Ulu ve dualı Türk Milleti'nin elinde kalan son ve en kıymetli fabrikalardı o fabrikalar. Evet, en kıymetli fabrikalarımızdı Şeker Fabrikaları? Çok acele bir şekilde çoğunu sattılar, kalanı da satacaklar. Bunca muhalefete, bunca aklı başında bilim, akıl, fikir, iktisat insanımızın uyarılarına rağmen sattılar. Maliye Bakanı da, "Yeni satışlar yolda" diyor.
Bankalarımız yabancılarda. Ayağımız bir tökezlemeye görsün, bankalara, bu bankaların üç kuruşuna muhtaç olmaya görelim; elimizi kapıp kolumuzu koparıp alıyorlar.
Üretim yok. Köylerimizi, tarla, bağ ve bahçelerimizi arkamıza bakmadan terk ettik. Buğday vatanında buğday yok, saman yok, ne büyük baş hayvan var ne de küçük baş hayvan?
Elin adamına kaptırılan bankalarımız olsun, fabrikalarımız olsun, her biri yılların birer heybetli üretim ve sanayi devi firmalarımız olsun hepsi tek tek geri alınacak; alınacak da nasıl alınacak. Türk Milleti'nin önündeki birinci görevi bu!.. Malına, mülküne acilen yeniden sahip olacak ki rahat yüzü görebilsin; bu ulu vatan toprakları üzerinde huzur içinde yaşayabilsin?
Hele de seçimler, bu ne aceledir böyle...
Yüzde on barajıyla on yıllardır iktidar veya muhalefet oluyorlar. Oluyorlar da ne yapıyorlar!.. Sat, günü kurtar; tekrarlanıp unutturulan vaatleri yeniden piyasaya sür; yeniden oy iste, yeniden iktidar ol, yeniden muhalefet ol. Tam bir kısır döngü? Yüzde on barajını geçip de parlamentoya adım atan ana ve diğer muhalefet partileri milli olsalar da; böyle tanıtsalar da kendilerini, acaba ne kadar milliler? Yüzde on barajını geçip parlamentoya giren partiler, iktidar olsalardı mevcut iktidar partisi gibi icraatlarda bulunacaklardı. Milletimiz bu gerçeği bilsin?
Bir de acele ittifaklar çıktı karşımıza. Kime ne faydası olacak ki. Ulu ve dualı Türk Milleti'ne bir faydası olmayacak ne yazık ki, inşaallah yaşayıp göreceğiz. Bir anda birbirlerine yakın, uzak partiler biraraya geldiler. Barajı aşma endişesi bu ittifaklarda baş etken. Şimdi bir de tartışmalar var: Parlamentoda çoğunluk muhalefette olur gibi tartışmalar; olsa ne olacak, olmasa ne olacak.
Gerçek şu: Milli olduklarını lanse ediyorlar ama, ne kadar milliler. Barajı geçemeyen ama her bakımdan vatansever, devletsever ve milletsever olan partiler, çok da uzak olmayan bir gelecekte milletimizden en çok oyu alacaklardır.
Kıbrıs meselesi var, Kıbrıs diken üstünde? Batı ile aramız açık, Doğu ile de daha çok bizden kaynaklanan güven sorunu var, ekonomi dolarizasyon ateşiyle yanmakta; ne olacak
halimiz.
Birçok devletle aramız bozuk, bazı devletler, en son olarak da Suudi Devleti'nin bir şirket yetkilisi; 2016 yılında Washington'da kurulan Saudi American Public Relation Affairs Committee şirketinin Suudi Arabistanlı kurucusu Salman Al-Ansari sosyal medya hesabından, "Bir Suudi vatandaşı olarak tavsiyem; bu yaz Türkiye'ye gitmeyin. Kötü şeyler olacak" sözleriyle turizm bölgelerinde terör saldırısı olacağını söyledi. Bu beyanlarıyla ulu ülkemiz Türkiye'mize; ulu ve dualı Türk Milleti'ne kötülük planladıklarını da böylece ifşa etmiş oluyorlar? İyi de bizim tedbirlerimiz ne? Tedbir var mı, tedbir! İdare edenlerle, idare edilen milletimiz her zorluğu ve her şer planını aşabilecek firasette midir?
