Sayın Cumhurbaşkanı!
Aslında İçişleri Bakanı'na, hadi onu atlasam Başbakan'a hitaben yazmam gereken bu arz-ı hali; başbakanı da atayan olmanız hasebiyle zat-ı âlilerinize arz ediyorum.
Devlet umuru görmüş deneyimli, hukuka ve yasalara saygılı bir vatandaşın, böyle menfur bir olay için size seslenmesi, hukukun üstün olduğu hiç bir ülkede görülemez bilirim ama maalesef hukukum tutsak, öfkem çaresiz!...
Huzura muhtacız ama bütün olumsuzluklara rağmen yaşım gereği olsa gerek ki hâlâ mantığım teyakkuzda!
Hukuken elbette benim de milletin de Reis-i Cumhurusunuz çünkü demokrat olmayan bir vatandaş olmama rağmen vatandaşlık görevimi ifa için sandığa ısrarla ve inadına giden bir seçmenim aynı zamanda...
Sadece bu seçmen sıfatımla Zat-ı Şahânelerine bir arzım var.
Devletimin Sayın Başı!
Kasaptan nohut, terziden pirzola istenmeyeceğini bilecek kadar hayatın içindenim.
Asayişle ilgili şikâyetlerin Cumhuriyet Savcılıklarına yapılması gerektiğini biliyorum ama -siz de kabul edersiniz ki sayenizde- Savcıların hakimlerden, hakimlerin savcılardan, kolluk güçlerinin her ikisinden de korktuğu, insicamı bozan bir OHAL uygulamaları dönemindeyiz.
Sesli-sessiz itiraz etsem de biliyorum ki; kararı veren de sizsiniz, kararı verdiren de!
Üç tane yeğeni olanın mafya babalığına soyunduğu bir ülkede; onlarca yeğeni, yüzlerce akrabası, on binlerce uğrunda can verecek seveni olan bir siyasi önderin, evi ve civarında asayişi sağlayamayan devlete güvenimiz sarsılırsa yazık olmaz mı?
Sayın Cumhurbaşkanı!
Devlet-i Ebed-Müddet inancında bir vatandaş olarak Cumhurbaşkanımıza halimizi arz etmek hakkımın olduğuna inanarak yazıyorum.
Emînim ki duydunuz.
Danışmanlarınızın veya bölge temsilcilerinizin; Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Beğ'in hanesine yapılan hayâsız, edepsiz ve şımarık saldırıyı, size intikal ettirdiklerinden eminim.
Sayın Cumhurbaşkanı!
Bir kişiyim evet!
Birer kişiyiz ama "Türkoğlu Türk'üm" diyen bir Er Kişinin; "Dinde birlik sağlanmadan millî birlik tesis edilemez" tesbitine ve birlik çağrısını duyarak uyan on binlerce Mütedeyyin Müslüman Türk vatandaşlarız.
"Göklerin ve yerin yaratılmasıyla dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O'nun ayetlerindendir"den (Rûm-22) anlaşılacağı şekliyle Türklük kaderimiz, İslâm aklımızla ettiğimiz imanımızdır.
Müslümanlığı kendilerine meslek edinmişlerden değiliz elhamdülillâh.
Gerçek cesaretin, Allah korkusu olduğunu da bilen ve ikrar edenlerdeniz. Allah korkusuyla kaplı gönlümüzde, başka hiç bir güçten korkuya yer olmamasına rağmen insanlık tarihinin ilk kanı Habil-Kabil kavgasından çıkardığımız ders ile kardeş kavgasından çekinenlerdeniz.
Çünkü biliriz ki hiç bir kardeş, hiç bir kardeşinden korkmayacak kadar tanır kardeşlerini!
Geçtiğimiz günlerde Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Sayın Prof. Dr. Haydar Baş Beğ'in evine ve aile yakınlarına menfur bir saldırı yapıldı!
Düşürmemek için bıçağını eline bağladığı görgü şahitlerince ifade edilen kişiler, iki delikanlıyı ağır yaraladılar!
Türkiye'nin her yerindeki Haydar Hoca sevdalıları ve Bağımsız Türkiye Partililer olarak canımız yandı!
Meltem Medya Grubu ekranlarından, olayın görgü şahitlerinden dinlerken hayret ve öfkeden sırtım terledi!
Sayın Cumhurbaşkanı!
Uygulanan yanlış iç ve dış politikalar yüzünden devletimizin başında bin-bir gaile varken erkân-ı devlete destek için kullanmamız gereken bilgi ve gücümüzü kendimizi korumaya hasredersek, devletin iş-gücü kaybı olmaz mı?
