Suriye’deki iç savaşta taraf olmanın neticesi olarak başımıza örülen çoraplardan biri ve en önemlisi Suriyeli mülteci sorunudur. Özellikle de mültecilerin şehir içerisinde rahatlıkla dolaşması, kiraladıkları evlerde yaşamaları, vatandaşımızın tedavi olduğu hastanelerde tedavi olmaları, vatandaşımızın kullandığı toplu taşıma araçlarında birlikte seyahat etmesi, toplu yaşam alanlarını, alışveriş merkezlerini birlikte paylaşması içinden çıkılmaz bir vaziyet almaktadır.
Hafta sonu amcamın rahatsızlığı sebebiyle Kilis Devlet Hastanesinde 10–12 saat kalmak zorunda kaldık. Orada yaşadığımız hadiseler, durumun ciddiyetinin anlaşılması için yeter zannediyorum. Şunu en başta belirtmekte fayda görüyorum ki; buradaki mülteciler kendilerini misafir değil de sanki bu toprakların sahibi ya da bizim onlara bakmak gibi bir mecburiyetimiz olduğu zannına kapılmışlar. Adamlar her bulundukları alanı sanki babasının çiftliği gibi kullanmaya kalkışıyorlar.
Kültür olarak biz Türkler gibi edepli davranış sergileyen yok. İkinci şahıslarla ilişkilerinde efelik bile taslıyorlar. Her yerde toplu hareket ediyorlar, gruplaşmalar ve dayanışma ruhu sergiliyorlar. Bu da tabi ki vatandaşlarımız arasında tedirginliğe sebebiyet vermektedir. Tedirginliğe sebebiyet veren sadece bu değil ki, neredeyse adamaların her davranışı hata…
Hastamızı acil servisteki erkek gözlem odasına yatırdık. Zaten sadece bir yatak Türk vatandaşı, yani bizim hastamız, geriye kalan 5 yatak Suriyeli yaralılar…
Hastamız ölümle pençeleşiyor durumu çok ağır. Suriyeliler bir yatağın başında en az 5–10 kişi, yüksek sesle konuşuyorlar, gülüşüyorlar, defalarca susmaları için sözle, işaretle, anlayacakları şekilde ikaz etmemize rağmen hala edepsizliğe devam ediyorlar. Yüksek sesle susmalarını ikaz edince adamlar efelenip sanki üstümüze yürür gibi tekbir sesleri çıkarmasınlar mı? “Allahuekber, Allahuekber...” Şu hale bakar mısınız?
Görevlileri, tercümanları çağırdık olay fazla büyümeden yatıştırıldı. Koridora çıktık adamlar koridor köşelerinde, kuytu köşelerde, kapalı alanlarda sigara içiyorlar. Görevliler ikaz etse de fazla dikkate alan yok. Hasta bakıcının biri bağırarak, “Allah belanızı versin, suç sizde değil, sizi buraya kabul edenlerde” diye hiddetlendiğine şahit oluyoruz. Hemşiresinden hasta bakıcısına, hastasından hasta yakınına varıncaya kadar ağızlarda dolaşan şu sitemli söz durumun ciddiyetini anlatmaya yeterlidir sanırım; “adamlar sanki memleketimizi işgal etti” Ben bu sözleri kulağımla duydum…
Acil servise cepheden bir yaralı geliyor, Suriyeliler topluca karşılıyorlar, kalabalıklar oluşturuyorlar, hastane bahçesinde, yollarda topluca geziyor, topluca hareket ediyorlar.
Ben, gördüğüm ve yaşadığım bu manzaradan çok ama çok rahatsızlık duydum. Kilisliler de bu durumdan oldukça rahatsızlık duymaktadır. Bu yaşananlar zamanla gerginliğe ve kavgalara sebebiyet verebilir. İlgililer bu duruma acilen bir çözüm bulmalı; mültecilerle vatandaşın aynı ortamları paylaşmasına ve serbest dolaşımlarına asla müsaade edilmemelidir.
Suriyelilerin yükü gittikçe artmaktadır. Bu yük daha fazla taşınamaz diyoruz. Bizden hatırlatması…
Hafta sonu amcamın rahatsızlığı sebebiyle Kilis Devlet Hastanesinde 10–12 saat kalmak zorunda kaldık. Orada yaşadığımız hadiseler, durumun ciddiyetinin anlaşılması için yeter zannediyorum. Şunu en başta belirtmekte fayda görüyorum ki; buradaki mülteciler kendilerini misafir değil de sanki bu toprakların sahibi ya da bizim onlara bakmak gibi bir mecburiyetimiz olduğu zannına kapılmışlar. Adamlar her bulundukları alanı sanki babasının çiftliği gibi kullanmaya kalkışıyorlar.
Kültür olarak biz Türkler gibi edepli davranış sergileyen yok. İkinci şahıslarla ilişkilerinde efelik bile taslıyorlar. Her yerde toplu hareket ediyorlar, gruplaşmalar ve dayanışma ruhu sergiliyorlar. Bu da tabi ki vatandaşlarımız arasında tedirginliğe sebebiyet vermektedir. Tedirginliğe sebebiyet veren sadece bu değil ki, neredeyse adamaların her davranışı hata…
Hastamızı acil servisteki erkek gözlem odasına yatırdık. Zaten sadece bir yatak Türk vatandaşı, yani bizim hastamız, geriye kalan 5 yatak Suriyeli yaralılar…
Hastamız ölümle pençeleşiyor durumu çok ağır. Suriyeliler bir yatağın başında en az 5–10 kişi, yüksek sesle konuşuyorlar, gülüşüyorlar, defalarca susmaları için sözle, işaretle, anlayacakları şekilde ikaz etmemize rağmen hala edepsizliğe devam ediyorlar. Yüksek sesle susmalarını ikaz edince adamlar efelenip sanki üstümüze yürür gibi tekbir sesleri çıkarmasınlar mı? “Allahuekber, Allahuekber...” Şu hale bakar mısınız?
Görevlileri, tercümanları çağırdık olay fazla büyümeden yatıştırıldı. Koridora çıktık adamlar koridor köşelerinde, kuytu köşelerde, kapalı alanlarda sigara içiyorlar. Görevliler ikaz etse de fazla dikkate alan yok. Hasta bakıcının biri bağırarak, “Allah belanızı versin, suç sizde değil, sizi buraya kabul edenlerde” diye hiddetlendiğine şahit oluyoruz. Hemşiresinden hasta bakıcısına, hastasından hasta yakınına varıncaya kadar ağızlarda dolaşan şu sitemli söz durumun ciddiyetini anlatmaya yeterlidir sanırım; “adamlar sanki memleketimizi işgal etti” Ben bu sözleri kulağımla duydum…
Acil servise cepheden bir yaralı geliyor, Suriyeliler topluca karşılıyorlar, kalabalıklar oluşturuyorlar, hastane bahçesinde, yollarda topluca geziyor, topluca hareket ediyorlar.
Ben, gördüğüm ve yaşadığım bu manzaradan çok ama çok rahatsızlık duydum. Kilisliler de bu durumdan oldukça rahatsızlık duymaktadır. Bu yaşananlar zamanla gerginliğe ve kavgalara sebebiyet verebilir. İlgililer bu duruma acilen bir çözüm bulmalı; mültecilerle vatandaşın aynı ortamları paylaşmasına ve serbest dolaşımlarına asla müsaade edilmemelidir.
Suriyelilerin yükü gittikçe artmaktadır. Bu yük daha fazla taşınamaz diyoruz. Bizden hatırlatması…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025