Dış politika analizlerinde 3 analiz düzeyi vardır...
Kişisel düzey, yerel düzey ve küresel düzey...
Önce dış politikayı oluşturan şahısların "düşünce ve kişilik" yapıları analiz edilir; ardından ülkenin veya bölgenin yapıları değerlendirilir; son olarak da dünya şartları muvacehesinde bir sonuç çıkartılır.
Türkiye'nin dış politikasını bu zaviyeden ele aldığımızda, ortaya çıkan manzara hoş durmuyor.
Hariciyecilerimize göre, Türkiye 80 yıllık Cumhuriyet tarihinde 5 kez dış politika zaferi tatmış. Bunlardan biri de tartışmalı...
Bunların ikisine Atatürk imza atmış; biri İsmet İnönü'nün; biri Menderes'in; sonuncusu da Ecevit ve Erbakan'ın başarısı...
Bunlar sıralanırsa...
1) 1936 yılındaki Montreux Sözleşmesi... Bu sözleşme uyarınca Türkiye, Lozan Anlaşması'nda elde edemediğini aldı ve Boğazlar'ı silahlandırmaya başladı. Ancak bu sözleşmenin bir kez daha tadil edilmesi gerekiyor çünkü Boğaz'da her gün yüzlerce petrol yüklü tanker geçiyor. Her tanker bir atom bombası... Fakat Türkiye 1994'den bu yana uğraşmasına rağmen, bunda başarılı olamadı...
2) Hatay'ın 1939'da Anavatan'a iltihakı... O zamanlar Suriye bağımsız bir devlet değildi. Fransa mandası altındaydı. Atatürk, başarılı bir diplomasi ile Hatay'ı Anavatan'a katmayı başardı.
3) Türkiye'nin dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu'nun "mantıklı duruşu" ile İkinci Dünya Savaşı'ndan uzak durması... Savaşa girmiş olsaydık hem Türkiye tarumar olacaktı, hem de binlerce evladımızı yitirecektik.
4) Türkiye'nin 1952'de Yunanistan ile aynı yıl NATO'ya üye olması. Tartışmalı bir başarı... Bunun için Kore'de 761 şehit verdik. Türkiye NATO'ya çok şeyler verdi, NATO sayesinde de askeri tesisler kazandı. Yollar yapıldı vesaire... Burada bir hususa temas etmek istiyorum. 2. Dünya Savaşı'nın ardından Türkiye'nin temel dış politikası, Yunanistan'a endeksliydi. "Yunanistan bir örgüte girecekse, Türkiye de girmeli" şeklinde formüle edilebilir bu. İkimiz de NATO'ya girdik. Yine Yunanistan ile aynı yıl (1963'te) Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET) başvurduk. Onlar 1981'de AB'ye üye oldu; Türkiye ise hala uzun ince yolda yürüyor... Demek ki, bu politika da tutmadı.
5) 27 Mayıs 1960 darbesini yapanların 16 Eylül 1961'de ipe çektiği Menderes'in Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'nun 1959'da akdettiği Garanti Anlaşması uyarınca 1974'deki Kıbrıs Barış Harekatı...
Demek oluyor ki, Türkiye 29 yıldır tek bir dış politika başarısına imza atamamış... Üstelik bu dönemde pek çok hata da yapılmış... 20 Ekim 1980'de Rogers Planı uyarınca Yunanistan'ın 1975'te ayrıldığı NATO'nun askeri kanadına yeniden dönmesine izin verilmesi... 1995'te Gümrük Birliği Anlaşması'nda Rumların tek başına AB'ye girişine vize verilmesi... Bunun 1999'daki Helsinki Zirvesi'nde tekrarlanması... Ermenistan'ın 1992'de Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sini işgal edişine hala ses çıkartılmamsı... Son Irak olayında Türkmenlerin haklarının savunulmaması... Patrik Barthalomeos'un Ekümenik devlet yolunda ilerlemesi ancak onun muadili İskeçe Müftüsü Mehmet Emin Aga'nın baskı altında olması...
23 Nisan resepsiyonunda patlatılan kriz, bir bakıma dış politikada başarılı olamayan bir ülkenin "kendi kendini yemesi"dir. Nasıl ki evini geçindiremeyen, dışarıda başarılı olamayan bir koca, hıncını karısından, çocuklarından çıkarır; Türkiye de öyle. Devlet mekanizmamız Irak konusunda ABD'ye, Kıbrıs konusunda AB'ye, Ege konusunda Yunanistan'a, Azerbaycan konusunda Ermenistan'a diş geçiremiyor ama pekala başörtülü hanımcağızlar kolayca sindirilebiliyor.
Osmanlı'nın kudretli dışişleri bakanlarından Fuat Paşa'ya bir İngiliz yetkili sormuş... Osmanlı Devleti niye böyle zayıf düştü? Fuat Paşa okkalı cevap vermiş: Osmanlı Devleti çok güçlü. O kadar güçlü ki, siz dışardan biz içerden yıkmaya çalışıyoruz, hala daha yerinde duruyor...
Sonuç: Kurtlar ne kadar aç kalırsa kalsın birbirini yemezlermiş. Biz Türkler maalesef bu kadar bile olamıyoruz. 200 yıldır birbirimizi yiyoruz.