Yusuf Has Hacib'in Türk Klasiği Kutadgu Bilig'den, tam da bu olaya denk düşen bir bölüm aktarmaya çalışacağım aklımda kaldığı kadarıyla:
Hakan, teb'asından isteklerini duyurur.
1- Yasalarıma uyun. 2- Verginizi ödeyin. 3- Dostumu dost, düşmanımı düşman belleyin.. İstekleri kısa, öz ve makuldür.
Yapılan ilk kurultayda teb'a beğler vasıtasıyla Hakan'a cevap verirler:
1- Yasalarına uyarız ama adil olursa. 2- Vergimizi öderiz ama gümüşün ayarını düşürmezsen. 3- Dostunu dost, düşmanını düşman belleriz ama can ve mal güvenliğimizi sağlarsan... Vatandaşların cevapları da kısa, öz ve makuldur..
Sayın Cumhurbaşkanı!
Türk devlet teamülü olması gereken bu uygulamadan hareketle Size ve şahsınızda Devletime arzım var: OHAL Yasalarının sizin talimat ve denetiminizde olduğunu, en az AKP'liler kadar biz de biliyoruz dolayısıyla lûtfederseniz bir talimatınızla bu mesele çözüme kavuşur...
İzninizle yine Kutadgu Bilig'den, "Halk İle Nasıl İlişki Kurulmalı?" bölümünden bir kaç cümle alıntılayacağım:
"Halkın alt tabakasının huyu tamamen farklıdır; onların bilgisi aklı ve tavrı da huyları gibidir. ... Onlara karşı yumuşak dil kullan, ne isterlerse ver; dikkat et, veren alır ve kazancından faydalanır. Çok söz söyleme; kendine hakim ol ve dilini koru. Çok söylenen sözün kıymeti kalmaz. Kendisine hakim olan ve dilini sıkı tutan bilgili insan ne der dinle: 'Her sözü söz diye ağzından çıkarma; lüzumlu olan sözü düşünerek ve ihtiyatla söyle. Bir akıllı insan gördüm, az konuştu fakat 'Çok konuştum!' diye yıllarca pişman oldu." ( Kutadgu Bilig, s.203-204)
Vatandaşının can, mal ve yol emniyetini sağlayamayan devletin erki sorgulanır.. Bu da bizi çok incitir.
Arz ederim Saygıdeğer Efendim...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Aslında İçişleri Bakanı'na, hadi onu atlasam Başbakan'a hitaben yazmam gereken bu arz-ı hali; başbakanı da atayan olmanız hasebiyle zat-ı âlilerinize arz ediyorum.
Devlet umuru görmüş deneyimli, hukuka ve yasalara saygılı bir vatandaşın, böyle menfur bir olay için size seslenmesi, hukukun üstün olduğu hiç bir ülkede görülemez bilirim ama maalesef hukukum tutsak, öfkem çaresiz!...
Huzura muhtacız ama bütün olumsuzluklara rağmen yaşım gereği olsa gerek ki hâlâ mantığım teyakkuzda!
Hukuken elbette benim de milletin de Reis-i Cumhurusunuz çünkü demokrat olmayan bir vatandaş olmama rağmen vatandaşlık görevimi ifa için sandığa ısrarla ve inadına giden bir seçmenim aynı zamanda...
Sadece bu seçmen sıfatımla Zat-ı Şahânelerine bir arzım var.
Devletimin Sayın Başı!
Kasaptan nohut, terziden pirzola istenmeyeceğini bilecek kadar hayatın içindenim.
Asayişle ilgili şikâyetlerin Cumhuriyet Savcılıklarına yapılması gerektiğini biliyorum ama -siz de kabul edersiniz ki sayenizde- Savcıların hakimlerden, hakimlerin savcılardan, kolluk güçlerinin her ikisinden de korktuğu, insicamı bozan bir OHAL uygulamaları dönemindeyiz.
Sesli-sessiz itiraz etsem de biliyorum ki; kararı veren de sizsiniz, kararı verdiren de!
Üç tane yeğeni olanın mafya babalığına soyunduğu bir ülkede; onlarca yeğeni, yüzlerce akrabası, on binlerce uğrunda can verecek seveni olan bir siyasi önderin, evi ve civarında asayişi sağlayamayan devlete güvenimiz sarsılırsa yazık olmaz mı?
Sayın Cumhurbaşkanı!
Devlet-i Ebed-Müddet inancında bir vatandaş olarak Cumhurbaşkanımıza halimizi arz etmek hakkımın olduğuna inanarak yazıyorum.
Emînim ki duydunuz.
