Geçtiğimiz günlerde yapılan BTP İzmir il kongresinden ve genç lider Hüseyin Baş'ın yaptığı çarpıcı konuşmalardan kesitler aktarmaya çalışmıştım.
Daha önce de dediğim gibi siyasi yazılar yazmayı sevmiyorum. Benim işim çocuk ve gençlerle… Onların gelecekte daha mutlu olacakları bir Dünya'da ve daha rahat edecekleri medeni bir ülkede yaşamalarını arzu ediyorum.
Yaşamı zorlaştıran, insanı sömüren ve geleceğini yok etmeye yönelik sistemleri sevmiyorum. Bir lokma ve bir hırka döneminin geçtiğini, insanların hem bu dünyanın nimetlerinden yararlanması hem de kendisinden sonrakiler için daha huzurlu bir ömür sürmelerini sağlaması için çalışmasından yanayım.
Ancak ne olursa olsun, medeniyet denilen tek dişi kalmış canavarın insanların çoğunluğunun esareti ve azınlığının esareti üzerine kurulu olduğunu unutuveriyorum. Yanan her orman parçası, kesilen her ağaç, iş kazalarında ölen her insan, açlıkla mücadele eden fakirleşmiş nesilleri izledikçe gerçek tüm çıplaklığı ile yüzüme bir tokat gibi iniyor.
Dini argümanlar ile uyutulanları, varlık içinde yokluk çekenlerin şükretmesi için telkinde bulunanları gördükçe sinirleniyorum. Bu kadar nimete sahip bir vatan toprağının kıymetini bilmemek, kendini ve komşularını doyuracak bir zirai potansiyele, kendi ihtiyacı olan madenlere sahip olmasına rağmen bu gerçekleri görmezden gelmek, çocuk ve gençlerin zihnine şimdiden yurt dışında işçi ve köle olarak çalışma fikrini yerleştirmek hiç de hoş şeyler değildir.
Olsa olsa yabancı bir gücün ülkemiz insanı üzerindeki etkisinin göstergesidir.
***
Sevgili Hüseyin Baş, çok net bir söylem ile Türk insanının ucuz iş gücü olarak kullanıldığını, Türkiye'de kurulu yabancı bir fabrikanın Almanya'daki versiyonu ile yaptığı karşılaştırmada, her iki ülkede imal edilen otomobillerin kalite ve standart bakımından aynı olduğunu, çalışma koşullarının da her iki fabrikadaki işçiler için şartlar bakımından eşit olduğunu belirterek, uygulanan ücret politikasındaki haksızlığı gözler önüne serdi. Almanya'daki fabrikada çalışan bir işçinin Türkiye'dekinden 10-15 misli fazla ücret aldığını, imal edilen arabanın da dünya piyasalarında aynı fiyata satıldığını, bizim iş gücümüzün nasıl sömürüldüğünü bariz bir şekilde ortaya koydu.
Her katıldığı toplantıda insanları aydınlatmaya çalıştığını belirten Hüseyin Baş, Türkiye'nin ucuz işçi pazarı gibi görülmesinin nasıl bir haksızlık olduğunu, tarımsal ürünlerin yurt dışındaki merkezlerce ucuz fiyatlarla alınıp, yurt dışındaki tüccarlarca üç-beş misli fiyata satıldığını, bizdeki mantığın döviz kazanmak üzere kendi mallarımızı yok pahasına satmak üzere kurgulandığını belirtti.
Bu çarpıcı iddialara pek çok örnek ekledi. Özellikle siyanür ile altın aranan bölgelerdeki tarımsal ve ormanlık arazilere, su kaynaklarına verilen zararı, bunların arkasında yabancı ülkelerin taşeronları ile işbirliği yapan yerli işbirlikçilerin olduğunu, sonuçlarından ülke olarak bizlerin zarar göreceğini, ülkemizin çıkarlarını korumak zorunda olduğumuzu söyledi.
***
Özellikle ekonomik kalkınmada Çin modeli üzerinde duran Türkiye'nin, esinlendiği uygulamanın Milli Ekonomi Modeli olduğunu, Türk insanının bunu benimseyip desteklemesi gerektiğini ifade etti.
Ancak bu genç liderin söylemlerinin fazla duyulmaması için iktidarın adeta muhalefet ile işbirliği yaptığı bir gerçek.
Bir yanda, "İktidarda kalalım da, isterse Türkiye batsın" diyen inatçı iktidar mantığı, diğer tarafta "İktidar olalım da, nasıl olursa olsun" diyen muhalefet mantığı, ekonomik bağımsızlığın tarifini bile okumaktan aciz.
Milli devlet, milli para politikası, milli toprak reformu, milli tarım, milli savunma, milli eğitim, milli sağlık gibi konulardan tamamen uzaklaşmış durumdalar.
Bu devlete binlerce liraya mal olarak yetiştirilen elit meslek sahiplerinin akın, akın yurt dışına göçtüğünü görmeyen ülke yöneticileri, onların yerine yakında Suriyelilere iş başı yaptırmaya hazırlanıyor.
Ülke mi el değiştiriyor, yoksa biz mi bu ülkede yaşamıyoruz doğrusu anlayamadık.
Hüseyin Başkana çok iş düşüyor. Allah yar ve yardımcısı olsun…
- Maaşının hırsızı… / 07.04.2025
- Rekabet ve geleceğin partisi olmak… / 05.04.2025
- İlahi adalet… / 04.04.2025
- Sahne… / 02.04.2025
- Sessizlik… / 01.04.2025
- Bayramlık… / 28.03.2025
- Gelecek kaygısı… / 21.03.2025
- VEFA… / 19.03.2025
- Doğruları söylemek… / 14.10.2024