'Laiklik ulusal bütünlüğün baş koşuludur' diyen Fransa Cumhurbaşkanı, ortaöğretimde başta başörtüsü olmak üzere tüm dini simgeleri yasakladı. Bu yasak ne anlama geliyor? Son 1000 yıllık Avrupa tarihine bakmadan bunu anlayabilmek mümkün değil...
19. yüzyılda Cezayir'i, Tunus'u ve Batı Afrika'daki İslam ülkelerini işgal edip sömüren, 20. yüzyılda sadece Cezayir'de yüzbinlerce Müslümanı katleden Fransa, 21. yüzyılda İslam dünyasına yönelik ilk savaş ilanını önceki akşam bizzat Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın ağzından yaptı.
Bu ilanın tarihi açıdan da büyük önemi bulunuyor...
İslam düşmanlığı Fransa'da tarihi kökleri derin bir olgudur. Avrupa'ya da bu ülkeden yayılmıştır! Çünkü Haçlı seferleri bu ülkede başlatılmıştır. Biraz daha açarsak, 18 Kasım 1095'te Clermont Konsili'ni toplayan Papa 2. Urbanus, Doğu Hıristiyanlarını kurtarmanın bir din görevi olduğunu ve bu sefere katılanların bütün günahlarının affedileceğini belirterek, Bizans'a yardım çağrısında bulunmuştu. Böylece Haçlı seferlerinin pimi çekiymişti. Papalığın siyasi gücünü artıran, Papalıkça 1881'de aziz ilan edilen 2. Urbanus, bir Fransızdı. Chatillon-sur-Marne eyaletinde doğmuştu.
Haçlı Seferi'nin ilan edildiği Clermont ise Fransa'nın orta-güney kesiminde bulunan bir kent. Ortaçağın en önemli dinsel kentlerinden biri...
Bu kadar bilgiden sonra, sanırım, önceki gün Fransa'da ilan edilen başörtüsü yasağındaki bilinmeyenleri yerine oturmak mümkün:
1) İslam dünyasına karşı Haçlı seferlerini ilan eden Papa 2. Urbanus'un yerini Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac almıştır.
2) Haçlı seferlerinin ilan edildiği Clermont Konsili, yeni durumda Fransa Cumhurbaşkanlığı makamı olan Elysee Sarayı'na tekabül ediyor.
3) Haçlı seferlerinin amacı, Müslümanları ortadan kaldırmaktı; Chirac'ın amacı da Avrupa'daki İslam anlayışını tahrip etmek, Fransız Müslümanlarını sindirmek, gettolaştırmak olarak öne çıkıyor.
4) Haçlı seferleri furyası kısa sürede Avrupa'nın diğer ülkelerine de yayılmıştı. Tarihçilerin ittifakla kabul ettiği 8 Haçlı seferine, Avrupa'nın neredeyse bütün ulusları ittifak etmiştir. Bu da gösteriyor ki, Avrupa'daki İslam karşıtlığı diğer ülkelere de sıçrayacaktır. Nitekim Ali Ali Bulaç, zaman'da önceki günkü yazısında Almanya Dışişleri Bakanlığı adına Goethe Enstitüsü tarafından düzenlenen bir toplantıdan söz ediyordu. Bulaç'ın anlattığına göre 8 gün boyunca süren toplantılar Almanya'nın yöneldiği "temel bir politika değişikliği" konusunda "bilgilendirme" niteliği taşıyordu ve bu yeni politikalar "iç açıcı" görünmüyordu. "8 gün boyunca her toplantıda başörtüsü sorunu gündeme gelmiş"ti, anlaşılıyordu ki "Almanya eski Almanya değil"di. "90'larda revaçta olan çok kültürlülük yerini bir türlü tanımı yapılmayan entegrasyon politikalarına bırakıyor"du. Ali Bulaç'ın yazısı şöyle bitiyordu: "Batı'da İslam'la ilgili çok önemli gelişmeler oluyor."
5) Fransa ile Almanya, Avrupa Birliği'nin iki dinamosudur. "Başörtüsünü yasaklamak, İslam düşmanlığının dışa vurmuş hali" olduğuna göre, önemli sayıda Müslüman nüfus barındıran bu iki ülkenin Müslümanlara karşı tutumu manidardır.
6) İslam dünyası bu yasağa sessiz kalacaktır. Suudi Arabistan gibi Fransa'dan yaptığı ithalatı yüksek olan İslam ülkeleri, bu yasağa karşı çıksa, durum değişebilir! Ancak İslam ülkeleri, stratejik hesaplarını öne çıkaracaktır.
