MİSAFİR KALEM / Cevdet BOSTAN
Nerede demokrasi ve barış cümleleri kurulsa orası kan gölüne dönüyor. Nerede hoşgörü ve diyalog'dan bahsedilse orada her türlü vahşet yaşanıyor. Bu cümleler o kadar etkili ki, bu dört kelimenin içinde geçtiği bir cümle kurulduktan sonra yapılan her şey birden bire doğru kabul ediliyor. Birileri barış ve demokrasi getireceğiz diyerek Ortadoğu’yu kan gölüne çeviriyor. Irak'a demokrasi getirenler, Libya'ya, Ürdün'e demokrasi getirenler şimdi de Suriye'ye demokrasi getirmenin peşindeler.
''Arap Uyanışı ve Orta Doğu'da Barış: Müslüman ve Hıristiyan Perspektifler'' konferansında Başbakan Erdoğan tarafından yapılan konuşma bu yüzden dikkat çekiciydi.
Burada kardeşlik ve hoşgörüden bahsedilecek, dünya barışından bahsedilecek, birlikte yaşama kültüründen bahsedilecek fakat yine Müslümanlar ölecek, yine Müslüman kadınların ırzına geçilecek, yine çocuklar babasız kalacak.
Bütün bunları söyleyen insanlar akan kanın asıl planlayıcıları ve uygulayıcıları olacaklar. “Öldürmek haramdır” diyecekler, canilerin ellerine silah mühimmat ve lojistik destek sağlayacaklar. “Kardeş olalım” diyecekler acımasızca cinayet işleyecekler. “Hıristiyanlarla Müslümanlar birbirlerine hoşgörü ile baksınlar” diyecekler Müslüman kızlarımızın ırzına geçecekler.
Bizim Müslümanlarımız, Müslüman geçinen insanlarımız ve kendilerini cübbe giyince alim zanneden zavallı insanlar bunlara göz yumacak. Göz yummakla kalmayıp bütün bu olan biteni destekleyecek, sonra da barıştan ve hoşgörüden bahsedecekler. Tiyatro oynayacaklar ve birileri yine onları alkışlayacak.
“Artık yeter” diyerek bağırmak istiyorum. Artık bu insanların gerçek yüzlerini görülsün, artık süslü cümlelere inanılmasın, kanılmasın. Aslında herkes en az benim kadar iyi biliyor bu insanların gerçek yüzlerini. Nedir insanları bu gaflet uykusundan uyandırmayan? Nedir bu kadar zulme sessiz kalmalarını sağlayan?
Alın size başbakanın açılış konuşmasından bir bölüm:
"Burada alınacak kararlar ve çıkacak sonuçlar, başta Ortadoğu olmak üzere tüm ülkelerde, bölgelerde ve kıtalarda birlikte yaşama kültürüne birbirine saygı ve hoşgörü arayışına inanıyorum ki önemli katkılar sağlayacaktır. Esasen bu kadar farklı din ve mezheplerden din adamı ve kanaat önderinin tek bir şehirde, tek bir salonda böyle bir fotoğraf veriyor olması, bir araya geliyor olması bile tek başına son derece önemlidir.
Biz bugün burada bu toplantıyı gerçekleştirirken, belki de aynı anda dünyanın birçok yerinde çocuklar öldürülüyor, kadınlar öldürülüyor, savunmasız insanlar öldürülüyor. Biz bugün burada bir araya gelirken belki de aynı anda Ortadoğu'da bir yerlerde, dünyada bir yerlerde bir kadın katlediliyor ya da bir kadın kocasız, babasız, evlatsız bırakılıyor."
Birileri bu cümlelere inanacak, televizyonun başında helal olsun ne güzel konuştu ne güzel doğruları söyledi diyecek.
Ama ben bu sözlere inanmıyorum, onaylamıyorum.
Nerede demokrasi ve barış cümleleri kurulsa orası kan gölüne dönüyor. Nerede hoşgörü ve diyalog'dan bahsedilse orada her türlü vahşet yaşanıyor. Bu cümleler o kadar etkili ki, bu dört kelimenin içinde geçtiği bir cümle kurulduktan sonra yapılan her şey birden bire doğru kabul ediliyor. Birileri barış ve demokrasi getireceğiz diyerek Ortadoğu’yu kan gölüne çeviriyor. Irak'a demokrasi getirenler, Libya'ya, Ürdün'e demokrasi getirenler şimdi de Suriye'ye demokrasi getirmenin peşindeler.
''Arap Uyanışı ve Orta Doğu'da Barış: Müslüman ve Hıristiyan Perspektifler'' konferansında Başbakan Erdoğan tarafından yapılan konuşma bu yüzden dikkat çekiciydi.
Burada kardeşlik ve hoşgörüden bahsedilecek, dünya barışından bahsedilecek, birlikte yaşama kültüründen bahsedilecek fakat yine Müslümanlar ölecek, yine Müslüman kadınların ırzına geçilecek, yine çocuklar babasız kalacak.
Bütün bunları söyleyen insanlar akan kanın asıl planlayıcıları ve uygulayıcıları olacaklar. “Öldürmek haramdır” diyecekler, canilerin ellerine silah mühimmat ve lojistik destek sağlayacaklar. “Kardeş olalım” diyecekler acımasızca cinayet işleyecekler. “Hıristiyanlarla Müslümanlar birbirlerine hoşgörü ile baksınlar” diyecekler Müslüman kızlarımızın ırzına geçecekler.
Bizim Müslümanlarımız, Müslüman geçinen insanlarımız ve kendilerini cübbe giyince alim zanneden zavallı insanlar bunlara göz yumacak. Göz yummakla kalmayıp bütün bu olan biteni destekleyecek, sonra da barıştan ve hoşgörüden bahsedecekler. Tiyatro oynayacaklar ve birileri yine onları alkışlayacak.
“Artık yeter” diyerek bağırmak istiyorum. Artık bu insanların gerçek yüzlerini görülsün, artık süslü cümlelere inanılmasın, kanılmasın. Aslında herkes en az benim kadar iyi biliyor bu insanların gerçek yüzlerini. Nedir insanları bu gaflet uykusundan uyandırmayan? Nedir bu kadar zulme sessiz kalmalarını sağlayan?
Alın size başbakanın açılış konuşmasından bir bölüm:
"Burada alınacak kararlar ve çıkacak sonuçlar, başta Ortadoğu olmak üzere tüm ülkelerde, bölgelerde ve kıtalarda birlikte yaşama kültürüne birbirine saygı ve hoşgörü arayışına inanıyorum ki önemli katkılar sağlayacaktır. Esasen bu kadar farklı din ve mezheplerden din adamı ve kanaat önderinin tek bir şehirde, tek bir salonda böyle bir fotoğraf veriyor olması, bir araya geliyor olması bile tek başına son derece önemlidir.
Biz bugün burada bu toplantıyı gerçekleştirirken, belki de aynı anda dünyanın birçok yerinde çocuklar öldürülüyor, kadınlar öldürülüyor, savunmasız insanlar öldürülüyor. Biz bugün burada bir araya gelirken belki de aynı anda Ortadoğu'da bir yerlerde, dünyada bir yerlerde bir kadın katlediliyor ya da bir kadın kocasız, babasız, evlatsız bırakılıyor."
Birileri bu cümlelere inanacak, televizyonun başında helal olsun ne güzel konuştu ne güzel doğruları söyledi diyecek.
Ama ben bu sözlere inanmıyorum, onaylamıyorum.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012