Milletimizin her ferdi çok okuyan, çok çalışan, birbirini her zaman ve her şartta çok seven, koruyan, kollayan mıdır? Bu meziyetlerimiz yaşıyor mu; yaşamıyorsa, diriltecek olan ve yaşatacak olan var mıdır.
Bir de beka sorunumuz var; bunu sık sık ifade eden de idare makamında olanlar?
Akın Aydın, 05 Mayıs 2018 tarihli, 'İran'ı gösterip Türkiye'yi vurabilirler' başlıklı yazısında şu gerçekleri ifade etti: "Soru: Ülkemizin beka sorunu olduğunu, iç ve dış mihraklarca tehdit edildiğini kim söylüyor?
Cevap: 16 yıldır ülkemizi yöneten lider, anlayış ve siyasetçiler.
Soru: Peki, 2002'de böylesi bir sorunumuz yoktu. Ne yaptınız da ülkemizi hedef ülke, beka sorunu yaşayan bir ülke pozisyonuna soktunuz?
Soru: Gerek iktidar ve gerekse iktidara talip olan muhalefetin beka sorununu çözmeye yönelik plan, proje, model, duruş, siyaset anlayışları var mı?
Maalesef hayır. O halde devlet ve milletin bekası için işi ehline teslim etmenin tam zamanı."
Satışlar acele, seçimler acele, ittifaklar acele?
Temennimiz elbette her işimizden hayır görmektir ama bu düşünülmeden yola çıkılan acele işlerden milletçe hayır göremeyeceğimizi de
bilelim!..
Bankalarımız yabancılarda. Ayağımız bir tökezlemeye görsün, bankalara, bu bankaların üç kuruşuna muhtaç olmaya görelim; elimizi kapıp kolumuzu koparıp alıyorlar.
Üretim yok. Köylerimizi, tarla, bağ ve bahçelerimizi arkamıza bakmadan terk ettik. Buğday vatanında buğday yok, saman yok, ne büyük baş hayvan var ne de küçük baş hayvan?
Elin adamına kaptırılan bankalarımız olsun, fabrikalarımız olsun, her biri yılların birer heybetli üretim ve sanayi devi firmalarımız olsun hepsi tek tek geri alınacak; alınacak da nasıl alınacak. Türk Milleti'nin önündeki birinci görevi bu!.. Malına, mülküne acilen yeniden sahip olacak ki rahat yüzü görebilsin; bu ulu vatan toprakları üzerinde huzur içinde yaşayabilsin?
Hele de seçimler, bu ne aceledir böyle...
Yüzde on barajıyla on yıllardır iktidar veya muhalefet oluyorlar. Oluyorlar da ne yapıyorlar!.. Sat, günü kurtar; tekrarlanıp unutturulan vaatleri yeniden piyasaya sür; yeniden oy iste, yeniden iktidar ol, yeniden muhalefet ol. Tam bir kısır döngü? Yüzde on barajını geçip de parlamentoya adım atan ana ve diğer muhalefet partileri milli olsalar da; böyle tanıtsalar da kendilerini, acaba ne kadar milliler? Yüzde on barajını geçip parlamentoya giren partiler, iktidar olsalardı mevcut iktidar partisi gibi icraatlarda bulunacaklardı. Milletimiz bu gerçeği bilsin?
Bir de acele ittifaklar çıktı karşımıza. Kime ne faydası olacak ki. Ulu ve dualı Türk Milleti'ne bir faydası olmayacak ne yazık ki, inşaallah yaşayıp göreceğiz. Bir anda birbirlerine yakın, uzak partiler biraraya geldiler. Barajı aşma endişesi bu ittifaklarda baş etken. Şimdi bir de tartışmalar var: Parlamentoda çoğunluk muhalefette olur gibi tartışmalar; olsa ne olacak, olmasa ne olacak.