7) Fransa'da başörtüsü yasağına dayanak gösterilen raporda, "Türkiye'den esinlendik" yazıyor. Acaba bu ne anlama geliyor? Türkiye, laikliği bir siyasal ideoloji olarak kendi üretmedi. Bunu Fransa'dan ithal etti. Bizdeki Jakobenler, laikliğe takla attırarak onu başörtüsü yasağına gerekçe gösterdiler. Bu durum "yumurta mı tavuktan, yoksa tavuk mu yumurtadan çıkar" hikayesine benziyor. Öte yandan, Türkiye'de başörtüsünü yasağına uygulamada zemin hazırlayanların İslam'a bakış açıları, Fransız düşünce kalıplarından farklı değildir. Fransa nüfusunun yüzde 40'ı ateisttir. Ama bunlar Hıristiyanlık kültürüyle yetişmiş ateisttirler. Türkiye'deki durum çok daha farklı! Gerisini yazmamayım...
8) Bu yasak "başörtüsü mağdurlarına hakkınızı Avrupa'da arayın" diyen Başbakan Erdoğan'a da bir cevaptır. Avrupa Birlği'nde Müslümanlara özgürlük falan yoktur.
9) Paris'te sosyoloji kürsüsü başkanlığı yapan Prof. Nilüfer Göle, gelişmeyi, "başörtüsü etrafında kristalize olarak İslam ve Batı arasındaki bir tartışmaya" döndüğünü açıkladı. Tercüman'dan Nazlı Ilıcak'ın sorularını cevaplandıran Göle'ye göre, "Yasak şu anda sadece üniversite öncesi eğitimi hedefliyor. Ama başka alanlara sirayet edebilir."
Göle'nin şu sözleri de ilginç: "Fransa kendilerine has bir İslamiyet oluşturma eğilimi bulunuyor." İşin ilginç tarafı, Türkiye'de benzer bir eğilim var. Bu eğilimin adı "dinlerarası diyalog."
Sonuç, dünya Müslümanlar için zindana dönüşüyor. İslam dünyası 13. yüzyılda da böyle bir "zillet dönemi" yaşamıştı. Ortaya çıkan Osmanlı Devleti, bu zillet çağını sona erdirmişti. Osmanlı ayarında böyle bir güç çıkar mı? Bilmiyorum.... Bildiğim tek şey, Allah'a hakkıyla inananlar, ancak ve ancak Kainat'ın sahibi Allah'a sığınarak, O'na dayanarak bu süreci atlatabilir. Karamsarlığa kapılmıyorum.
Biliyorum ki, bu dünyayı yaratan da, dünyanın içindeki mahlukatı yaratan da Allah'tır.
19. yüzyılda Cezayir'i, Tunus'u ve Batı Afrika'daki İslam ülkelerini işgal edip sömüren, 20. yüzyılda sadece Cezayir'de yüzbinlerce Müslümanı katleden Fransa, 21. yüzyılda İslam dünyasına yönelik ilk savaş ilanını önceki akşam bizzat Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın ağzından yaptı.
Bu ilanın tarihi açıdan da büyük önemi bulunuyor...
İslam düşmanlığı Fransa'da tarihi kökleri derin bir olgudur. Avrupa'ya da bu ülkeden yayılmıştır! Çünkü Haçlı seferleri bu ülkede başlatılmıştır. Biraz daha açarsak, 18 Kasım 1095'te Clermont Konsili'ni toplayan Papa 2. Urbanus, Doğu Hıristiyanlarını kurtarmanın bir din görevi olduğunu ve bu sefere katılanların bütün günahlarının affedileceğini belirterek, Bizans'a yardım çağrısında bulunmuştu. Böylece Haçlı seferlerinin pimi çekiymişti. Papalığın siyasi gücünü artıran, Papalıkça 1881'de aziz ilan edilen 2. Urbanus, bir Fransızdı. Chatillon-sur-Marne eyaletinde doğmuştu.
Haçlı Seferi'nin ilan edildiği Clermont ise Fransa'nın orta-güney kesiminde bulunan bir kent. Ortaçağın en önemli dinsel kentlerinden biri...
Bu kadar bilgiden sonra, sanırım, önceki gün Fransa'da ilan edilen başörtüsü yasağındaki bilinmeyenleri yerine oturmak mümkün:
1) İslam dünyasına karşı Haçlı seferlerini ilan eden Papa 2. Urbanus'un yerini Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac almıştır.
2) Haçlı seferlerinin ilan edildiği Clermont Konsili, yeni durumda Fransa Cumhurbaşkanlığı makamı olan Elysee Sarayı'na tekabül ediyor.
3) Haçlı seferlerinin amacı, Müslümanları ortadan kaldırmaktı; Chirac'ın amacı da Avrupa'daki İslam anlayışını tahrip etmek, Fransız Müslümanlarını sindirmek, gettolaştırmak olarak öne çıkıyor.
