkelerinin işgali… İlk aklıma gelenler.
AKP’nin bu siyaset mantığının hiç biri milletimizin ne tarihi, ne kültürü ve ne de itikadı ile izah edilemez. Yurt içinde de aynen bu şekilde izahı olmayan, olamayacak söylem ve icraatlara imza attı AKP.
İktidara gelince ilk işimiz dokunulmazlıkları kaldırmak olacaktır, dedi. İktidardalar. Vekillerin etrafı çelik kanunlarla ve para desteleriyle çevrilmiş durumda. Kimse yaklaşamıyor.
AKP, kendisine kadar olan iktidarların (80 yılda) sattığı toprağın yüz katını 10 yılda yabancılara sattı.
AKP, 134 bin taşınmazı yine yabancılara sattı.
AKP, devletin devasa kurumlarını sattı.
AKP, bankaları sattı.
AKP, “yaptık” dediği yolları bile sattı.
AKP döneminde hayvancılık dibe vurdu.
AKP döneminde tarım bitti. Törenle saman ithal edildi.
AKP döneminde fuhuş %220, taciz %125, kadına şiddet %1440, intiharlar %400 arttı. Cezaevleri ful oldu.
AKP iktidarı devasa “Adliye Sarayları” yaptı. Hukuk bu saraylarda, saray mimarlarıyla kanka oldu.
Türk Ordusu savaşlarda bile bu kadar aciz duruma düşürülmedi. İtibarı ile zaten oynamaya kimse cesaret edemezdi. Ta ki…
AKP, kendinden önceki iktidardan aldığı iç ve dış borcu 4 katına çıkardı. 2002’de bankalara 4 milyar TL borçlu olan vatandaş 2012’de bu borcu 267 milyar TL’ye çıkardı.
Hükümete bağlı kurum (TÜİK) açlık sınırını bin 100 TL olarak açıkladı. Hükümet ise vatandaşa “770 TL ile idare et” dedi. vs. vs. vs.
İslam itikadında olmayan “Dinlerarası Diyalogun” siyasi ayağı oldu AKP. Azınlıkların hayalini bile kuramadıkları istekleri, hayalden çıkıp, gerçek oldu. Kiliseler, manastırlar, taşınmazlar vatandaş vergileriyle onarılıp verildi. 150 bin gayrimüslimin yaşadığı ülkemizde, 50 bin kilise evden bahsediliyor. Sadece geçen yıl 4 bin gencin Hıristiyan olduğu iktidar yetkililerince açıklandı.
Terör dağdan şehre indi, meşrulaştırıldı, tabii hak ve kaçınılmaz durum imajı verildi. Şimdi ise Meclis’te itibar sağlanmaya çalışılıyor.
Daha birçoğunu yazamadığım bu icraatlara vatandaş nasıl “evet” deyip, AKP’yi üç dönemdir iktidar koltuğunda tuttu?
Bu sorunun cevabını hükümet sözcüsü açıkça veriyor; “Biz, milletin gazını alıyoruz ve böylece millet rahatlıyor.” (14 Haziran 2010’da Milliyet’e verdiği röportaj)
AKP’nin yaptığı budur; Gaz alma siyaseti. Ama maharet isteyen bir anlayıştır bu. Düşünsenize; düğün evinde tefçi olacaksın, ölü evinde yasçı. Camide, şeriatçı olacaksın, Brüksel’de, AB’ci. Afrika’da, emperyalizme karşı olacaksın, ABD’de “kadim dostla” bacak bacak üstüne çay içeceksin.
Halkın önünde hak, emek, ezilmişlik edebiyatı yapacaksın sonra patronlarla safarilere çıkacaksın. Dilden camiyi düşürmeden, besmele ile kilise açacaksın. Şehit cenazelerinde gözlerin dolacak, teröristle, terörist başıyla kol kola yürüyeceksin… Bunlar meziyet (!) gerektiren davranış biçimleridir.
Gaz almaya dönersek!
“Biz o gömleği çıkardık. 70 milyonun partisiyiz.”
“Biz bu yola kefenimizi giyerek çıktık.”
“Dicle kenarındaki koyunun hesabı da bizden sorulacak.”
“Bu ülkede camiler kapatılıyordu. Kur’an yasaklanıyordu. Adeta Müslüman’ım demek suç sayılıyordu.”
“Ülkeyi karanlık dehlizlerden aydınlığa çıkardık.”
“Derin devleti kısmen de olsa bitirdik. Askeri vesayete son verdik.”
“Hukuku herkesin hukuku haline getirdik.”
“(TÜSİAD’a) Herkes kendi işine baksın. (Askere) Askerin yeri kışladır.”
“Bizim iktidarımız yandaşı kayırmayacak, birilerinin tekeline girmeyecektir.”
“Benim için Davos bitmiştir.”
“Siz (İsrail) adam öldürmeyi çok iyi bilirsiniz.”
(AB toplantısında Fransız temsilcisine) “Siz olaylara çok Fransız kalmışsınız.”
“Oğlum! Bas, git.”
“O kitabı al, müsait… koy.”
“Ben bu davanın savcısıyım.”
“Hukuka gerekli talimatı verdim.”
“PKK ile görüşen şerefsizdir, namussuzdur.”
“Biz, PKK ile görüşecek kadar şerefsiz değiliz.”
“Biz, terör örgütü ile pazarlık yapacak olursak bizi, ne millet ne de ALLAH affeder.”
Daha fazla yazmaya gerek var mı? Rahatladınız dimi! İşte on yıldır bu suni rahatlamayı yaşıyoruz, Ey Kardeşim!
