Dünya dijital bir diktatörlüğe mi teslim oluyor? Bu dijital diktatörlük kendi değer yargılarıyla bir insanlık mı inşa ediyor? Sanal ve gerçekliğin harmanlandığı kontrol edilebilir dijital bir insan mı üretilmek isteniyor? Bu soruları sormamız önemli, değil mi? Peşinen şunu çok rahat söyleyebiliriz, adamlar teknolojileriyle yalnız piyasaya hâkim olmuyor bunun yanı sıra kültürel bir işgal de gerçekleştiriyorlar.
Bu konuda en büyük hedef kitlesi de maalesef gençliktir. Sosyal medya üzerinden milli ve manevi değerlere zarar verecek her türlü paylaşımı ulusal güvenlik meselesi gibi ele alıp tedbirleri artırmalıyız. Olaylara ferasetle bakmalıyız. Sosyal platformlarda girişilen bütün işlerin sonu düşünülmelidir. Sonu düşünülmeyen işler insana, insanlığa zarar veriyor, zarar getiriyor.
Unutulmamalı insan nadir değil, insanlık nadirdir. İnsanlığa zarar veren bütün girişimleri bir öğretmen, bir hekim hassasiyetiyle ele alarak, tedbirler, çareler üretmeliyiz. Günün sonunda bu zararları ya ıslah etmeli ya da bertaraf etmeliyiz. İnsanlığı, doğruluğu, güzelliği, adaleti, merhameti, hoş görüyü, insana ve tüm canlılara (Ağaca, ormana, hayvanlara, çevreye vs.) sevgiyi, şefkati, elele verip ayağa kaldırmalıyız. Yaşama sevincini ve kalbi dirilten erdemli insanların sayısını artıracak, mazinin güzelliklerinden beslenen çağın idrakine, çağın insanına hitap eden yeni eğitim, öğretim programları hazırlamalıyız, uygulamalıyız. Bu eğitim programları gençleri kucaklaya bilmeli, çağın gereğine ve ilerisine yönelik hedefler koymalı. Projeler üretmeli. Unutulmamalı beyin göçünü önleyecek en önemli unsurlardan biri uygulanabilir Projeler üretmektir. Gençlerimiz gelecek kaygısı duymadan hayaller kurabilmeli ve her insanımızı milli, manevi, insani ortak bir payda da buluşturup var bir hayalim diyebilme ufkuna taşımalıyız.
İnsan az değil, ahlaklı doğru insan az. Erdemli, ahlaklı, doğru insanların sayısını artırmalıyız. Bu konularda, yani erdemli insan yetiştirme hususunda, büyük sınavlar vermiş tecrübeleri ile bize yol gösterecek kılavuzlarımız da belli. Bu insanlar içimiz de uzaklarda değiller. Milli ve manevi konularda diriltici, birleştirici nefese sahip, milleti zora sokmadan bu milleti tek bilek tek yürek yapan kıymetlerimize dönmeliyiz. Mesela Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre, Mevlana, Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi. Dijital çağda esen bu dijital fırtınadan insanımızın irfan medeniyeti merkezli güzel ahlakının, erdeminin savrulmasının, yozlaşmasının önüne geçilmesi, ancak ve ancak bu kıymetlerimizin ortaya koyduğu ilkeler çerçevesin de bir hayat inşa etmemizle mümkündür. Resmi ve sivil bütün yetkili mercilerin bu konuda ciddi ama çok ciddi tedbirler alması gerektiğini belirtmemiz gerekiyor. Ülkeleri ve toplumları yıkan en önemli amil ahlaksızlıktır, ahlakın hâkim olmadığı bir yerde, kanunlar da bir şey yapamaz.
Negatif kişilik oluşturacak bütün olumsuzlukların önlen ileceğini, varsa olumsuzluklar, yanlışlar düzeleceğine inanarak, düzeltilebileceğine inanarak gayretimizi, fedakârlığımızı her alanda vatanımız, milletimiz, devletimiz ve tüm değerlerimizin yaşatılması için bir an tereddüt etmeden, seferber etme de geri durmamalıyız.
Ey Türk İstikbalinin evladı, bu dijital çağda sınıfta kalan insanlığı kurtaracak, sınıfı geçebilmesini sağlayacak o yüce el ve gönül sendedir, boşuna başka yerde arama, o sensin. Nebevi İrfan, ahlak sendedir. Feraset, bilgi, beceri ve çözüm reçetesi sendedir. Milyonlarca şühedanın, hak dostunun himmeti ve eli senin üzerindedir. Kıymetinin farkına var artık.
Allah'ım, milletimize ve devletimize ekonomik ve sosyal açıdan kurulan bütün tuzakların, oyunların bozulması için, ağlayan yüzlerin gülmesi için, bir tarihin dirilmesi, nesillerimizin kurtuluşu için, milletimizin ve devletimizin düşmanlarının mağlup ve zelil olması için, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün muhteşem veciz ifadesinde belirttiği gibi, "Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir." Sözünü şiar edinip, her yönden tam bağımsız, müreffeh bir Türkiye'yi dünyanın en güçlü devleti ve milletimizi de dünyanın en güçlü milleti yapma yolunda bizlerin ilerlemesini, büyümesini, gelişmesini önlemek için oluşturulan tüm engelleri, kurulan tüm tuzakları aşacak, güç, kuvvet, lütfeyle. Hayatı, olayları ferasetle, basiretle okumayı, görmeyi sen bizlere Habibin hürmetine ve onun Ehl-i Beyt'i hürmetine nasip et.
- Mustafa Kemal Atatürk bir Osmanlı paşasıydı / 01.04.2025
- Bayram, şeker ve ruhsuzluk / 29.03.2025
- Akıl mı aşk mı? İnsanı insan yapan nedir? / 25.03.2025
- Akıl ve inanç: Haritasız yolculuk olur mu? / 22.03.2025
- Ehlibeyt ve Ramazan: Oruç, sadece bir açlık mıdır? / 21.03.2025
- Boğaz kanla dolu, ama geçilmez! / 18.03.2025
- Unutulan hakikat, kaybolan insanlık / 16.03.2025
- İnsanın, insan-ı kâmil olduğu ay: Ramazan / 14.03.2025
- İstiklal’in sesi: Bir milletin ruhuna kazınan marş / 12.03.2025