4) Haçlı seferleri furyası kısa sürede Avrupa'nın diğer ülkelerine de yayılmıştı. Tarihçilerin ittifakla kabul ettiği 8 Haçlı seferine, Avrupa'nın neredeyse bütün ulusları ittifak etmiştir. Bu da gösteriyor ki, Avrupa'daki İslam karşıtlığı diğer ülkelere de sıçrayacaktır. Nitekim Ali Ali Bulaç, zaman'da önceki günkü yazısında Almanya Dışişleri Bakanlığı adına Goethe Enstitüsü tarafından düzenlenen bir toplantıdan söz ediyordu. Bulaç'ın anlattığına göre 8 gün boyunca süren toplantılar Almanya'nın yöneldiği "temel bir politika değişikliği" konusunda "bilgilendirme" niteliği taşıyordu ve bu yeni politikalar "iç açıcı" görünmüyordu. "8 gün boyunca her toplantıda başörtüsü sorunu gündeme gelmiş"ti, anlaşılıyordu ki "Almanya eski Almanya değil"di. "90'larda revaçta olan çok kültürlülük yerini bir türlü tanımı yapılmayan entegrasyon politikalarına bırakıyor"du. Ali Bulaç'ın yazısı şöyle bitiyordu: "Batı'da İslam'la ilgili çok önemli gelişmeler oluyor."
5) Fransa ile Almanya, Avrupa Birliği'nin iki dinamosudur. "Başörtüsünü yasaklamak, İslam düşmanlığının dışa vurmuş hali" olduğuna göre, önemli sayıda Müslüman nüfus barındıran bu iki ülkenin Müslümanlara karşı tutumu manidardır.
6) İslam dünyası bu yasağa sessiz kalacaktır. Suudi Arabistan gibi Fransa'dan yaptığı ithalatı yüksek olan İslam ülkeleri, bu yasağa karşı çıksa, durum değişebilir! Ancak İslam ülkeleri, stratejik hesaplarını öne çıkaracaktır.
7) Fransa'da başörtüsü yasağına dayanak gösterilen raporda, "Türkiye'den esinlendik" yazıyor. Acaba bu ne anlama geliyor? Türkiye, laikliği bir siyasal ideoloji olarak kendi üretmedi. Bunu Fransa'dan ithal etti. Bizdeki Jakobenler, laikliğe takla attırarak onu başörtüsü yasağına gerekçe gösterdiler. Bu durum "yumurta mı tavuktan, yoksa tavuk mu yumurtadan çıkar" hikayesine benziyor. Öte yandan, Türkiye'de başörtüsünü yasağına uygulamada zemin hazırlayanların İslam'a bakış açıları, Fransız düşünce kalıplarından farklı değildir. Fransa nüfusunun yüzde 40'ı ateisttir. Ama bunlar Hıristiyanlık kültürüyle yetişmiş ateisttirler. Türkiye'deki durum çok daha farklı! Gerisini yazmamayım...
8) Bu yasak "başörtüsü mağdurlarına hakkınızı Avrupa'da arayın" diyen Başbakan Erdoğan'a da bir cevaptır. Avrupa Birlği'nde Müslümanlara özgürlük falan yoktur.
9) Paris'te sosyoloji kürsüsü başkanlığı yapan Prof. Nilüfer Göle, gelişmeyi, "başörtüsü etrafında kristalize olarak İslam ve Batı arasındaki bir tartışmaya" döndüğünü açıkladı. Tercüman'dan Nazlı Ilıcak'ın sorularını cevaplandıran Göle'ye göre, "Yasak şu anda sadece üniversite öncesi eğitimi hedefliyor. Ama başka alanlara sirayet edebilir."
Göle'nin şu sözleri de ilginç: "Fransa kendilerine has bir İslamiyet oluşturma eğilimi bulunuyor." İşin ilginç tarafı, Türkiye'de benzer bir eğilim var. Bu eğilimin adı "dinlerarası diyalog."
Sonuç, dünya Müslümanlar için zindana dönüşüyor. İslam dünyası 13. yüzyılda da böyle bir "zillet dönemi" yaşamıştı. Ortaya çıkan Osmanlı Devleti, bu zillet çağını sona erdirmişti. Osmanlı ayarında böyle bir güç çıkar mı? Bilmiyorum.... Bildiğim tek şey, Allah'a hakkıyla inananlar, ancak ve ancak Kainat'ın sahibi Allah'a sığınarak, O'na dayanarak bu süreci atlatabilir. Karamsarlığa kapılmıyorum.
Biliyorum ki, bu dünyayı yaratan da, dünyanın içindeki mahlukatı yaratan da Allah'tır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Recep Bahar / diğer yazıları
- ABD harika bir ekonomiye mi sahip? / 14.08.2018
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016