Cumhurbaşkanlığı sistemini bütün kurum ve kurallarıyla oluşturmak için yeni bir seçim sath-ı maile girmiş bulunuyoruz. Ülkeler, elbette zaman içerisinde sistemlerini değiştirebilirler. Ancak değişimler, sürekli iyiye, güzele doğru olmalıdır. İddia o ki, Cumhurbaşkanlığı sistemi de bu amaçla getirilmiştir. Uygulamanın nasıl sonuç vereceğini hep birlikte müşahede edeceğiz.
Evet, sistemi değiştirdik, ama ne yazık ki, seçme ve seçilme konusunda durum hiç değişmedi. Eski tas, eski hamam misali gidiyoruz. Yine eskisi gibi ayak oyunlarıyla ve kurnazlıkla seçim kazanma gayretlerine şahit oluyoruz.
Gönül isterdi ki, sistemin değiştiği gibi seçim ortamı, yani adayları belirleme ve propaganda yapma yöntemleri de değişsin. Seçim yarışı, milletimizin milli ve manevi değerlerine uygun, şeref ve haysiyetini koruyucu yönde olsun.
Maalesef gelişmeler eski istikamette seyretmektedir. Bu gelişmeler, demokrasimizin eksik ve aksaklarını açıkça ortaya koymaktadır. En kötü ve tehlikelisi, kin ve nefret dilinin demokrasimize egemen olmasıdır.
Görülen o ki, demokrasimizde iktidar ve muhalefet ilişkisi karşıtlığa, ondan da öte düşmanlığa dönüşmüş durumdadır. İlginçtir, sistemin değişmesi bile, bunu değiştirememiştir. Hâlbuki sistemden önce bu durumun değişmesi gerekirdi.
Söz konusu durum değişmeyince, politik mücadele fikir ve projelerden ziyade duygularla yapılıyor. Daha doğrusu duygular, politik fikirleri esir almaktadır. Demokratik sistemi gelişmiş ülkelerde ise, durum hiç de böyle olmaz. O ülkelerde partiler okul gibi faaliyet gösterirler. Üyelerini siyasi, ekonomik ve diplomasi alanlarında eğitirler. Bir başka deyişle, mücadeleyi fikirle yaparlar, mümkün mertebe duyguları işe karıştırmazlar.
Aslında seçmenler, hangi seçim olursa olsun, seçimden daha çok geçimle ilgilenirler. Bu durum, her ülke için geçerlidir. Bundan dolayıdır ki, bazı sosyal bilimciler, demokrasinin sağlıklı işlemesiyle ekonomi arasında bir bağ kurarlar. Bunlardan biri olan Eric Weede, "Güç Dengesi, Küreselleşme ve Kapitalist Barış" adlı kitabında şöyle der: "Zenginlik veya yüksek kişi başına gelirler, demokrasiyi yaygınlaştırır? Daha yüksek kişi başına gelirler, gerçekten demokratik geçişlerin sürekliliğine katkıda bulunurlar." (s.50).
Jean Ziegler, daha ileri gider ve şu çarpıcı tespiti yapar: "Aç bir insan demokratik hakların derdinde değildir. Elindeki oy pusulası karnını doyurmaz." (Bkz. Dünyanın Yeni Sahipleri, s. 43). Jean Ziegler'in tespiti, çok doğru ve yerindedir. Aç insana demokratik haklar vaat etmenin hiçbir anlam ve karşılığı olamaz.
Onun içindir ki, insanlar, siyasi sistemlerden daha çok ekonomik sistemlere önem verirler. O nedenle siyasi sistemi değiştirip Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmek, toplumumuzda bir heyecan uyandırmamıştır. Ekonomik sistem değişmiş olsaydı, meselâ Milli Ekonomi Modeli hayata geçirilseydi, onun doğuracağı dalga, seçim sistemi dâhil, her alanda görülürdü.
Evet, sistemi değiştirdik, ama ne yazık ki, seçme ve seçilme konusunda durum hiç değişmedi. Eski tas, eski hamam misali gidiyoruz. Yine eskisi gibi ayak oyunlarıyla ve kurnazlıkla seçim kazanma gayretlerine şahit oluyoruz.
Gönül isterdi ki, sistemin değiştiği gibi seçim ortamı, yani adayları belirleme ve propaganda yapma yöntemleri de değişsin. Seçim yarışı, milletimizin milli ve manevi değerlerine uygun, şeref ve haysiyetini koruyucu yönde olsun.
Maalesef gelişmeler eski istikamette seyretmektedir. Bu gelişmeler, demokrasimizin eksik ve aksaklarını açıkça ortaya koymaktadır. En kötü ve tehlikelisi, kin ve nefret dilinin demokrasimize egemen olmasıdır.
Görülen o ki, demokrasimizde iktidar ve muhalefet ilişkisi karşıtlığa, ondan da öte düşmanlığa dönüşmüş durumdadır. İlginçtir, sistemin değişmesi bile, bunu değiştirememiştir. Hâlbuki sistemden önce bu durumun değişmesi gerekirdi.
Söz konusu durum değişmeyince, politik mücadele fikir ve projelerden ziyade duygularla yapılıyor. Daha doğrusu duygular, politik fikirleri esir almaktadır. Demokratik sistemi gelişmiş ülkelerde ise, durum hiç de böyle olmaz. O ülkelerde partiler okul gibi faaliyet gösterirler. Üyelerini siyasi, ekonomik ve diplomasi alanlarında eğitirler. Bir başka deyişle, mücadeleyi fikirle yaparlar, mümkün mertebe duyguları işe karıştırmazlar.
Aslında seçmenler, hangi seçim olursa olsun, seçimden daha çok geçimle ilgilenirler. Bu durum, her ülke için geçerlidir. Bundan dolayıdır ki, bazı sosyal bilimciler, demokrasinin sağlıklı işlemesiyle ekonomi arasında bir bağ kurarlar. Bunlardan biri olan Eric Weede, "Güç Dengesi, Küreselleşme ve Kapitalist Barış" adlı kitabında şöyle der: "Zenginlik veya yüksek kişi başına gelirler, demokrasiyi yaygınlaştırır? Daha yüksek kişi başına gelirler, gerçekten demokratik geçişlerin sürekliliğine katkıda bulunurlar." (s.50).
Jean Ziegler, daha ileri gider ve şu çarpıcı tespiti yapar: "Aç bir insan demokratik hakların derdinde değildir. Elindeki oy pusulası karnını doyurmaz." (Bkz. Dünyanın Yeni Sahipleri, s. 43). Jean Ziegler'in tespiti, çok doğru ve yerindedir. Aç insana demokratik haklar vaat etmenin hiçbir anlam ve karşılığı olamaz.
Onun içindir ki, insanlar, siyasi sistemlerden daha çok ekonomik sistemlere önem verirler. O nedenle siyasi sistemi değiştirip Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmek, toplumumuzda bir heyecan uyandırmamıştır. Ekonomik sistem değişmiş olsaydı, meselâ Milli Ekonomi Modeli hayata geçirilseydi, onun doğuracağı dalga, seçim sistemi dâhil, her alanda görülürdü.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018