Danışmanlarınızın veya bölge temsilcilerinizin; Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Beğ'in hanesine yapılan hayâsız, edepsiz ve şımarık saldırıyı, size intikal ettirdiklerinden eminim.
Sayın Cumhurbaşkanı!
Bir kişiyim evet!
Birer kişiyiz ama "Türkoğlu Türk'üm" diyen bir Er Kişinin; "Dinde birlik sağlanmadan millî birlik tesis edilemez" tesbitine ve birlik çağrısını duyarak uyan on binlerce Mütedeyyin Müslüman Türk vatandaşlarız.
"Göklerin ve yerin yaratılmasıyla dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O'nun ayetlerindendir"den (Rûm-22) anlaşılacağı şekliyle Türklük kaderimiz, İslâm aklımızla ettiğimiz imanımızdır.
Müslümanlığı kendilerine meslek edinmişlerden değiliz elhamdülillâh.
Gerçek cesaretin, Allah korkusu olduğunu da bilen ve ikrar edenlerdeniz. Allah korkusuyla kaplı gönlümüzde, başka hiç bir güçten korkuya yer olmamasına rağmen insanlık tarihinin ilk kanı Habil-Kabil kavgasından çıkardığımız ders ile kardeş kavgasından çekinenlerdeniz.
Çünkü biliriz ki hiç bir kardeş, hiç bir kardeşinden korkmayacak kadar tanır kardeşlerini!
Geçtiğimiz günlerde Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Sayın Prof. Dr. Haydar Baş Beğ'in evine ve aile yakınlarına menfur bir saldırı yapıldı!
Düşürmemek için bıçağını eline bağladığı görgü şahitlerince ifade edilen kişiler, iki delikanlıyı ağır yaraladılar!
Türkiye'nin her yerindeki Haydar Hoca sevdalıları ve Bağımsız Türkiye Partililer olarak canımız yandı!
Meltem Medya Grubu ekranlarından, olayın görgü şahitlerinden dinlerken hayret ve öfkeden sırtım terledi!
Sayın Cumhurbaşkanı!
Uygulanan yanlış iç ve dış politikalar yüzünden devletimizin başında bin-bir gaile varken erkân-ı devlete destek için kullanmamız gereken bilgi ve gücümüzü kendimizi korumaya hasredersek, devletin iş-gücü kaybı olmaz mı?
Yusuf Has Hacib'in Türk Klasiği Kutadgu Bilig'den, tam da bu olaya denk düşen bir bölüm aktarmaya çalışacağım aklımda kaldığı kadarıyla:
Hakan, teb'asından isteklerini duyurur.
1- Yasalarıma uyun. 2- Verginizi ödeyin. 3- Dostumu dost, düşmanımı düşman belleyin.. İstekleri kısa, öz ve makuldür.
Yapılan ilk kurultayda teb'a beğler vasıtasıyla Hakan'a cevap verirler:
1- Yasalarına uyarız ama adil olursa. 2- Vergimizi öderiz ama gümüşün ayarını düşürmezsen. 3- Dostunu dost, düşmanını düşman belleriz ama can ve mal güvenliğimizi sağlarsan... Vatandaşların cevapları da kısa, öz ve makuldur..
Sayın Cumhurbaşkanı!
Türk devlet teamülü olması gereken bu uygulamadan hareketle Size ve şahsınızda Devletime arzım var: OHAL Yasalarının sizin talimat ve denetiminizde olduğunu, en az AKP'liler kadar biz de biliyoruz dolayısıyla lûtfederseniz bir talimatınızla bu mesele çözüme kavuşur...
İzninizle yine Kutadgu Bilig'den, "Halk İle Nasıl İlişki Kurulmalı?" bölümünden bir kaç cümle alıntılayacağım:
"Halkın alt tabakasının huyu tamamen farklıdır; onların bilgisi aklı ve tavrı da huyları gibidir. ... Onlara karşı yumuşak dil kullan, ne isterlerse ver; dikkat et, veren alır ve kazancından faydalanır. Çok söz söyleme; kendine hakim ol ve dilini koru. Çok söylenen sözün kıymeti kalmaz. Kendisine hakim olan ve dilini sıkı tutan bilgili insan ne der dinle: 'Her sözü söz diye ağzından çıkarma; lüzumlu olan sözü düşünerek ve ihtiyatla söyle. Bir akıllı insan gördüm, az konuştu fakat 'Çok konuştum!' diye yıllarca pişman oldu." ( Kutadgu Bilig, s.203-204)
Vatandaşının can, mal ve yol emniyetini sağlayamayan devletin erki sorgulanır.. Bu da bizi çok incitir.
Arz ederim Saygıdeğer Efendim...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017