Bu herc ü mercde havadan-sudan, börtü-böcekten yazmak da var!
Deve kuşu misali başını kuma sokarak saklandığını zannetmeyi denemek de var!
Yapamıyoruz!
Yapsak, kimin ne demek hakkı var? Ama yapamıyoruz!
Küfrün karşısında susmanın dilsiz şeytanlık olduğunu biliyoruz! "Gördüğünüz kötülüğü elinizle düzeltin. Buna gücünüz yetmiyorsa dilinizle müdahale edin, bu nada gücünüz yetmiyorsa kalbinizden buğz edin ki îmanın en zayıf noktası budur" Peygamber(s.a.a.) öğretisini biliyor ve gücümüz kadar uygulamaya çalışıyoruz.
Gözümüzün önünde ve yasallaştırılarak yapılan kötülükleri/haksızlıkları elimizle düzeltmek gücüne ve imkanına maalesef sahip değiliz!
Dilimizle müdahale hakkımızı kullanıyoruz, bunu da ancak bizi okuyanlar, izleyenler görüyorlar, biliyorlar!
Kalbimizden de buğz ediyoruz elbet ve imanın en zayıf noktasının işi olan bu yaptığımızı da sadece Allah biliyor!
Bizzat kendimize yapılan haksızlık ve kötülüklere; kaderimiz, imtihanımız sayarak mütevekkilâne tahammül ediyoruz şükrederek ama dindaşımıza, kandaşımıza, soydaşımıza, komşumuza -ki bu komşuların yakın komşu ve uzak komşu tariflerini de Hz. Peygamber (s.a.a.)'den öğrenerek- yapılan haksızlıklara/kötülüklere gücümüzün izni kadar müdahale ediyoruz!
Yine öyle yapacağım; havadan-sudan, börtü-böcekten bahsetmeyeceğim ama haksızlığa uğrayan, kötülüğe muhatap olan dindaşımı, kandaşımı, soydaşımı ve komşumu savunduğumu, savunmaktan vazgeçmeyeceğimi göstermeye çalışacağım.
Biliyoruz ki, insanların kazandığı iki türlü ad var. Bunların biri iyi, öbürü kötü. İkisi de kıyamete kadar kalacaklar. İyiler övülecek, kötülere sövülecek!
Biz de, ezelî ve ebedî zamanda, yaşadığımız dilim içerisinde iyileri övmek, kötülere sövmek hakkımızı kullanıyoruz, kullanacağız!
Övgülerimiz ve yergilerimiz yazılı olduğu için, söz uçucu, yazı kalıcı olduğu için bizim övgü ve yergilerimiz ahalinin yaptığı sözlü olanlardan daha kalıcı, dolayısıyla daha etkili biliyoruz...
Karakterine ve müktesebatına saygı duyduğum (adı bende saklı) bir Kalem Sahibi; "Yeni Mesaj yazarlarını okuyorum. Keşke Haydar Baş ismini daha az kullansalar. İnandırıcılıkları artar" diye bir tavsiye twiti atmışlar, sağ olsunlar!
Görmezden gelemez, yok sayamazdım!
Deve kuşu misali başımı kuma sokarak saklanıyor gibi yapamazdım! Çünkü twitin sahibi bir kişi ama epeyce takipçisi olduğunu biliyorum. Onun şahsında takipçilerine de cevap vermek mecburen ve elbette işimiz.
Şimdi o Arkadaşıma ve O'nun şahsında takipçilerine sesleneceğim:
Ey Millet Evlâdı!
Başta Rusya olmak kaydıyla BRICS Ülkeleri'nin, Şanghay Beşlisi denilen ülkelerin uygulayarak refahı yakaladığı, aynı zamanda kapitalist emperyalizmi yere serdiği, "Milli Ekonomi Modeli"ni, modelin sahibi, "Türk oğlu Türk'üm" diyen bir Türk Milletçisi olduğu için; dünümüz ve günümüzün Kemalizm ve Atatürkçülükten geçinenlerinden farklı olarak, Türk Milletinin çok sevdiği; "Gâzi Paşa, Sarı Paşa, Mustafa Kemal Paşa"yı gerçek kimlik ve özellikleriyle tanıtan Vefâlı bir Türk olduğu için yok sayanların, -ki bunların neredeyse tamamının Dolma Kalem olduklarını da bilerek- karşılarına biz çıkmazsak, kurbağanın gölüne taşı kim atacak, bu Ağustos Kurbağalarını kim susturacak?
