(dünden devam?)
Bir defasında Huzeyfetü'l-Yeman (r.a) şöyle demişti: "Fitnenin durak yeri olan yerlerden uzak durun!" Bu ikazını duyanlar sordular: "Ey Abdullah'ın babası! Fitnenin çok olduğu durak yerleri nerelerdir?" Şu cevabı verdi:
"İdarecilerin kapılarıdır. Sizden biriniz bir emîrin (idarecinin) huzuruna girer, yalanı tevil ederek tasdik eder, onda bulunmayan şeyleri de ona mal ederek anlatır." (Hilye, 1: 277).
Zilleti izzet diye yutturanlar, istismarın kaynağı olmuştur. Onlar dünya için vicdanını satmıştır. Ayarsızlıkları ile dinin kaynaklarını yok saymıştır. Çoğunluğu, doğruluk ve haklılık olarak algılamış/ algılatmışlardır.
Mevlana bu gürûh için şöyle der: "Mal ve mevki gibi, ilim de mayası bozukların eline fitne ve fesat aletidir."
Bidatlerle buluşan yığınların sıfırla çarpılması, gerçek sayıyı verir: Sıfır! Sayının ne önemi var Hak katında? Mesele Hak ile olmak, Tevhid ehli kalmak, Ehl-i Beyt'i model almaktır. Cenâb-ı Hak Kur'an'da şöyle buyuruyor: "Allah'ı unutan ve bu yüzden Allah'ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir." (Haşr, 19).
Fitnenin artması ahir zamanının alametlerindendir. Bu durumu Huzeyfetü'l-Yemân'dan dinleyelim: "Allah'a yemin ederim ki, kim fitneye doğru giderse, sellerin pislikleri sürükleyip götürdüğü gibi, fitne de o kimseyi öylece sürükleyip götürecektir. Fitne başlangıçta hak kisvesine bürünerek başlar; öyle ki cahil kimse onu hak zanneder."
Bugün İslam Âleminde yaşananları bu yönden değerlendirmek gerek. Fitne uykudan uyanmıştır. Zifiri karanlıkta, mü'min olarak sabahlayanlar, kâfir olarak akşama ermekte, mü'min olarak akşamlayanlar, kâfir olarak sabaha çıkmakta. Zaaflarına ömrünü heder edenlerin çoğunluk olduğu, Hak ve hakikate sarılanların sayıca az olduğu bir dönem.
Hz. Peygamber (s.a.v)'e kulak verelim: "Ahir zamanda bir takım kimseler ortaya çıkacaklar da dini dünyaya alet edecekler ve insanlara yumuşak görünmek için kuzu postuna bürüneceklerdir. Dilleri şekerden tatlıdır, fakat kalpleri kurt kalbidir." (Tirmizî, Zühd, 60).
Ahir ömründe hangi kapıda olduğunu düşün! İmam Cafer-i Sâdık (a.s)'ın dediği gibi önümüzde öyle bir hesap günü var ki: "Kork o mahkemeden ki, hâkimin kendisi şahittir."
Ehl-i Beyt anlayışı ile şekillenmeyen siyaset, basiret yoksunudur ve dünya çıkarı kokar. Ekonomisi faize dayalıdır, bereketsiz ve mutlu etmekten uzaktır. Bu sevginin bulunmadığı anlayışlar slogandan öteye geçmez. İçinde kulluk bulunmaz. Bitmeyen hırslarla, harama yorum getirmelerle, sırf dünya mülkü için bir ömrü heder etmeye değer mi? Siyaset, Allah'ın rızasını değil de koltuğu kazanmak için yapılmaz. Yezid, İmam Hüseyin (a.s)'ı şehit ettirmesinden sonra üç yıl saltanatta kaldı. Ölümü ibretlikti. Tarih şahittir ki, zulümle payidar olunmaz.
Milli Ekonomi Modeli ile çağa mührünü vuran, kaleme aldığı Ehl-i Beyt külliyatıyla kalp testimizi, bu çeşmeden dolduran, "Ehl-i Beyt'i terk edersen, Yezid'in gemisine binersin!" diyen Prof. Dr. Haydar Baş'a kulak verelim:
"Ehl-i Beyt'e değerini Cenab-ı Hak (c.c) vermiştir. Bu sebeple tevhidin, İslam birliğinin merkezi Ehl-i Beyt'tir. Kaldı ki, hangi dinden olursa olsun can, mal, namus emniyetinin, din ve vicdan hürriyetinin temin edilebilmesi, Ehl-i Beyt anlayışının gönüllerde hâkim kılınması ile sağlanabilir. Bütün insanlık da bu anlayışa muhtaçtır. İnsanlığın kurtuluşu için bu anlayışın hayata geçmesi de şarttır."
