Çarşamba akşamı, Salı sabahı canlı bombanın 10 Alman turisti katlettiği Sultanahmet'teydim. Amacım havayı yerinde görmek, esnafla konuşmaktı. Gördüğüm manzara, duyduğum şeyler gerçekten hazindi. Türkiye'nin bir numaralı turizm merkezinde turistten eser yoktu.
İlk olarak menfur eylemin icra edildiği, yapılan düzenlemelerle güzel bir görünüme kavuşturulan Hipodrom Meydanı'daki Dikilitaş'a uğradım. Ben de bir turist rehberi olarak yıllarca bu devasa taşın nereden nasıl geldiğini, üzerindeki hiyerogliflerde neler yazılı olduğunu turistlere anlatmıştım. Dikilitaş'ın önü karanfillerle dolmuştu. Kimileri de Almanya ile dayanışma göstermek amacıyla Alman Bundesliga takımlarının kaşkollarını demir korkuluklara bağlamışlardı. Etrafta Batı'dan gelen turist yok denecek kadar azdı. Dikilitaş'ı ziyaret eden Japonya'dan gelen bir turiste böyle bir ortamda İstanbul'da kalmaktan çekinip çekinmediğini sordum. Aldığım cevap, "12 saatlik uçuş mesafesinden geldim. Kendime göre bir program yaptım. İstanbul, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alıyor. Buradan Efes'i görmek için İzmir'e gideceğim. Yaptığım programı tamamlamak istiyorum, onun için buradayım. Bir daha İstanbul'a gelmem kolay olmayacak" şeklindeydi.
Sultanahmet bölgesi Çarşamba akşamı az sayıdaki Koreli ve Japona kalmıştı.
Dikilitaş'tan Ayasofya'ya doğru yöneliyorum. Bu kez bir kestane-mısır satıcısıyla patlamadan önceki ve sonraki vaziyeti konuşuyoruz. "İşler nasıl?" terörün esnafa nasıl darbe vurduğunu ortaya koyan net bir cevap alıyorum: "Abi, durum berbat. Pazartesi günü 500-600 TL kaldırmıştım, bugün 150 TL olmadı. Yabancılara yaptığım satış yok denecek kadar az. Onların yerinde olsam ben de gelmezdim buraya. Çok korkunç bir olaydı."
Büfe sahipleri, seyyar esnaftan aynı şeyleri duyuyorum.
Bu kez Sultanahmet'ten Gülhane Parkı'na doğru yöneliyorum. Bu güzergâhın sağ tarafında halı, hediyelik eşya dükkânlarının yanı sıra güzel, ferah restoranlar yer alıyor. Önceden bu restoranlar genelde doluydu. Çarşamba akşamı kimisi boştu, kimisinde tek tük Uzakdoğulu misafir vardı. Alacağım cevabı tahmin ettiğim için buradaki esnafa vaziyeti sormadım. Dükkân sahiplerinin endişeleri yüzlerinden okunuyordu zira bölgede kiralar yüksek. Turist yoksa, iş de yok, ekmek de yok...
Sirkeci'ye doğru yola devam ettim. Bir otelin resepsiyonuna uğradım. Bazı misafirlerinin erkenden check-out yapıp İstanbul'u terkettiğini söylediler. Rezervasyon iptalleri de almışlar ama oran vermek istemediler. Otelin lobisinde ise tek bir turist vardı.
Bir sonraki durağım özellikle turistlerin başlıca uğrak yerlerinden biri olan Hocapaşa Lokantaları... Burası İstanbul'un en canlı pasajlarından biridir. Lokantalarda kimsecikler yoktu. Garson arkadaşa vaziyeti soruyorum: "Bırakın yabancıyı bugün yerliler bile gelmedi" diyor. Hocapaşa, Pazartesi akşamı doluymuş.
Sultanahmet bölgesindeki manzara, 3 Nisan 1994'te PKK'nın Kapalıçarşı'da patlattığı bombalardan sonra İstanbul'da turizm sektörünün içine sürüklendiği durumdan çok daha kötü bir görünüm arzediyor. 1994 yazında İstanbul turizm açısından çok ağır darbe almıştı. Umarım bu sene böyle olmaz. Zira o zamanki otel sayısı ile şimdiki otel sayısı, o zamanki turizm sektöründe çalışan sayısı ile şimdiki çalışan sayısı arasında muazzam bir fark var.
Bu keşif gezisini yaparken, esnaftan şöyle bir soruyla da karşılaştım: "Paris'teki terör eyleminde 130 kişi ölüyor, insanlar Paris'e gitmeye devam ediyor. İstanbul'da oluyor, işler bıçak gibi kesiliyor. Neden?"
Cevabım şu oldu: "Bu bir algı meselesi. İnsanlar terör eyleminden sonra Fransız hükümetinin ve polisinin gerekli önlemleri alacağına inanıyor. Maalesef onlar açısından aynısı Türkiye için geçerli değil. Batılı turistler İstanbul'dan el ayak çekmiş ama Japonlar ve Koreliler gitmemiş. Dahası Araplardan da giden yok. Sirkeci'deki Hafız Mustafa'nın sandalyeleri Arap turistlerle dolu... Demek ki Batılı turist bize güvenmiyor. Çözülmesi gereken husus bu?"
Sultanahmet-Sirkeci hattından sonra İstiklal Caddesi ve Taksim'e uğradım. Gerçekten de bölge Arap turistten geçilmiyordu. Kalabalık yine iğne atsan yere düşmez kabilindendi.
