Millet olarak eğitim ve öğretim hakkında hemen hemen her gün konuşmamıza, söylenmemize, üzülmemize hatta hayal kırıklıkları yaşamamıza ve çözüm arama çabalarımıza rağmen başına da "milli" kelimesini getirdiğimiz eğitim ve öğretimimiz maalesef sonun başlangıcına gelmiş durumda.Biz eğitimi milli dava olarak benimseyip bir bakanlığı adı milli eğitim bakanlığı olan bir bakanlığı bu işle ihdas ettik! Ve daha milli mücadele kazanılmadan milli eğitim seferberliğine başladık. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk Sakarya savaşının en şiddetli anında dahi savaşı bırakıp cephe gerisinde öğretmenlere konuşma yaparak tüm dünyanın hayret ve takdirini kazanmıştı. Cumhuriyet kurulduktan sonra da öğretmenlere yaptığı konuşmada "ordularımızın kazandığı zafer, ancak eğitim, irfan ordularının kazandığı zaferle kalıcı olur" diyerek milli meselelerimizden birinin eğitim olduğunun altını çizmişti.Ve genç Türkiye cumhuriyeti eğitim öğretim alanında büyük başarılara imza atmıştı.Şimdi ise" milli eğitim " bakanlığının milli öğretim bakanlığı haline geldiğini hatta öğretimin de okullarımızdan teğet geçtiğini apaçık bir şekilde söyleyebiliriz.Bir defa eğitim ve öğretim birbirlerinden farklı, fakat birbirlerini izleyen, tamamlayan kavramlardır. Dilerseniz önce eğitimin tanımı verelim "eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı ve istenmedik yönde kalıcı izli davranış değişikliği meydana getirme süreci" akademik olarak uzmanların verdiği tanım bu. Bu bilgi fişlerinden sıyrılıp özde daha açık anlatmak istersek, bireyin; milli ve manevi değerleri sevmesi, öğrenmesi ve sahiplenmesi, ülkesini sevmesi ve yarınlarını milletinin yarınlarında görüp gelişimine katkıda bulunma hazzını vermesi, "kültür ve tarih mirasımızın bekçileri" oldukları bilincini oluşturmasıdır eğitim.Daha veciz ifadeyle muhterem hocamız Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in ifadesiyle bireyi;"Kendi adına, ailesi adına, mensup olduğu, aidiyet duyacağı milli ve manevi değerler adına kazanmak, genci en yüksek ahlaki değerlerle bezemektir eğitim" der ve değişmeyen, kalıcı ve milli bir ideal olarak görür eğitimi.Biz bunlardan yıllardır vazgeçtiğimiz için çocuklarımıza yabancılaşmadık mı?Aileler, öğretmenler bu yüzden çocuklarla "kuşak çatışması" yaşamıyor mu?Bu yüzden gençlerimizin çoğu maddiyatı ve ben merkezli davranmayı hep öncelikli görmüyor mu?Bu yüzden çocuklarımızın suça, şiddete eğilimi her gecen gün artmıyor mu? Bu yüzden gençlerin kimlik bunalımları had safhada değil mi? Bundan dolayı gençlerin psikiyatrik sorunları artmadı mı?En büyük zenginliğimiz olan genç nüfusumuzu, çocuklarımızı artık hoyratça kullanmamalıyız. Unutmayalım ki sonunda herhangi bir mevki elde etmeyi ya da ekmek parası kazanmayı salt gaye edinmiş bir eğitim, asla gerçek bir eğitim değildir. Bu olsa olsa öğretimi araç olarak kullanmaktır.Eğitim düzeyleri Türkiye ortalamasının üzerinde olan 15-25 yaş dilimindeki 1000 kişilik bir araştırma gurubu üzerinde gerçekleşen gençlik değerleri araştırması anlattığımız konuya tam bir açıklık getirmektedir. Gençlerin ülke sorunlarıyla, dünyadaki gelişmelerle, siyasetle çok fazla ilgilenmedikleri, iyi ekonomik koşullar elde etmeye önem verdikleri ortaya çıkmış ve kendilerini ifade zorluğu çektiklerini söylemişlerdir. Oransal olarak; 100'de 70'i ülke siyasetinden habersiz yine 100'de 90'ının gelecekte işsizlikten endişe ettiği ortaya çıkmıştır. Bunu toplumdaki gelir dağılımının adaletsizliği izlemektedir.Gençlerimizin bu hali milletimizin geleceği için ciddi bir var oluş sorunudur. Tabi eğer milletimizi sürü haline getirmek istemiyorsakSonuç olarak iyi bir eğitim istiyorsak, o modele uygun Müslüman Türk gencinin; "tarifini" yapmalı, tarihimizden, inancımızdan yani bizi biz yapan değerlerimizden "örneğini" ortaya koymalı ve hükümetler değiştiğinde de "değişmeyen" kalıcı "geliştirilebilir" bir yol haritasıyla milli olan bir eğitim yakalanmalıdır.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012