Bu yıl 29 Ekim-10 Kasım aralığında küçüklüğümün aynı devrelerini hatırladım. Okullar yeni açılmış, sınıflara alışılmış, yaklaşan millî günlerde şiir okuyacaklar yavaş yavaş belirlenmiş olurdu.
Ekim'in son haftası ile Kasım başı yoğun bir vatan-bayrak-millet duygusu ile yaşanırdı.
Yarım asrı geride bırakmış olmanın fütursuz rahatlığı ile arkama yaslandım, 2001'in aynı zaman dilimini değerlendirdim.
Midem bulandı.........
Önce Türkülerime dil uzattılar, Rumca ve Ermenice söylemeye başladılar.
Sonra dünyanın en değersiz banknotunun üzerine Atatürk'ün resmini bastılar.
Yetmedi.
10 Kasım günü Serdengeçti'nin ölüm yıldönümünün bazı basın organlarında Atatürk'ün alternatifi imiş gibi yansıtılmasına haklı olarak "içerleyen" bir gazete Öcalan'ın çarşaf çarşaf fotoğraflarını yayınlıyordu.
Öcalan'ın mükellef malikânesindeki ısıcamlı müstakil odasında ortopedik yatağının yanındaki ortopedik koltuğunda çıplak ayaklarını uzatmış "Terörle Mücadele Yasası"nı okurken çekilmiş bıyıksız fotoğrafları neden 9 veya 11 Kasım'da değil de 10 Kasım'da yayınlandı?
"Avukatlar iyi niyet suiistimalinde bulundu'' diyen konu ile "ilgili" bakan Hikmet Sami Türk şöyle devam etmiş; "Öcalan'ın bu fotoğrafları ancak avukatları tarafından çekilmiş olabilir. Türkiye'deki avukatları zaten sürekli görüşüyor. Avukatların müvekkili ile görüşme özgürlüğü var. Türkiye'deki avukatlarından bugüne kadar böyle bir şeye rastlanmadı. Ancak son dönemde, İsveç'in merhum Başbakanı Olof Palme cinayetiyle ilgili o ülkeden avukatlar gelmişti. Bir de Öcalan'ın AİHM'den avukatları var. Böyle bir fotoğraf çekilmişse, ancak onlar tarafından gerçekleştirilmiş olabilir. Avukatlar eğer böyle bir şey yaptıysa, bu, iyi niyetin suistimali demektir. Çünkü cezaevi yönetimi avukatlara karşı hep iyi niyetli davrandı. Konuyu incelemeden bir yargıda bulunmak istemiyorum.''
Konu ile "ilgili olmayan" bakanlardan Çakmakoğlu da; "Büyük ihtimalle yurtdışından gelen avukatlar böyle birşey yapmış olabilir. Abdullah Öcalan'ın artık İmralı'dan çıkartılıp normal bir cezaevine konulması ve oranın hükümlerine tabi olması gerekir'' diye tepkisini dile getirmiş.
Başbakan yardımcılarından, "AB'den başka hiçbir şeyle ilgili olmayanı" Mesut Yılmaz da "Önemsenecek bir durum değil" demekle yetinmiş.
Ve işin cılkı ertesi gün çıkıyor. Adalet Bakanlığı fotoğrafların "ne kadar iyi ğartlarda misafir edildiğini ispatlamak üzere AİHM'ye gönderilen dosya için" ve bizzat kendileri tarafından çekildiğini açıklıyor.
Bakan önce "yabancı avukatlar çekmiş olabilir" diyor. Yabancı avukatlar yanlarında kimse olmadan mı görüşüyorlar katille?
Ve bakan fotoğrafların çekildiğini benim gibi, "kendi bakanlığının" açıklamasından sonra mı öğreniyor?
Söz konusu şahıs bağımsız Türk adaleti tarafından "Türk milleti adına" verilen bir kararla idama mahkûm edilmiş bir teröristtir beyler..