AKP’nin bu siyaset mantığının hiç biri milletimizin ne tarihi, ne kültürü ve ne de itikadı ile izah edilemez. Yurt içinde de aynen bu şekilde izahı olmayan, olamayacak söylem ve icraatlara imza attı AKP.
İktidara gelince ilk işimiz dokunulmazlıkları kaldırmak olacaktır, dedi. İktidardalar. Vekillerin etrafı çelik kanunlarla ve para desteleriyle çevrilmiş durumda. Kimse yaklaşamıyor.
AKP, kendisine kadar olan iktidarların (80 yılda) sattığı toprağın yüz katını 10 yılda yabancılara sattı.
AKP, 134 bin taşınmazı yine yabancılara sattı.
AKP, devletin devasa kurumlarını sattı.
AKP, bankaları sattı.
AKP, “yaptık” dediği yolları bile sattı.
AKP döneminde hayvancılık dibe vurdu.
AKP döneminde tarım bitti. Törenle saman ithal edildi.
AKP döneminde fuhuş %220, taciz %125, kadına şiddet %1440, intiharlar %400 arttı. Cezaevleri ful oldu.
AKP iktidarı devasa “Adliye Sarayları” yaptı. Hukuk bu saraylarda, saray mimarlarıyla kanka oldu.
Türk Ordusu savaşlarda bile bu kadar aciz duruma düşürülmedi. İtibarı ile zaten oynamaya kimse cesaret edemezdi. Ta ki…
AKP, kendinden önceki iktidardan aldığı iç ve dış borcu 4 katına çıkardı. 2002’de bankalara 4 milyar TL borçlu olan vatandaş 2012’de bu borcu 267 milyar TL’ye çıkardı.
Hükümete bağlı kurum (TÜİK) açlık sınırını bin 100 TL olarak açıkladı. Hükümet ise vatandaşa “770 TL ile idare et” dedi. vs. vs. vs.
İslam itikadında olmayan “Dinlerarası Diyalogun” siyasi ayağı oldu AKP. Azınlıkların hayalini bile kuramadıkları istekleri, hayalden çıkıp, gerçek oldu. Kiliseler, manastırlar, taşınmazlar vatandaş vergileriyle onarılıp verildi. 150 bin gayrimüslimin yaşadığı ülkemizde, 50 bin kilise evden bahsediliyor. Sadece geçen yıl 4 bin gencin Hıristiyan olduğu iktidar yetkililerince açıklandı.
Terör dağdan şehre indi, meşrulaştırıldı, tabii hak ve kaçınılmaz durum imajı verildi. Şimdi ise Meclis’te itibar sağlanmaya çalışılıyor.
Daha birçoğunu yazamadığım bu icraatlara vatandaş nasıl “evet” deyip, AKP’yi üç dönemdir iktidar koltuğunda tuttu?
Bu sorunun cevabını hükümet sözcüsü açıkça veriyor; “Biz, milletin gazını alıyoruz ve böylece millet rahatlıyor.” (14 Haziran 2010’da Milliyet’e verdiği röportaj)
AKP’nin yaptığı budur; Gaz alma siyaseti. Ama maharet isteyen bir anlayıştır bu. Düşünsenize; düğün evinde tefçi olacaksın, ölü evinde yasçı. Camide, şeriatçı olacaksın, Brüksel’de, AB’ci. Afrika’da, emperyalizme karşı olacaksın, ABD’de “kadim dostla” bacak bacak üstüne çay içeceksin.
Halkın önünde hak, emek, ezilmişlik edebiyatı yapacaksın sonra patronlarla safarilere çıkacaksın. Dilden camiyi düşürmeden, besmele ile kilise açacaksın. Şehit cenazelerinde gözlerin dolacak, teröristle, terörist başıyla kol kola yürüyeceksin… Bunlar meziyet (!) gerektiren davranış biçimleridir.
Gaz almaya dönersek!
“Biz o gömleği çıkardık. 70 milyonun partisiyiz.”
“Biz bu yola kefenimizi giyerek çıktık.”
“Dicle kenarındaki koyunun hesabı da bizden sorulacak.”
“Bu ülkede camiler kapatılıyordu. Kur’an yasaklanıyordu. Adeta Müslüman’ım demek suç sayılıyordu.”
“Ülkeyi karanlık dehlizlerden aydınlığa çıkardık.”
“Derin devleti kısmen de olsa bitirdik. Askeri vesayete son verdik.”
“Hukuku herkesin hukuku haline getirdik.”
“(TÜSİAD’a) Herkes kendi işine baksın. (Askere) Askerin yeri kışladır.”
“Bizim iktidarımız yandaşı kayırmayacak, birilerinin tekeline girmeyecektir.”
“Benim için Davos bitmiştir.”
“Siz (İsrail) adam öldürmeyi çok iyi bilirsiniz.”
(AB toplantısında Fransız temsilcisine) “Siz olaylara çok Fransız kalmışsınız.”
“Oğlum! Bas, git.”
“O kitabı al, müsait… koy.”
“Ben bu davanın savcısıyım.”
“Hukuka gerekli talimatı verdim.”
“PKK ile görüşen şerefsizdir, namussuzdur.”
“Biz, PKK ile görüşecek kadar şerefsiz değiliz.”
“Biz, terör örgütü ile pazarlık yapacak olursak bizi, ne millet ne de ALLAH affeder.”
Daha fazla yazmaya gerek var mı? Rahatladınız dimi! İşte on yıldır bu suni rahatlamayı yaşıyoruz, Ey Kardeşim!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025