Globalizasyonun, emperyalizmin tek merkezli bir dünya, tek tip insan yaratma hedefinin bir aracı olduğunu daha önce söylemiştik.
Bizim ulus devletin tam tersi anlamda "tek devlet, tek millet, tek tek dil, tek din"li bir dünya özlemektedir küreselleşme.
Bütün yer kürede tek hükümet olacak ve bu hükümet sınırların kalktığı tek bayraklı bir tek devleti yönetecektir.
Modern emperyalizmin üç ayağı vardır.
1. Siyâsi ayak: Kopenhag kriterleri, Helsinki süreci
2. Ekonomik ayak: IMF, Dünya Bankası
3. Kültürel ayak: Misyonerlik faaliyetleri.
İşte küreselleşme denilince millî varlığımıza kast eden bu üç canavar akla gelmelidir.
Önemli olan, cicili bicili halisünasyonlardan sıyrılıp fotoğrafın bu çirkin yüzünü görebilmektir.
Fakat anlayamadığımız nokta gerçeği bu kadar geç, iki sene sonra anlayabilmek için neden ille de başbakanlık koltuğunu işgal etme mecburiyeti bulunduğudur.
Bakın Ecevit geçen hafta IMF'nin Telekom dolayısı ile Türkiye'ye verilecek bilmem kaçıncı kredi diliminin görüşüleceği İcra Direktörleri Kurulu Toplantısını ertelemesi üzerine Türkiye Cumhuriyeti'nin Bakanlar Kurulu toplantısında neler söylemiş:
"IMF ve Dünya Bankası'na kredi dilimi ile ilgili tutumunun, diplomatik bir talebe dönüşeceğinden endişeleniyorum".
Helsinki Senedi imzalandığı an biz Kıbrıs ve Ege'nin satıldığı, Güneydoğu'nun pazarlığa açıldığı feryadını basmıştık. Artık bıktığım, dilimde tüy bittiği için üşendim arşive bakmadım. Fakat bu iddiayı defalarca yüksek sesle dile getirdiğimiz Muharrem Bayraktar'ın Diyalog programları, bu sütundaki iki senelik yazılarımız şahittir.
Merak eden iyi ve kötü niyetliler açıp bakabilirler, iddiamızın arkasındayız.
Şimdi kalkmış Ecevit "IMF'nin istekleri siyasi talebe dönüşebilir" diyor.
Sabah şerifleri hayır olsun efendim.
Bu çıplak ve acı gerçeği Ecevit'in iki sene sonra anlamasına memnun oldum da yardımcılarından ses çıkmadığı için ciddî şekilde endişeliyim.
Onlar bu gerçeği hâlâ anlayamayıp uyum ve istikrar âbidesi bu hükümete devam da ısrarlılar mı?
Ecevit, Bakanlar Kurulu toplantısında IMF Başkanı Horst Köhler ile yaptığı telefon konuşması hakkında bilgi verdikten sonra IMF ve Dünya Bankası ile yaşanan sorunları değerlendirmiş. Köhler'le geçen hafta sonunda gerçekleşen telefon konuşmasını anlatırken Köhler'in ertelemenin sinyalini ve Türkiye'ye verilecek kredi dilimi ile ilgili görüşmenin gündemden çıkarılabileceği mesajını verdiğini, kendisinin de bunun nedenini sorduğunu belirtmiş Köhler'in Telekom'a yapılan atamaların, partilere dağılım şeklinde yapıldığını, Emlakbank'ın tasfiyesinin de gecikmesi nedeniyle, programın uygulamasındaki aksamalardan çekindiklerini söylediğini aktaran Ecevit, "Ben de kendisine (söyledikleriniz içişlerimize müdahale etmektir. Ayrıca, Telekom konusu da idari bir meseledir) dedim. Meclisimizin gece-gündüz çalışarak, taahhüt ettiğimiz yasaları çıkarttığımızı ve hükümet olarak, hükümet ortakları olarak iyi niyetli olduğumuzu ifade ettim" diye konuşmuş.
