Demokrasinin kendine özgü birçok tehlikeleri vardır. Bu tehlikelerin ikisi, demokrasiyi işlemez hale getirdiği için çok mühimdir. Bunlardan biri milli iradenin gasp edilmesi veya vesayet altına sokulmasıdır. Milletten vekâlet alan vekillerin, milli iradeyi şu veya bu sebeplerden dolayı kullanamama hali, demokrasiyi felç eder. Bundan dolayıdır ki, demokrasinin sağlıklı işlemesi için bağımsızlık esastır.Askeri, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel bir bağımlılığın olduğu ülkelerde, demokrasi aldatmacadan ve oyundan ibaret kalır. "Eğer, bir ülkenin hükümeti, meclis dışı güçlerin buyruklarından dışarı çıkamıyorsa, o ülkede 'milli irade' değil, 'gayri milli irade' egemen demektir. Demokrasi diye feryat edenler, önce ülkelerinin tam bağımsızlığını korumak zorundadır." (Bkz. Çetin Yetkin, Karşı Devrim, s. 162). Bağımsızlık derken, ilk düşünülmesi gereken ekonomik bağımsızlıktır. Çünkü ekonomik bağımsızlık olmadan, hiçbir alanda tam bağımsızlıktan söz edilemez. Ne yazık ki, uygulanan liberal politikalar sonucu, birçok ülkenin ekonomisi ulus ötesi şirketlerin egemenliği altına girmiştir. Hükümetler, bu şirketlerin dayatmalarını, "piyasa şartları" diyerek milletlerine yutturmaya çalışıyorlar. Öyle de olsa, ortada bir bağımlılık ve vesayet söz konusudur. Demokrasinin bir diğer tehlikesi de, demokratik yolla gelen liderlerin diktatörleşmesidir. "Böyle şey olur mu?" demeyiniz, bal gibi oluyor. En tipik örnek Hitler'dir. Diktatörleşmeyi önlemek için demokratik yönetimlerde "kuvvetler ayrılığı" esası getirilmiştir. Bu esasla kuvvetlerin birbirini dengelemesi amaçlanmıştır. Ne var ki, kuvvetler ayrılığı, ona inanan ve uyanların yönetimlerinde işlemiş, aksi hallerde beklenen sonucu vermemiştir.Kuvvetler ayrılığını kendi lehine bozan genelde siyasi iktidarlar olmuştur. Maalesef ülkemizde de durum aynıdır. AKP iktidarı, kuvvetler ayrılığını bozma ve hiçe sayma yönünde çok kötü bir örnek oluşturmaktadır. Bu gidişat, siyasi ve idari bir krizin habercisidir. Bundan da daha beteri, rejim krizi sinyallerinin verilmesidir.AKP İzmir milletvekili Binali Yıldırım, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 2015 yılında kabineye başkanlık etmeye başlayacağını" söylüyor. Bilindiği üzere parlamenter rejimlerde Cumhurbaşkanlığı sembolik bir makamdır. Onun için Cumhurbaşkanları vatana ihanet dışında sorumsuz kılınmışlardır. Cumhurbaşkanın eylem ve işlemlerinden doğan sorumluluk Başbakan ve Bakanlara aittir.1982 Anayasası'yla Cumhurbaşkanına hiçbir parlamenter rejimde olmadığı kadar yetki verilmiş. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, bunları da yeterli bulmayıp, Anayasa'nın vermedi yetkileri kullanmaya kalkması, yani sürekli kabineye başkanlık etmesi halinde rejim krizinin çıkacağı muhakkaktır.Resmi ve özel yönetimlerde yetki ve sorumluluk birbirinden ayrılmaz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, hayata geçiremediği başkanlık rejimini, fiili olarak uygularsa, özellikle Başbakan Davutoğlu, sorumluluğu olan ve fakat yetkisi bulunmayan bir konuma düşer. Bu da demokrasiye ve demokratik kurumlara güvensizliği artırır. O zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan da Ak Saray'ında rahat oturamaz. Esasen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu, parlamentoda her görüşün temsilini sağlayan bir düzenlemeyi gerçekleştirmelidir. Bir başka deyişle, seçim barajı kesinlikle kaldırmalıdır. Bu, hem kendileri, hem ülke için daha faydalı ve dillerine pelesenk ettikleri ileri demokrasinin de gereğidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018