Gerçek şu: Milli olduklarını lanse ediyorlar ama, ne kadar milliler. Barajı geçemeyen ama her bakımdan vatansever, devletsever ve milletsever olan partiler, çok da uzak olmayan bir gelecekte milletimizden en çok oyu alacaklardır.
Kıbrıs meselesi var, Kıbrıs diken üstünde? Batı ile aramız açık, Doğu ile de daha çok bizden kaynaklanan güven sorunu var, ekonomi dolarizasyon ateşiyle yanmakta; ne olacak
halimiz.
Birçok devletle aramız bozuk, bazı devletler, en son olarak da Suudi Devleti'nin bir şirket yetkilisi; 2016 yılında Washington'da kurulan Saudi American Public Relation Affairs Committee şirketinin Suudi Arabistanlı kurucusu Salman Al-Ansari sosyal medya hesabından, "Bir Suudi vatandaşı olarak tavsiyem; bu yaz Türkiye'ye gitmeyin. Kötü şeyler olacak" sözleriyle turizm bölgelerinde terör saldırısı olacağını söyledi. Bu beyanlarıyla ulu ülkemiz Türkiye'mize; ulu ve dualı Türk Milleti'ne kötülük planladıklarını da böylece ifşa etmiş oluyorlar? İyi de bizim tedbirlerimiz ne? Tedbir var mı, tedbir! İdare edenlerle, idare edilen milletimiz her zorluğu ve her şer planını aşabilecek firasette midir?
Milletimizin her ferdi çok okuyan, çok çalışan, birbirini her zaman ve her şartta çok seven, koruyan, kollayan mıdır? Bu meziyetlerimiz yaşıyor mu; yaşamıyorsa, diriltecek olan ve yaşatacak olan var mıdır.
Bir de beka sorunumuz var; bunu sık sık ifade eden de idare makamında olanlar?
Akın Aydın, 05 Mayıs 2018 tarihli, 'İran'ı gösterip Türkiye'yi vurabilirler' başlıklı yazısında şu gerçekleri ifade etti: "Soru: Ülkemizin beka sorunu olduğunu, iç ve dış mihraklarca tehdit edildiğini kim söylüyor?
Cevap: 16 yıldır ülkemizi yöneten lider, anlayış ve siyasetçiler.
Soru: Peki, 2002'de böylesi bir sorunumuz yoktu. Ne yaptınız da ülkemizi hedef ülke, beka sorunu yaşayan bir ülke pozisyonuna soktunuz?
Soru: Gerek iktidar ve gerekse iktidara talip olan muhalefetin beka sorununu çözmeye yönelik plan, proje, model, duruş, siyaset anlayışları var mı?
Maalesef hayır. O halde devlet ve milletin bekası için işi ehline teslim etmenin tam zamanı."
Satışlar acele, seçimler acele, ittifaklar acele?
Temennimiz elbette her işimizden hayır görmektir ama bu düşünülmeden yola çıkılan acele işlerden milletçe hayır göremeyeceğimizi de
bilelim!..
Cemal ÇAĞLAR / diğer yazıları
- Satışlar acele seçimler acele / 15.05.2018
- Fabrikalarını satan devletin sonu ne olur? / 23.02.2018
- Dünya büyük savaşa doğru gidiyor / 24.12.2017
- Son kale Türkiye dünya bizi bekliyor / 14.12.2017
- Bu gidişle ekmek kuyruklarını yaşar mıyız? / 10.12.2017
- Ekonomimiz çöküşten kurtarılmalıdır / 19.11.2017
- Fabrikalarını satan devletin sonu ne olur? / 23.02.2018
- Dünya büyük savaşa doğru gidiyor / 24.12.2017
- Son kale Türkiye dünya bizi bekliyor / 14.12.2017
- Bu gidişle ekmek kuyruklarını yaşar mıyız? / 10.12.2017
- Ekonomimiz çöküşten kurtarılmalıdır / 19.11.2017