Atilla İlhan bir röportajında, "Herkes seçimleri kazananlara bakıyor, o seçimleri kaybedenlere bakacaksınız. Bir dip dalgası geliyor ve bu dip dalgasının ciddi bir şekilde geldiğini görüyorlar şimdi' diyordu.
Araştırmacı-yazar Metin Aydoğan ise Yönetim Gelenekleri ve Türkler isimli kitabında milletin arzu ettiği partiyi bakın nasıl tanımlıyor: "Bağımsızlık ve demokrasi için mücadeleyi, programın başına koyan partiler başarılı olur ve kitlelere ulaşabilir. Çünkü işbirlikçi olmayan herkes, yani ulusun çok büyük bir bölümü böyle bir mücadelenin özlemi içindedir. Bu özlemi giderebilecek parti, kaçınılmaz olarak sınıfsal değil ulusal bir partidir. Türkiye gibi emperyalist boyunduruktan kurtulmak zorunlu olan ülkelerde, geçerli parti türü budur. Ulusal bağımsızlık mücadelesini temel almayan partiler, halkın ve ulusun sorunlarına çözüm getirmez, kitlelerle kaynaşıp onların desteğini alamaz. Bu partiler, bağımsızlık mücadelesinin yaratacağı ulusal bilinçten yoksun oldukları için ideolojik görünümleri ve amaçları ne olursa olsun zamanla işbirlikçi örgütler haline geleceklerdir. Çünkü varlıklarını sürdürmek için ulusal bağımsızlıkla işbirlikçilik arasıda seçim yapmak, ya halka ya da küresel güçlüklere dayanmak zorundadırlar. Kendilerine; sağ, sol, İslamcı, sosyalist, demokrat ya da sosyal demokrat ne ad verirlerse versinler sonuç değişmeyecektir. Ayrıca bu tür siyasi tanımlar Türk toplumuna yabancı, gerçeği yansıtmayan batı kaynaklı tanımlardır. Sosyalist, komünist, ya da sosyal demokrasi sözcükleri, gelişkin sanayi toplumlarında işçi sınıfı mücadelesinin siyasi amaçlarına denk düşen tanımlardır. Emperyalist hegemonya altında yarı sömürge durumundaki az gelişmiş ülkelerde bunlar geçerli olamaz. 'Siyasi İslam' ya da 'İslamcı Demokrat' gibi tanımlar da ne Türk ne de İslam geleneklerinde karşılığı olan kavramlardır. Bu tür tanımları taşıyan partiler gerçekte, Türk toplumuna yabancıdır. Büyük çoğunluğuyla batı tarafından kurulup yaşatılırlar. Kürtçü partilerin niteliği de bunlardan farklı değildir. 'Sosyalist', 'İslamcı' ve Kürtçü partilerin, görüşündeki ideolojik farklılıklarına karşın, kolayca bir araya gelmeleri ve dayanışma içinde bulunmalarını sağlayan ortak neden, Batıyla 'yakın ilişkiler' içinde olmalarıdır ".
Aydınlarımızın da işaret ettiği şekliyle dip dalgasının işaret ettiği adres ulusal bağımsızlığı kendine şiar edinmiş bir parti olarak çıkıyor karşımıza. Milletimizin saatin sarkacı gibi sağa-sola yalpalandığı ve kendisine sığınacak bir liman aradığı bu günlerde bağımsızlık ülküsünü kendine şiar edinenler ellerini çabuk tutmaları gerekir. Çünkü ortalık sahte kurtarıcılarla dolu.
Adem BİRİNCİ
Araştırmacı-yazar Metin Aydoğan ise Yönetim Gelenekleri ve Türkler isimli kitabında milletin arzu ettiği partiyi bakın nasıl tanımlıyor: "Bağımsızlık ve demokrasi için mücadeleyi, programın başına koyan partiler başarılı olur ve kitlelere ulaşabilir. Çünkü işbirlikçi olmayan herkes, yani ulusun çok büyük bir bölümü böyle bir mücadelenin özlemi içindedir. Bu özlemi giderebilecek parti, kaçınılmaz olarak sınıfsal değil ulusal bir partidir. Türkiye gibi emperyalist boyunduruktan kurtulmak zorunlu olan ülkelerde, geçerli parti türü budur. Ulusal bağımsızlık mücadelesini temel almayan partiler, halkın ve ulusun sorunlarına çözüm getirmez, kitlelerle kaynaşıp onların desteğini alamaz. Bu partiler, bağımsızlık mücadelesinin yaratacağı ulusal bilinçten yoksun oldukları için ideolojik görünümleri ve amaçları ne olursa olsun zamanla işbirlikçi örgütler haline geleceklerdir. Çünkü varlıklarını sürdürmek için ulusal bağımsızlıkla işbirlikçilik arasıda seçim yapmak, ya halka ya da küresel güçlüklere dayanmak zorundadırlar. Kendilerine; sağ, sol, İslamcı, sosyalist, demokrat ya da sosyal demokrat ne ad verirlerse versinler sonuç değişmeyecektir. Ayrıca bu tür siyasi tanımlar Türk toplumuna yabancı, gerçeği yansıtmayan batı kaynaklı tanımlardır. Sosyalist, komünist, ya da sosyal demokrasi sözcükleri, gelişkin sanayi toplumlarında işçi sınıfı mücadelesinin siyasi amaçlarına denk düşen tanımlardır. Emperyalist hegemonya altında yarı sömürge durumundaki az gelişmiş ülkelerde bunlar geçerli olamaz. 'Siyasi İslam' ya da 'İslamcı Demokrat' gibi tanımlar da ne Türk ne de İslam geleneklerinde karşılığı olan kavramlardır. Bu tür tanımları taşıyan partiler gerçekte, Türk toplumuna yabancıdır. Büyük çoğunluğuyla batı tarafından kurulup yaşatılırlar. Kürtçü partilerin niteliği de bunlardan farklı değildir. 'Sosyalist', 'İslamcı' ve Kürtçü partilerin, görüşündeki ideolojik farklılıklarına karşın, kolayca bir araya gelmeleri ve dayanışma içinde bulunmalarını sağlayan ortak neden, Batıyla 'yakın ilişkiler' içinde olmalarıdır ".
Aydınlarımızın da işaret ettiği şekliyle dip dalgasının işaret ettiği adres ulusal bağımsızlığı kendine şiar edinmiş bir parti olarak çıkıyor karşımıza. Milletimizin saatin sarkacı gibi sağa-sola yalpalandığı ve kendisine sığınacak bir liman aradığı bu günlerde bağımsızlık ülküsünü kendine şiar edinenler ellerini çabuk tutmaları gerekir. Çünkü ortalık sahte kurtarıcılarla dolu.
Adem BİRİNCİ
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012