Merkez Bankası Ağustos ayında düzenlediği Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizini yüzde 14'ten yüzde 13'e düşürmüştü.
TÜİK Ağustos ayında yıllık tüketici enflasyonunu (TÜFE) yüzde 80.21, yıllık üretici enflasyonunu (ÜFE) yüzde 143.75 olarak açıklamıştı.
Ağustos'ta tüketici enflasyonunun bir önceki aya göre artışı yüzde 1.46, üretici enflasyonunun bir önceki aya göre artışı ise yüzde 2.41 idi.
MB, Eylül'de politika faizini yüzde 13'ten yüzde 12'ye düşürdü. Tüketici enflasyonu yüzde 83.45, üretici enflasyonu yüzde 151.50 olarak açıklandı.
Eylül'de tüketici enflasyonundaki aylık artış yüzde 3.08, üretici enflasyonundaki aylık artış yüzde 4.78 oldu.
MB, Ekim'de politika faizini yüzde 12'den yüzde 10.5'e düşürdü. Tüketici enflasyonu yüzde 85.51, üretici enflasyonu ise yüzde 157.69 olarak açıklandı.
Ekim'de tüketici enflasyonundaki aylık artış yüzde 3.54, üretici enflasyonundaki aylık artış yüzde 7.83 oldu.
MB önceki gün Kasım ayı politika faizini açıkladı ve bu sefer de yüzde 10.5'ten yüzde 9'a düşürüldü. Kasım ayı enflasyon rakamları daha açıklanmadı Aralık ayı başında açıklanacak.
Ağustos, Eylül ve Ekim aylarının politika faizi ve enflasyon rakamları bize neyi gösteriyor; politika faizi düşmesine rağmen hem tüketici hem de üretici enflasyonunun arttığını gösteriyor. Sadece artmakla kalmıyor, aylık değişimlere bakıldığında artış hızının da arttığı görülüyor. Yani enflasyonlardaki artış ivmeli bir artış. Buradan şu sonuç çıkıyor; politika faizini ne kadar düşürürsen düşür, bu, enflasyonun düşmesine vesile olmuyor.
Eğer enflasyonun aşağıya düşmesine istiyorsanız, bu, politika faizini düşürmekle olmaz; sanayiciye, çiftçiye, esnafa, tüketiciye faizi düşürürsen olur.
Politika faizi; bankalar arası işlemlerde kullanılan faizdir.
Politika faizi düştükçe bu düşüş ticari kredilere ya da tüketici kredilerine pratik olarak yansımazsa –ki ülkemizde yansımıyor- sadece bankaların kârı artar. Şirketler ya da vatandaşlar bu indirimden istifade edemez. Üretici ve tüketici, düşük faizli kredilere ulaşamıyor, yüksek faizli kredilere yanaşamıyor.
Bankaların, sermaye gruplarının, faiz lobilerinin kârlarına kâr katan bir hamle…
Politika faizi yüzde 9 ama tüketici enflasyonu yüzde 85.51…
Politika faizi yüzde 9 ama üretici enflasyonu yüzde 157.69…
Politika faizi yüzde 9 ama üretici ve tüketici yüzde 35'ten aşağıya faizli kredi bulamıyor.
Politika faizi yüzde 9 ama tepeden tırnağa tüm vergilerdeki artış oranını ifade eden yeniden değerleme oranı yüzde 122.93…
Politika faizi yüzde 9 ama vatandaşların geliri erimeye devam ediyor, pahalılık artıyor, sanayici üretemiyor, vatandaş tüketemiyor. Dolayısıyla politika faizinin şirketlerle, vatandaşlarla hiç alakası yok, bankalarla, finans kuruluşlarıyla alakası var.
Peki, tek başına ticari kredi faizlerinin düşürülmesi enflasyonu düşürür mü?
Üretimde en önemli maliyet unsurlarından birisi şüphesiz finans maliyeti…
Bir sanayici, üretim için ihtiyaç duyduğu finansın faiz maliyetini mutlaka ürün fiyatlarına yansıtmak zorundadır. Dolayısıyla faiz maliyetindeki düşüş bir nebze ürün fiyatlarının düşmesini sağlar ama tek başına yeterli değildir, çünkü üretimde tek maliyet unsuru finans değildir. Enerji, hammadde, nakliye, istihdam, vergi, kira, iletişim, reklam gibi maliyet unsurları da vardır.
Enerjide, hammaddede ve nakliye için kullanılan mazotta ülkemiz ithalata bağımlı olduğu için tüm bu ürünler için döviz kurları da oldukça önemli bir maliyet unsudur. Politika faizi indirimi, ticari kredi faizlerini düşürmediği için zaten enflasyonu düşürmüyor. Diğer maliyetler ise astronomik bir şekilde artmaya devam ediyor. Üretici enflasyonundaki yıllık yüzde 157.69'luk artış bunu rakamsal olarak gösteriyor.
Enflasyonun düşmesini istiyorsak; üretici ve tüketici kredilerindeki faizleri aşağıya çekmek zorundayız, hatta üreticiyi sıfır faizli kredi ile desteklemek zorundayız; ülkemiz maden cenneti, madenlerimizi kendimiz çıkarmalıyız; ülkemizin enerji potansiyeli yüksek, enerjiyi yerli kaynaklardan devlet eliyle üretmeliyiz; ülkemiz petrol denizi üstünde, petrol kaynaklarımızı devreye koymalıyız…
Bunlar olursa ancak enflasyon düşer. Yoksa sadece havanda su döveriz.
Bütün bunların hayat geçirilmesinin tek formülü Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'dir. Bu modeli parti programına alan Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) ve lideri Hüseyin Baş'a fırsat verirsek, bu sorunların çok kısa bir zamanda çözülebildiğini görürüz.
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025