Ahir zamandayız. Fitnelere karşı ayık olmaya mecburuz. Oyun büyüktür. Unutmamalıyız, hepimiz Müslümanız, birbirimizin hem dünya hem ahiret kardeşiyiz. İslam dünyasında, birilerinin çıkarmak için her türlü numarayı denediği Şii-Sünni çatışmasının önündeki tek yıkılmayacak kale Ehl-i Beyt anlayışıdır. Övülen o doyumsuz kardeşliği ancak Ehl-i Beyt ortak paydasında temin edebiliriz.
Herkes sevdiğiyle madem haşr olacak, biz de Hz. Resûlullah (s.a.a) ve Ehl-i Beyt'iyle buluşalım. Ne demişti Hz. Ali (a.s): "Biz Ehl-i Beyt'i anmak, pisliğe, hastalıklara, şüphe ve günah vesvesesine şifadır ve bizim sevgimiz Allah'ın rızasıdır. Emirlerimizi dinleyen, yolumuza koyulan ve yolumuzu kabullenen kimseler, yarın Firdevs cennetinde bizimle beraber olacaklardır."
Şefaatlarına lâyık olmak niyazı ile?
Bir defasında Huzeyfetü'l-Yeman (r.a) şöyle demişti: "Fitnenin durak yeri olan yerlerden uzak durun!" Bu ikazını duyanlar sordular: "Ey Abdullah'ın babası! Fitnenin çok olduğu durak yerleri nerelerdir?" Şu cevabı verdi:
"İdarecilerin kapılarıdır. Sizden biriniz bir emîrin (idarecinin) huzuruna girer, yalanı tevil ederek tasdik eder, onda bulunmayan şeyleri de ona mal ederek anlatır." (Hilye, 1: 277).
Zilleti izzet diye yutturanlar, istismarın kaynağı olmuştur. Onlar dünya için vicdanını satmıştır. Ayarsızlıkları ile dinin kaynaklarını yok saymıştır. Çoğunluğu, doğruluk ve haklılık olarak algılamış/ algılatmışlardır.
Mevlana bu gürûh için şöyle der: "Mal ve mevki gibi, ilim de mayası bozukların eline fitne ve fesat aletidir."
Bidatlerle buluşan yığınların sıfırla çarpılması, gerçek sayıyı verir: Sıfır! Sayının ne önemi var Hak katında? Mesele Hak ile olmak, Tevhid ehli kalmak, Ehl-i Beyt'i model almaktır. Cenâb-ı Hak Kur'an'da şöyle buyuruyor: "Allah'ı unutan ve bu yüzden Allah'ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir." (Haşr, 19).
Fitnenin artması ahir zamanının alametlerindendir. Bu durumu Huzeyfetü'l-Yemân'dan dinleyelim: "Allah'a yemin ederim ki, kim fitneye doğru giderse, sellerin pislikleri sürükleyip götürdüğü gibi, fitne de o kimseyi öylece sürükleyip götürecektir. Fitne başlangıçta hak kisvesine bürünerek başlar; öyle ki cahil kimse onu hak zanneder."
Bugün İslam Âleminde yaşananları bu yönden değerlendirmek gerek. Fitne uykudan uyanmıştır. Zifiri karanlıkta, mü'min olarak sabahlayanlar, kâfir olarak akşama ermekte, mü'min olarak akşamlayanlar, kâfir olarak sabaha çıkmakta. Zaaflarına ömrünü heder edenlerin çoğunluk olduğu, Hak ve hakikate sarılanların sayıca az olduğu bir dönem.
Hz. Peygamber (s.a.v)'e kulak verelim: "Ahir zamanda bir takım kimseler ortaya çıkacaklar da dini dünyaya alet edecekler ve insanlara yumuşak görünmek için kuzu postuna bürüneceklerdir. Dilleri şekerden tatlıdır, fakat kalpleri kurt kalbidir." (Tirmizî, Zühd, 60).
