Suudi Arabistan ve Katar'ın müttefik diye yanına eklendiği Türkiye, Suriye'de sıcak bir savaşın kapısını aralamak için elinden geleni ardına koymuyor.
Bu kapsamda Ankara'da askeri hazırlıklar yapıldığı haberleri geliyor. Geçtiğimiz günlerde bu konuda bir yazı kaleme alan ve "Ankara'da bir süredir Azez'e yönelik askeri müdahale konuşuluyor" diyen hükümete yakın gazetecilerden Abdülkadir Selvi'nin açıklamasına göre, Erdoğan'ın başkanlığında yapılan güvenlik toplantısında bu konu enine boyuna masaya yatırıldı.
Bu toplantılarının yapıldığı sıralarda Beştepe'de hayli ilginç bir görüşme yaşandı.
Yanmaz kefen, peygamberin sakalının yıkandığı iddia edilen su ve Nal-ı Şerif diye bir terlik pazarlamasıyla ünlü Cübbeli Ahmet, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşmüş.
Cübbeli cephesinden yapılan açıklamada, İslam coğrafyasında yaşanan sorunlar ile alâkalı konularda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Cübbeli'nin istişare ettiği ifade edildi. Erdoğan ve Cübbeli'nin birlikte çekildikleri fotoğraf da sosyal medyada paylaşıldı.
Söz konusu Cübbeli, Suriye krizi baş gösterdiği dönemde bir TV konuşmasında kendisine sorulan "Suriyeli Müslüman askerlerle savaşan askerler şehit olur mu?" sorusuna şöyle cevap vermişti:
"Tabii şehit olur. Bizim askerimiz orada meşru müdafaa ve yahut da oradaki mazlum insanları kurtarmak için müdahale ediyorlarsa, hayatını kaybederse şehit olur. Bu adamlar Şii'dir. Esed zalimdir. Dolayısıyla burada bir zulüm yapılıyor. Zalimin zulmü durdurulmak için müdahale
meşrudur. Zaten Şiiler devamlı Müslümanlarla savaşır. Hayatta gâvurla savaştıkları vaki değildir. Bizim hükümetten de gördüğüm kadarıyla
bu iç işimiz diye sahiplenmişlerdir. Doğru yapıyorlar, iç işimizdir. Sahiplenilmesi lazımdır. Türk ordusunun Suriye'ye girmesi meşrudur, caizdir. Ölen olursa şehittir."
Bütün bunlar, 'fetva alındı haydi savaşa' durumunun ortaya çıkmasının an meselesi olduğunu ortaya koyuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İslam coğrafyasında yaşanan sorunlar ile alâkalı konuları" Suriye'ye savaş fetvası veren Cübbeli'yle istişare ediyorsa, bu mantık sayesinde Türkiye'nin nerelere sürüklenebileceğini varın siz düşünün?
Bu kapsamda Ankara'da askeri hazırlıklar yapıldığı haberleri geliyor. Geçtiğimiz günlerde bu konuda bir yazı kaleme alan ve "Ankara'da bir süredir Azez'e yönelik askeri müdahale konuşuluyor" diyen hükümete yakın gazetecilerden Abdülkadir Selvi'nin açıklamasına göre, Erdoğan'ın başkanlığında yapılan güvenlik toplantısında bu konu enine boyuna masaya yatırıldı.
Bu toplantılarının yapıldığı sıralarda Beştepe'de hayli ilginç bir görüşme yaşandı.
Yanmaz kefen, peygamberin sakalının yıkandığı iddia edilen su ve Nal-ı Şerif diye bir terlik pazarlamasıyla ünlü Cübbeli Ahmet, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşmüş.
Cübbeli cephesinden yapılan açıklamada, İslam coğrafyasında yaşanan sorunlar ile alâkalı konularda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Cübbeli'nin istişare ettiği ifade edildi. Erdoğan ve Cübbeli'nin birlikte çekildikleri fotoğraf da sosyal medyada paylaşıldı.
Söz konusu Cübbeli, Suriye krizi baş gösterdiği dönemde bir TV konuşmasında kendisine sorulan "Suriyeli Müslüman askerlerle savaşan askerler şehit olur mu?" sorusuna şöyle cevap vermişti:
"Tabii şehit olur. Bizim askerimiz orada meşru müdafaa ve yahut da oradaki mazlum insanları kurtarmak için müdahale ediyorlarsa, hayatını kaybederse şehit olur. Bu adamlar Şii'dir. Esed zalimdir. Dolayısıyla burada bir zulüm yapılıyor. Zalimin zulmü durdurulmak için müdahale
meşrudur. Zaten Şiiler devamlı Müslümanlarla savaşır. Hayatta gâvurla savaştıkları vaki değildir. Bizim hükümetten de gördüğüm kadarıyla
bu iç işimiz diye sahiplenmişlerdir. Doğru yapıyorlar, iç işimizdir. Sahiplenilmesi lazımdır. Türk ordusunun Suriye'ye girmesi meşrudur, caizdir. Ölen olursa şehittir."
Bütün bunlar, 'fetva alındı haydi savaşa' durumunun ortaya çıkmasının an meselesi olduğunu ortaya koyuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İslam coğrafyasında yaşanan sorunlar ile alâkalı konuları" Suriye'ye savaş fetvası veren Cübbeli'yle istişare ediyorsa, bu mantık sayesinde Türkiye'nin nerelere sürüklenebileceğini varın siz düşünün?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024