Ecevit ertelemenin doğru olmayacağını Köhler'e söylediğini de aktarmış. IMF'in aldığı kararı "haksız ve mantıksız" bulduğunu ifade eden Ecevit "IMF ve Dünya Bankası'na kredi dilimi ile ilgili tutumunun, diplomatik bir talebe dönüşeceğinden endişeleniyorum" demiş..
Bu konuşmayı ve aynı sözleri, Devlet Bakanı Kemal Derviş'e de anlattığını belirten Ecevit, Derviş'in temaslarından oldukça umutlu olduğunu vurgulamış.
Sonrasını hep biliyorsunuz. Köhler Başbakan'a iki buçuk sayfalık bir mektup yazdı, Meclis ve Bakanlar Kurulu bile değil, liderler zirvesi toplantısında Öksüz'ün "ikna edilmesi" kararlaştırıldı, Telekom Genel Kurulu bir günde iki defa toplandı, IMF'nin istediği değişiklikler saate karşı yarışılarak yapıldı çünkü Perşembe günü Köhler izine çıkacaktı.
Köhler'in izininin önemli olduğu bir ortamda onun, Türk Cumhurbaşkanı'nın kanunları onaylaması için Türk Anayasası tarafından verilen 15 günlük süreye bile dil uzattığı gerçeği göz ardı edildi.
Köhler erteleme gerekçesi olarak Telekomla beraber Emlâkbank yasasını da gündeme getirmiş ve bunun da IMF toplantısına yetiştirilmesini istemişti. Halbuki Cumhurbaşkanı'nın 15 günlük inceleme süresi daha dolmamıştı.
Yâni kıymetli okuyucu IMF siyasi talep olarak Kıbrıs-Ege-Güneydoğu'dan başka egemenliğimizi de istiyordu.
İki gün sonra gazeteciler Ecevit'e "siyasi talep"den ne kastettiğini sordular.
İnkâr etti, "Bakanlar Kurulu toplantılarını dışarıya aksettirmek suçtur, ne konuştuğumuz söyleyemem" dedi.
Öyle mi?
Bizim ulus devletin tam tersi anlamda "tek devlet, tek millet, tek tek dil, tek din"li bir dünya özlemektedir küreselleşme.
Bütün yer kürede tek hükümet olacak ve bu hükümet sınırların kalktığı tek bayraklı bir tek devleti yönetecektir.
Modern emperyalizmin üç ayağı vardır.
1. Siyâsi ayak: Kopenhag kriterleri, Helsinki süreci
2. Ekonomik ayak: IMF, Dünya Bankası
3. Kültürel ayak: Misyonerlik faaliyetleri.
İşte küreselleşme denilince millî varlığımıza kast eden bu üç canavar akla gelmelidir.
Önemli olan, cicili bicili halisünasyonlardan sıyrılıp fotoğrafın bu çirkin yüzünü görebilmektir.
Fakat anlayamadığımız nokta gerçeği bu kadar geç, iki sene sonra anlayabilmek için neden ille de başbakanlık koltuğunu işgal etme mecburiyeti bulunduğudur.
Bakın Ecevit geçen hafta IMF'nin Telekom dolayısı ile Türkiye'ye verilecek bilmem kaçıncı kredi diliminin görüşüleceği İcra Direktörleri Kurulu Toplantısını ertelemesi üzerine Türkiye Cumhuriyeti'nin Bakanlar Kurulu toplantısında neler söylemiş:
"IMF ve Dünya Bankası'na kredi dilimi ile ilgili tutumunun, diplomatik bir talebe dönüşeceğinden endişeleniyorum".
Helsinki Senedi imzalandığı an biz Kıbrıs ve Ege'nin satıldığı, Güneydoğu'nun pazarlığa açıldığı feryadını basmıştık. Artık bıktığım, dilimde tüy bittiği için üşendim arşive bakmadım. Fakat bu iddiayı defalarca yüksek sesle dile getirdiğimiz Muharrem Bayraktar'ın Diyalog programları, bu sütundaki iki senelik yazılarımız şahittir.
