Ya da mülteci politikalarının çöküşü? Mülteci ve göçmen politikaları Avrupa Birliği'nin (AB) ve de Avrupa ülkelerinin insan hakları konusundaki gerçek içyüzünü yani samimiyetsizliğini ortaya dökmüştür. Temel haklarda gösterdiği hassasiyeti sığınmacılar için askıya alabilmiş hatta kapılarına dayanan çaresiz insanları uzaklaştırmak için rüşveti bile göze almıştır.Ayrıca;AB'nin vize rejimi, kara sınırlarına çektiği tel örgüler ve duvarlar ve denizde devriye gezen sınır muhafaza güçleri, göçmen ve mültecileri uluslararası hukuka aykırı olarak Avrupa'ya ulaşmasını engellemek için kullandığı yöntemlerden sadece bir kaçıdır.Son geliştirdiği yöntem ise, Türkiye'yi Avrupa sınırının muhafızı yapmak. Dışardan yükselen seslere göre Recep Tayyip Erdoğan sınır jandarmalığına getirilmiştir. Hop! Dedik, BOP eşbaşkanlığı üzerine bir de AB sınırlarının jandarmalığını yüklemek insaf sınırlarını zorlar. Ama elin ağzı torba değil ve dahi adamlarda ifade özgürlüğü var. Ne çare, mülteci korkusu hukukun da önüne geçmiş, ABD'den sonra AB de eşbaşkanlık değilse de jandarmalığı Erdoğan için uygun bulmuştur. Türk Milleti ne diyecek bu işe? göreceğiz! Durum, seçim hükümetinin, daha doğrusu AKP sultasındaki hükümetin sorumluluk boyutlarını çoktan aşmıştır. Suriyeli sığınmacıların Türkiye'ye göçünden bu yana üç seçim yapıldı ve 1 Kasım'da yapılacak milletvekili seçimleri ile dördüncü seçimi de bu mülteciler yaşayacaklar. 12 Haziran 2011 seçimlerini saymazsak yapılan 2014 yerel seçimi ve 7 Haziran milletvekili seçimlerinde Suriyelilerin oy kullanacağı yolunda haberler yapılmıştı. Sığınmacılara verilen yabancı kimlik numaralarının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası olduğu iddia edilmişti. Oysa seçme ve seçilme hakkı, Anayasa'ya göre Türk vatandaşlarına aittir. Şöyle bir kuşku da doğabilir; seçimleri kazanana kadar AKP, Suriyelileri tutacak mı?Neyse, insanlık krizine döndüğümüzde; 60 milyondan fazla kişinin evini terk edip hareket halinde olduğu bir dönemde ülkelerin göçmen ve mülteci kabul etmemeye odaklanan politikaları kapıya dayanan binlerce mülteci gerçekliği karşısında çatırdamaktadır.Uluslararası toplumun mülteci krizine karşı tutumu ise, utanç vericidir. Rusya, Çin gibi süper güç ülkeleri ve Katar, Suudi Arabistan, Kuveyt gibi körfez ülkeleri Suriyeli mültecilere kapılarını tamamen kapatmış durumda. ABD, Kanada, Avrupa ülkeleri ise, göstermelik olarak, çok az mülteciye izin vermektedir.Tüm olumsuz koşullara rağmen mültecilerin nihai hedefi halen Kuzey Avrupa ülkeleridir.Ve Türkiye (kısmen Libya) mültecilerin Avrupa'ya geçiş için kullandığı en önemli transit ülke konumundadır. Türkiye mülteci hukuku konusunda da yaya bırakılmış olup, tüm işlemleri yönetmelik ve polis eliyle yürütmeye çalışmaktadır. Çok önemli konuda inisiyatifin polise bırakılması, devletin temel politikası açısından sıkıntıları davet etmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023