Tarihte karada meydana gelmiş en şiddetli 5 depremden birini yaşadık.
Kahramanmaraş başta olmak üzere 10 şehrimizde adeta taş taş üstünde kalmadı.
Afetin üzerinden günler geçti, artık daha sık 'suçlu kim' soruları soruluyor.
Bazılarının suç delillerini karartmak için Hatay'da yapı denetim ve yapı malzeme şube müdürlüğünün bulunduğu binalardan birini yıkmak istediği, ancak yıkımın bölgedeki avukatlar tarafından engellendiği iddia ediliyor. Her gün şu müteahhit yakalandı, bu müteahhit kaçtı şeklinde haberler görüyoruz.
Şüphesiz müteahhitlerin yakalanması ve tüm suçluların cezasını çekmesi hepimizin arzusu.
Ancak Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Sayın Hüseyin Baş'ın birkaç gün önceki, 'Bütün günahı müteahhitlere yıkıp işin içinden sıyrılamazsınız. O binalara izin veren, ruhsat veren sizsiniz. Kaçak olanlarını imar affı ile affeden sizsiniz. Sorumlu sizsiniz' şeklindeki paylaşımında dikkat çektiği gibi; müteahhitler günah keçisi seçilip asıl sorumluların gizlenmesi çok yanlış olacaktır.
Bu afetlerde tek bir sorumlu yok malumunuz.
En alttaki müteahhitten en üstteki kanun koyucuya kadar hemen herkes bu sorumlulukta suç ortağı.
Elbette bu sorumluluktan millete de pay düşüyor.
Ama ne yazık ki her zaman olduğu gibi 'arkaları kuvvetli' asıl sorumlular yine paçasını sıyıracak.
1999 depreminden sonra müteahhitten mühendise, belediye başkanından insanlara mezar olan binalardaki usulsüzlüklere imza atan sorumlular hakkında 600'eyakın sayıda dava açılmıştı.
Bilin bakalım bu davalarda kaç tane mahkûmiyet kararı çıkmış?
Hiç mahkûmiyet alınmamış diyenler varsa evet haklısınız.
Hiçbir mahkûmiyet alınmamış ve davalar sadece o depremde canlarını kaybeden insanların tepkisini dindirmek amacına hizmet etmiş.
Hele şimdi 'asrın felaketi', 'yüzyılın felaketi' gibi nitelemeler yapılıyor ki, ihmali olanların dayanakları şimdiden belli…
Bundan dolayıdır ki yine aynı şekilde tarih tekerrür edecek desek yanılmış olmayız maalesef.
Bakınız FETÖ darbe girişiminden sonra yaşananlara aynı manzarayı görürsünüz.
Zurnanın son deliği mesafesindeki insanlar hapislerde çürürken, işlerinden güçlerinden olurken, alınlarına kara bir leke sürülmüş bir vaziyette yaşam mücadelesi verirlerken, işin elebaşları yurt dışında sefa sürüyor. FETÖ'ye istediği her şeyi veren siyasetçi ayağı ise hiç ortaya çıkarılamadı, ya da çıkarılmak istenmedi.
Bu konularda elbette yargı gereğini yapmak için elinden geleni yapacak.
'Sorumlular cezasını çeksin' diye hepimiz konuşup yazıyoruz, ama geçmişte defalarca yaşandığı gibi aynı şeyler tekerrür edeceği için bu temennilerin çok anlamı olduğunu düşünmüyorum.
Bunun yerine bundan sonra deprem dirençli binaların yapılması, mevcut tehlikeli yapıların deprem dirençli hale bir an önce getirilmesi için kalem oynatmalıyız, konuşmalıyız, yazmalıyız ve elimizden geldiğince girişimlerde bulunmalıyız.
İnsanlara suç işleyecekleri ortamı sağlamazsanız suçlu müteahhitle uğraşmak zorunda da kalmazsınız.
Suçu kökünde çözünce ne suçlu mühendisle ne suçlu mimarla ne suçlu siyasiyle ne de suçlu yetkiliyle uğraşmak zorunda kalırsınız.
Amacımız suç işleyecek şartları ortadan kaldırmak olmalı.
Bugüne kadar bunu başaramadığımız için bugün böylesi büyük bir acıyla karşı karşıya kaldık.
Bundan sonra böyle büyük acılar, felaketler ve de afetler yaşamak istemiyorsak yönetmeliklerde yer alan gerekliliklerin yerine getirilmesini sağlayacak şartları, adımları ne gerekiyorsa yaparak hayata geçirmek zorundayız.
Başka türlü her karış toprağı neredeyse deprem kuşağında bulunan Türkiye'de yaşamların güvencede olmasını sağlamak hiçbir zaman mümkün olmayacaktır.
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024