Ahir ömründe hangi kapıda olduğunu düşün! İmam Cafer-i Sâdık (a.s)'ın dediği gibi önümüzde öyle bir hesap günü var ki: "Kork o mahkemeden ki, hâkimin kendisi şahittir."
Ehl-i Beyt anlayışı ile şekillenmeyen siyaset, basiret yoksunudur ve dünya çıkarı kokar. Ekonomisi faize dayalıdır, bereketsiz ve mutlu etmekten uzaktır. Bu sevginin bulunmadığı anlayışlar slogandan öteye geçmez. İçinde kulluk bulunmaz. Bitmeyen hırslarla, harama yorum getirmelerle, sırf dünya mülkü için bir ömrü heder etmeye değer mi? Siyaset, Allah'ın rızasını değil de koltuğu kazanmak için yapılmaz. Yezid, İmam Hüseyin (a.s)'ı şehit ettirmesinden sonra üç yıl saltanatta kaldı. Ölümü ibretlikti. Tarih şahittir ki, zulümle payidar olunmaz.
Milli Ekonomi Modeli ile çağa mührünü vuran, kaleme aldığı Ehl-i Beyt külliyatıyla kalp testimizi, bu çeşmeden dolduran, "Ehl-i Beyt'i terk edersen, Yezid'in gemisine binersin!" diyen Prof. Dr. Haydar Baş'a kulak verelim:
"Ehl-i Beyt'e değerini Cenab-ı Hak (c.c) vermiştir. Bu sebeple tevhidin, İslam birliğinin merkezi Ehl-i Beyt'tir. Kaldı ki, hangi dinden olursa olsun can, mal, namus emniyetinin, din ve vicdan hürriyetinin temin edilebilmesi, Ehl-i Beyt anlayışının gönüllerde hâkim kılınması ile sağlanabilir. Bütün insanlık da bu anlayışa muhtaçtır. İnsanlığın kurtuluşu için bu anlayışın hayata geçmesi de şarttır."
Ahir zamandayız. Fitnelere karşı ayık olmaya mecburuz. Oyun büyüktür. Unutmamalıyız, hepimiz Müslümanız, birbirimizin hem dünya hem ahiret kardeşiyiz. İslam dünyasında, birilerinin çıkarmak için her türlü numarayı denediği Şii-Sünni çatışmasının önündeki tek yıkılmayacak kale Ehl-i Beyt anlayışıdır. Övülen o doyumsuz kardeşliği ancak Ehl-i Beyt ortak paydasında temin edebiliriz.
Herkes sevdiğiyle madem haşr olacak, biz de Hz. Resûlullah (s.a.a) ve Ehl-i Beyt'iyle buluşalım. Ne demişti Hz. Ali (a.s): "Biz Ehl-i Beyt'i anmak, pisliğe, hastalıklara, şüphe ve günah vesvesesine şifadır ve bizim sevgimiz Allah'ın rızasıdır. Emirlerimizi dinleyen, yolumuza koyulan ve yolumuzu kabullenen kimseler, yarın Firdevs cennetinde bizimle beraber olacaklardır."
Şefaatlarına lâyık olmak niyazı ile?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yavuz Ekim / diğer yazıları
- Sizin bir Haydar Hocanız oldu mu? / 13.04.2025
- Hayra anahtar, şerre kilit / 11.02.2021
- Bu aşka canımı adayacağım / 06.05.2020
- Hüseynî siyaset / 25.04.2020
- ‘Endişe etmeyin!’ / 20.04.2020
- Yaptırmazlar! / 28.03.2020
- Arkası gelmez dertlerimin / 25.02.2020
- Deryalar içinde susuz gezmek / 22.02.2020
- Yarım sözcük / 09.01.2020
- Bu ülke nasıl düze çıkar? / 01.05.2018
- Hayra anahtar, şerre kilit / 11.02.2021
- Bu aşka canımı adayacağım / 06.05.2020
- Hüseynî siyaset / 25.04.2020
- ‘Endişe etmeyin!’ / 20.04.2020
- Yaptırmazlar! / 28.03.2020
- Arkası gelmez dertlerimin / 25.02.2020
- Deryalar içinde susuz gezmek / 22.02.2020
- Yarım sözcük / 09.01.2020
- Bu ülke nasıl düze çıkar? / 01.05.2018