Son söz: Bu bölgedeki güvenlik önlemleri acilen en yüksek düzeye çıkarılmalı. Bir sonraki BOP projesi İstiklal'de sahneye konulabilir.
İlk olarak menfur eylemin icra edildiği, yapılan düzenlemelerle güzel bir görünüme kavuşturulan Hipodrom Meydanı'daki Dikilitaş'a uğradım. Ben de bir turist rehberi olarak yıllarca bu devasa taşın nereden nasıl geldiğini, üzerindeki hiyerogliflerde neler yazılı olduğunu turistlere anlatmıştım. Dikilitaş'ın önü karanfillerle dolmuştu. Kimileri de Almanya ile dayanışma göstermek amacıyla Alman Bundesliga takımlarının kaşkollarını demir korkuluklara bağlamışlardı. Etrafta Batı'dan gelen turist yok denecek kadar azdı. Dikilitaş'ı ziyaret eden Japonya'dan gelen bir turiste böyle bir ortamda İstanbul'da kalmaktan çekinip çekinmediğini sordum. Aldığım cevap, "12 saatlik uçuş mesafesinden geldim. Kendime göre bir program yaptım. İstanbul, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alıyor. Buradan Efes'i görmek için İzmir'e gideceğim. Yaptığım programı tamamlamak istiyorum, onun için buradayım. Bir daha İstanbul'a gelmem kolay olmayacak" şeklindeydi.
Sultanahmet bölgesi Çarşamba akşamı az sayıdaki Koreli ve Japona kalmıştı.
Dikilitaş'tan Ayasofya'ya doğru yöneliyorum. Bu kez bir kestane-mısır satıcısıyla patlamadan önceki ve sonraki vaziyeti konuşuyoruz. "İşler nasıl?" terörün esnafa nasıl darbe vurduğunu ortaya koyan net bir cevap alıyorum: "Abi, durum berbat. Pazartesi günü 500-600 TL kaldırmıştım, bugün 150 TL olmadı. Yabancılara yaptığım satış yok denecek kadar az. Onların yerinde olsam ben de gelmezdim buraya. Çok korkunç bir olaydı."
Büfe sahipleri, seyyar esnaftan aynı şeyleri duyuyorum.
Bu kez Sultanahmet'ten Gülhane Parkı'na doğru yöneliyorum. Bu güzergâhın sağ tarafında halı, hediyelik eşya dükkânlarının yanı sıra güzel, ferah restoranlar yer alıyor. Önceden bu restoranlar genelde doluydu. Çarşamba akşamı kimisi boştu, kimisinde tek tük Uzakdoğulu misafir vardı. Alacağım cevabı tahmin ettiğim için buradaki esnafa vaziyeti sormadım. Dükkân sahiplerinin endişeleri yüzlerinden okunuyordu zira bölgede kiralar yüksek. Turist yoksa, iş de yok, ekmek de yok...
Sirkeci'ye doğru yola devam ettim. Bir otelin resepsiyonuna uğradım. Bazı misafirlerinin erkenden check-out yapıp İstanbul'u terkettiğini söylediler. Rezervasyon iptalleri de almışlar ama oran vermek istemediler. Otelin lobisinde ise tek bir turist vardı.
Bir sonraki durağım özellikle turistlerin başlıca uğrak yerlerinden biri olan Hocapaşa Lokantaları... Burası İstanbul'un en canlı pasajlarından biridir. Lokantalarda kimsecikler yoktu. Garson arkadaşa vaziyeti soruyorum: "Bırakın yabancıyı bugün yerliler bile gelmedi" diyor. Hocapaşa, Pazartesi akşamı doluymuş.
Sultanahmet bölgesindeki manzara, 3 Nisan 1994'te PKK'nın Kapalıçarşı'da patlattığı bombalardan sonra İstanbul'da turizm sektörünün içine sürüklendiği durumdan çok daha kötü bir görünüm arzediyor. 1994 yazında İstanbul turizm açısından çok ağır darbe almıştı. Umarım bu sene böyle olmaz. Zira o zamanki otel sayısı ile şimdiki otel sayısı, o zamanki turizm sektöründe çalışan sayısı ile şimdiki çalışan sayısı arasında muazzam bir fark var.
Bu keşif gezisini yaparken, esnaftan şöyle bir soruyla da karşılaştım: "Paris'teki terör eyleminde 130 kişi ölüyor, insanlar Paris'e gitmeye devam ediyor. İstanbul'da oluyor, işler bıçak gibi kesiliyor. Neden?"
Cevabım şu oldu: "Bu bir algı meselesi. İnsanlar terör eyleminden sonra Fransız hükümetinin ve polisinin gerekli önlemleri alacağına inanıyor. Maalesef onlar açısından aynısı Türkiye için geçerli değil. Batılı turistler İstanbul'dan el ayak çekmiş ama Japonlar ve Koreliler gitmemiş. Dahası Araplardan da giden yok. Sirkeci'deki Hafız Mustafa'nın sandalyeleri Arap turistlerle dolu... Demek ki Batılı turist bize güvenmiyor. Çözülmesi gereken husus bu?"
Sultanahmet-Sirkeci hattından sonra İstiklal Caddesi ve Taksim'e uğradım. Gerçekten de bölge Arap turistten geçilmiyordu. Kalabalık yine iğne atsan yere düşmez kabilindendi.
Son söz: Bu bölgedeki güvenlik önlemleri acilen en yüksek düzeye çıkarılmalı. Bir sonraki BOP projesi İstiklal'de sahneye konulabilir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Recep Bahar / diğer yazıları
- ABD harika bir ekonomiye mi sahip? / 14.08.2018
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016