Kişisel düzey, yerel düzey ve küresel düzey...
Önce dış politikayı oluşturan şahısların "düşünce ve kişilik" yapıları analiz edilir; ardından ülkenin veya bölgenin yapıları değerlendirilir; son olarak da dünya şartları muvacehesinde bir sonuç çıkartılır.
Türkiye'nin dış politikasını bu zaviyeden ele aldığımızda, ortaya çıkan manzara hoş durmuyor.
Hariciyecilerimize göre, Türkiye 80 yıllık Cumhuriyet tarihinde 5 kez dış politika zaferi tatmış. Bunlardan biri de tartışmalı...
Bunların ikisine Atatürk imza atmış; biri İsmet İnönü'nün; biri Menderes'in; sonuncusu da Ecevit ve Erbakan'ın başarısı...
Bunlar sıralanırsa...
1) 1936 yılındaki Montreux Sözleşmesi... Bu sözleşme uyarınca Türkiye, Lozan Anlaşması'nda elde edemediğini aldı ve Boğazlar'ı silahlandırmaya başladı. Ancak bu sözleşmenin bir kez daha tadil edilmesi gerekiyor çünkü Boğaz'da her gün yüzlerce petrol yüklü tanker geçiyor. Her tanker bir atom bombası... Fakat Türkiye 1994'den bu yana uğraşmasına rağmen, bunda başarılı olamadı...
2) Hatay'ın 1939'da Anavatan'a iltihakı... O zamanlar Suriye bağımsız bir devlet değildi. Fransa mandası altındaydı. Atatürk, başarılı bir diplomasi ile Hatay'ı Anavatan'a katmayı başardı.
3) Türkiye'nin dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu'nun "mantıklı duruşu" ile İkinci Dünya Savaşı'ndan uzak durması... Savaşa girmiş olsaydık hem Türkiye tarumar olacaktı, hem de binlerce evladımızı yitirecektik.
4) Türkiye'nin 1952'de Yunanistan ile aynı yıl NATO'ya üye olması. Tartışmalı bir başarı... Bunun için Kore'de 761 şehit verdik. Türkiye NATO'ya çok şeyler verdi, NATO sayesinde de askeri tesisler kazandı. Yollar yapıldı vesaire... Burada bir hususa temas etmek istiyorum. 2. Dünya Savaşı'nın ardından Türkiye'nin temel dış politikası, Yunanistan'a endeksliydi. "Yunanistan bir örgüte girecekse, Türkiye de girmeli" şeklinde formüle edilebilir bu. İkimiz de NATO'ya girdik. Yine Yunanistan ile aynı yıl (1963'te) Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET) başvurduk. Onlar 1981'de AB'ye üye oldu; Türkiye ise hala uzun ince yolda yürüyor... Demek ki, bu politika da tutmadı.
5) 27 Mayıs 1960 darbesini yapanların 16 Eylül 1961'de ipe çektiği Menderes'in Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'nun 1959'da akdettiği Garanti Anlaşması uyarınca 1974'deki Kıbrıs Barış Harekatı...
Demek oluyor ki, Türkiye 29 yıldır tek bir dış politika başarısına imza atamamış... Üstelik bu dönemde pek çok hata da yapılmış... 20 Ekim 1980'de Rogers Planı uyarınca Yunanistan'ın 1975'te ayrıldığı NATO'nun askeri kanadına yeniden dönmesine izin verilmesi... 1995'te Gümrük Birliği Anlaşması'nda Rumların tek başına AB'ye girişine vize verilmesi... Bunun 1999'daki Helsinki Zirvesi'nde tekrarlanması... Ermenistan'ın 1992'de Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sini işgal edişine hala ses çıkartılmamsı... Son Irak olayında Türkmenlerin haklarının savunulmaması... Patrik Barthalomeos'un Ekümenik devlet yolunda ilerlemesi ancak onun muadili İskeçe Müftüsü Mehmet Emin Aga'nın baskı altında olması...
23 Nisan resepsiyonunda patlatılan kriz, bir bakıma dış politikada başarılı olamayan bir ülkenin "kendi kendini yemesi"dir. Nasıl ki evini geçindiremeyen, dışarıda başarılı olamayan bir koca, hıncını karısından, çocuklarından çıkarır; Türkiye de öyle. Devlet mekanizmamız Irak konusunda ABD'ye, Kıbrıs konusunda AB'ye, Ege konusunda Yunanistan'a, Azerbaycan konusunda Ermenistan'a diş geçiremiyor ama pekala başörtülü hanımcağızlar kolayca sindirilebiliyor.
Osmanlı'nın kudretli dışişleri bakanlarından Fuat Paşa'ya bir İngiliz yetkili sormuş... Osmanlı Devleti niye böyle zayıf düştü? Fuat Paşa okkalı cevap vermiş: Osmanlı Devleti çok güçlü. O kadar güçlü ki, siz dışardan biz içerden yıkmaya çalışıyoruz, hala daha yerinde duruyor...
Sonuç: Kurtlar ne kadar aç kalırsa kalsın birbirini yemezlermiş. Biz Türkler maalesef bu kadar bile olamıyoruz. 200 yıldır birbirimizi yiyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Recep Bahar / diğer yazıları
- ABD harika bir ekonomiye mi sahip? / 14.08.2018
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016