Allah ile kandırıcıların, dîni siyasete malzeme edicilerin, günümüz Emevistlerinin, günümüz Ehl-i Beyt karşıtlarının, günümüz "halkçılık" maskesiyle millet bütünlüğümüzü parçalamaya uğraşan bölücülerinin; yaygın medya ve basın yoluyla methedildiği bir kandırıkçı zamanda, hepsinin karşısında 30 yıldan fazladır dalga-kıran gibi dikilen bir Türk Oğlu Türk'ü, biz anlatmazsak kim anlatacak?
"Dinde birlik sağlanmadan millî birlik sağlanamaz. ... Top-yekûn Türk Milletinin birlik otağı, gelecek umudu, SIĞINAĞI ve KORUNAĞI'yız" diyen bir millî siyâsetçiyi, biz anlatmazsak kim anlatacak?
"Bir elimi kesseler Türk kanı, diğerini kesseler Kürt kanı akar" diyerek Mehmet Akif'in yüz yıl önceki;
"Ey dipdiri meyyît! İki el bir baş içindir,
Davransana eller de senin, baş da senindir" millî feryâdını güncelleyerek dillendiren Birleştirici Çağrı Sahibi Bilge'yi; biz fark edip, fark ettiğimizi millete de fark ettirmek için uğraşmasak, kim yapacak?
Hırsızların, uğursuzların, yalancıların, mürailerin; "Yaygın Medya ve Basın" eliyle methedilerek "lider" diye millete yutturulduğu bir zamanda; doğruyu, doğru sözlüyü, otuz yıldır söylediği bütün öngörüleri harfiyen çıkan bir millî ferâseti, biz anlatınca; "Dolma Kalemler"in, akılları kiralık vicdansızların rahatsız olmalarını anlayabilirim ama Türk Milliyetçiliklerini bildiğim kişilerin rahatsız olmalarından, tarifsiz rahatsız olurum!
Birileri, "Dünya Lideri Reis!" diyorlarsa; birileri; "Halkçı Gandi Kemal" diyorlarsa; "Birileri, "Bilge Lider" diyorlarsa, biz de; "Olamaz Türk'e baş, Türk'üm demeyen" inancımızla, "Baş, başa bağlı, BAŞ da Allah'a" darbı meseli ile besleyerek; "Milletçi Baştürk Haydar BAŞ" diyoruz, diyeceğiz...
Tenkitlerden de mutluyuz, çünkü artık sadece işitilmeyip duyulduğumuzun farkına varıyoruz.
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Deve kuşu misali başını kuma sokarak saklandığını zannetmeyi denemek de var!
Yapamıyoruz!
Yapsak, kimin ne demek hakkı var? Ama yapamıyoruz!
Küfrün karşısında susmanın dilsiz şeytanlık olduğunu biliyoruz! "Gördüğünüz kötülüğü elinizle düzeltin. Buna gücünüz yetmiyorsa dilinizle müdahale edin, bu nada gücünüz yetmiyorsa kalbinizden buğz edin ki îmanın en zayıf noktası budur" Peygamber(s.a.a.) öğretisini biliyor ve gücümüz kadar uygulamaya çalışıyoruz.
Gözümüzün önünde ve yasallaştırılarak yapılan kötülükleri/haksızlıkları elimizle düzeltmek gücüne ve imkanına maalesef sahip değiliz!
Dilimizle müdahale hakkımızı kullanıyoruz, bunu da ancak bizi okuyanlar, izleyenler görüyorlar, biliyorlar!
Kalbimizden de buğz ediyoruz elbet ve imanın en zayıf noktasının işi olan bu yaptığımızı da sadece Allah biliyor!
Bizzat kendimize yapılan haksızlık ve kötülüklere; kaderimiz, imtihanımız sayarak mütevekkilâne tahammül ediyoruz şükrederek ama dindaşımıza, kandaşımıza, soydaşımıza, komşumuza -ki bu komşuların yakın komşu ve uzak komşu tariflerini de Hz. Peygamber (s.a.a.)'den öğrenerek- yapılan haksızlıklara/kötülüklere gücümüzün izni kadar müdahale ediyoruz!
Yine öyle yapacağım; havadan-sudan, börtü-böcekten bahsetmeyeceğim ama haksızlığa uğrayan, kötülüğe muhatap olan dindaşımı, kandaşımı, soydaşımı ve komşumu savunduğumu, savunmaktan vazgeçmeyeceğimi göstermeye çalışacağım.
Biliyoruz ki, insanların kazandığı iki türlü ad var. Bunların biri iyi, öbürü kötü. İkisi de kıyamete kadar kalacaklar. İyiler övülecek, kötülere sövülecek!