Merak eden iyi ve kötü niyetliler açıp bakabilirler, iddiamızın arkasındayız.
Şimdi kalkmış Ecevit "IMF'nin istekleri siyasi talebe dönüşebilir" diyor.
Sabah şerifleri hayır olsun efendim.
Bu çıplak ve acı gerçeği Ecevit'in iki sene sonra anlamasına memnun oldum da yardımcılarından ses çıkmadığı için ciddî şekilde endişeliyim.
Onlar bu gerçeği hâlâ anlayamayıp uyum ve istikrar âbidesi bu hükümete devam da ısrarlılar mı?
Ecevit, Bakanlar Kurulu toplantısında IMF Başkanı Horst Köhler ile yaptığı telefon konuşması hakkında bilgi verdikten sonra IMF ve Dünya Bankası ile yaşanan sorunları değerlendirmiş. Köhler'le geçen hafta sonunda gerçekleşen telefon konuşmasını anlatırken Köhler'in ertelemenin sinyalini ve Türkiye'ye verilecek kredi dilimi ile ilgili görüşmenin gündemden çıkarılabileceği mesajını verdiğini, kendisinin de bunun nedenini sorduğunu belirtmiş Köhler'in Telekom'a yapılan atamaların, partilere dağılım şeklinde yapıldığını, Emlakbank'ın tasfiyesinin de gecikmesi nedeniyle, programın uygulamasındaki aksamalardan çekindiklerini söylediğini aktaran Ecevit, "Ben de kendisine (söyledikleriniz içişlerimize müdahale etmektir. Ayrıca, Telekom konusu da idari bir meseledir) dedim. Meclisimizin gece-gündüz çalışarak, taahhüt ettiğimiz yasaları çıkarttığımızı ve hükümet olarak, hükümet ortakları olarak iyi niyetli olduğumuzu ifade ettim" diye konuşmuş.
Ecevit ertelemenin doğru olmayacağını Köhler'e söylediğini de aktarmış. IMF'in aldığı kararı "haksız ve mantıksız" bulduğunu ifade eden Ecevit "IMF ve Dünya Bankası'na kredi dilimi ile ilgili tutumunun, diplomatik bir talebe dönüşeceğinden endişeleniyorum" demiş..
Bu konuşmayı ve aynı sözleri, Devlet Bakanı Kemal Derviş'e de anlattığını belirten Ecevit, Derviş'in temaslarından oldukça umutlu olduğunu vurgulamış.
Sonrasını hep biliyorsunuz. Köhler Başbakan'a iki buçuk sayfalık bir mektup yazdı, Meclis ve Bakanlar Kurulu bile değil, liderler zirvesi toplantısında Öksüz'ün "ikna edilmesi" kararlaştırıldı, Telekom Genel Kurulu bir günde iki defa toplandı, IMF'nin istediği değişiklikler saate karşı yarışılarak yapıldı çünkü Perşembe günü Köhler izine çıkacaktı.
Köhler'in izininin önemli olduğu bir ortamda onun, Türk Cumhurbaşkanı'nın kanunları onaylaması için Türk Anayasası tarafından verilen 15 günlük süreye bile dil uzattığı gerçeği göz ardı edildi.
Köhler erteleme gerekçesi olarak Telekomla beraber Emlâkbank yasasını da gündeme getirmiş ve bunun da IMF toplantısına yetiştirilmesini istemişti. Halbuki Cumhurbaşkanı'nın 15 günlük inceleme süresi daha dolmamıştı.
Yâni kıymetli okuyucu IMF siyasi talep olarak Kıbrıs-Ege-Güneydoğu'dan başka egemenliğimizi de istiyordu.
İki gün sonra gazeteciler Ecevit'e "siyasi talep"den ne kastettiğini sordular.
İnkâr etti, "Bakanlar Kurulu toplantılarını dışarıya aksettirmek suçtur, ne konuştuğumuz söyleyemem" dedi.
Öyle mi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002