Biz de, ezelî ve ebedî zamanda, yaşadığımız dilim içerisinde iyileri övmek, kötülere sövmek hakkımızı kullanıyoruz, kullanacağız!
Övgülerimiz ve yergilerimiz yazılı olduğu için, söz uçucu, yazı kalıcı olduğu için bizim övgü ve yergilerimiz ahalinin yaptığı sözlü olanlardan daha kalıcı, dolayısıyla daha etkili biliyoruz...
Karakterine ve müktesebatına saygı duyduğum (adı bende saklı) bir Kalem Sahibi; "Yeni Mesaj yazarlarını okuyorum. Keşke Haydar Baş ismini daha az kullansalar. İnandırıcılıkları artar" diye bir tavsiye twiti atmışlar, sağ olsunlar!
Görmezden gelemez, yok sayamazdım!
Deve kuşu misali başımı kuma sokarak saklanıyor gibi yapamazdım! Çünkü twitin sahibi bir kişi ama epeyce takipçisi olduğunu biliyorum. Onun şahsında takipçilerine de cevap vermek mecburen ve elbette işimiz.
Şimdi o Arkadaşıma ve O'nun şahsında takipçilerine sesleneceğim:
Ey Millet Evlâdı!
Başta Rusya olmak kaydıyla BRICS Ülkeleri'nin, Şanghay Beşlisi denilen ülkelerin uygulayarak refahı yakaladığı, aynı zamanda kapitalist emperyalizmi yere serdiği, "Milli Ekonomi Modeli"ni, modelin sahibi, "Türk oğlu Türk'üm" diyen bir Türk Milletçisi olduğu için; dünümüz ve günümüzün Kemalizm ve Atatürkçülükten geçinenlerinden farklı olarak, Türk Milletinin çok sevdiği; "Gâzi Paşa, Sarı Paşa, Mustafa Kemal Paşa"yı gerçek kimlik ve özellikleriyle tanıtan Vefâlı bir Türk olduğu için yok sayanların, -ki bunların neredeyse tamamının Dolma Kalem olduklarını da bilerek- karşılarına biz çıkmazsak, kurbağanın gölüne taşı kim atacak, bu Ağustos Kurbağalarını kim susturacak?
Allah ile kandırıcıların, dîni siyasete malzeme edicilerin, günümüz Emevistlerinin, günümüz Ehl-i Beyt karşıtlarının, günümüz "halkçılık" maskesiyle millet bütünlüğümüzü parçalamaya uğraşan bölücülerinin; yaygın medya ve basın yoluyla methedildiği bir kandırıkçı zamanda, hepsinin karşısında 30 yıldan fazladır dalga-kıran gibi dikilen bir Türk Oğlu Türk'ü, biz anlatmazsak kim anlatacak?
"Dinde birlik sağlanmadan millî birlik sağlanamaz. ... Top-yekûn Türk Milletinin birlik otağı, gelecek umudu, SIĞINAĞI ve KORUNAĞI'yız" diyen bir millî siyâsetçiyi, biz anlatmazsak kim anlatacak?
"Bir elimi kesseler Türk kanı, diğerini kesseler Kürt kanı akar" diyerek Mehmet Akif'in yüz yıl önceki;
"Ey dipdiri meyyît! İki el bir baş içindir,
Davransana eller de senin, baş da senindir" millî feryâdını güncelleyerek dillendiren Birleştirici Çağrı Sahibi Bilge'yi; biz fark edip, fark ettiğimizi millete de fark ettirmek için uğraşmasak, kim yapacak?
Hırsızların, uğursuzların, yalancıların, mürailerin; "Yaygın Medya ve Basın" eliyle methedilerek "lider" diye millete yutturulduğu bir zamanda; doğruyu, doğru sözlüyü, otuz yıldır söylediği bütün öngörüleri harfiyen çıkan bir millî ferâseti, biz anlatınca; "Dolma Kalemler"in, akılları kiralık vicdansızların rahatsız olmalarını anlayabilirim ama Türk Milliyetçiliklerini bildiğim kişilerin rahatsız olmalarından, tarifsiz rahatsız olurum!
Birileri, "Dünya Lideri Reis!" diyorlarsa; birileri; "Halkçı Gandi Kemal" diyorlarsa; "Birileri, "Bilge Lider" diyorlarsa, biz de; "Olamaz Türk'e baş, Türk'üm demeyen" inancımızla, "Baş, başa bağlı, BAŞ da Allah'a" darbı meseli ile besleyerek; "Milletçi Baştürk Haydar BAŞ" diyoruz, diyeceğiz...
Tenkitlerden de mutluyuz, çünkü artık sadece işitilmeyip duyulduğumuzun farkına varıyoruz.
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017