Aynı, yakalamak için Amerika'nın dünyayı ateşe boğduğu Ladin gibi bir terörist.
Siz "müttefik" Amerika'nın, Lâdin'i yakalayınca "asmayıp besleyeceğini" mi düşünüyorsunuz? Özel konut mu tahsis edecek Amerika, meselâ Dünya İnsan Hakları Mahkemesi'nden gelecek kararı mı bekleyecek?
30.000 kişinin haklarını gözetmeyen katilin insan hakkı mı olurmuş?
2000 yılı 11 Ocak tarihindeki "liderler mutabakatı"na kadar Öcalan "idamlık" idi.
O tarihten bu yana hayatı değil, idam kararı askıya alınmış bir hükümlüdür.
Ve ilgili, ilgisiz, sadece AB ile ilgili koalisyon ortakları ondan artık "asacağız" diye değil, "iyi niyetimizi suistimal etti", "başka cezaevine gönderelim", önemsiz" diye söz etmektedirler.
Koalisyon ortaklarının "idam kararını askıya aldıkları" terörist katil; Avrupa'da yayınlanan gazetesine gönderdiği yazıda felsefe yapmaktan da geri kalmıyor, dinlerin oluşumu, "İsa, Musa ve Muhammed" adına ahkâmlar kesmekte, örgütüne taktik vermekte, onları yüreklendirmektedir.
Bu yazıyı faksla mı göndermektedir katil, elektronik posta mı kullanmaktadır?
12 Ocak 2000 tarihli mutabakatınızda katile böyle yazı yazma hakkı neyin karşılığı tanındı?
Yüreğiniz yetiyorsa Şehit Aileleri Derneklerini kabul edip 10 Kasım günü yayınlanan bu fotoğraflar hakkında ne düşündüklerini sorsanıza!
Yoksa onlar AB'ye akredite Sivil Toplum Örgütü, NGO değiller mi?
Aklım sana emanet Allâhım...
Ekim'in son haftası ile Kasım başı yoğun bir vatan-bayrak-millet duygusu ile yaşanırdı.
Yarım asrı geride bırakmış olmanın fütursuz rahatlığı ile arkama yaslandım, 2001'in aynı zaman dilimini değerlendirdim.
Midem bulandı.........
Önce Türkülerime dil uzattılar, Rumca ve Ermenice söylemeye başladılar.
Sonra dünyanın en değersiz banknotunun üzerine Atatürk'ün resmini bastılar.
Yetmedi.
10 Kasım günü Serdengeçti'nin ölüm yıldönümünün bazı basın organlarında Atatürk'ün alternatifi imiş gibi yansıtılmasına haklı olarak "içerleyen" bir gazete Öcalan'ın çarşaf çarşaf fotoğraflarını yayınlıyordu.
Öcalan'ın mükellef malikânesindeki ısıcamlı müstakil odasında ortopedik yatağının yanındaki ortopedik koltuğunda çıplak ayaklarını uzatmış "Terörle Mücadele Yasası"nı okurken çekilmiş bıyıksız fotoğrafları neden 9 veya 11 Kasım'da değil de 10 Kasım'da yayınlandı?
"Avukatlar iyi niyet suiistimalinde bulundu'' diyen konu ile "ilgili" bakan Hikmet Sami Türk şöyle devam etmiş; "Öcalan'ın bu fotoğrafları ancak avukatları tarafından çekilmiş olabilir. Türkiye'deki avukatları zaten sürekli görüşüyor. Avukatların müvekkili ile görüşme özgürlüğü var. Türkiye'deki avukatlarından bugüne kadar böyle bir şeye rastlanmadı. Ancak son dönemde, İsveç'in merhum Başbakanı Olof Palme cinayetiyle ilgili o ülkeden avukatlar gelmişti. Bir de Öcalan'ın AİHM'den avukatları var. Böyle bir fotoğraf çekilmişse, ancak onlar tarafından gerçekleştirilmiş olabilir. Avukatlar eğer böyle bir şey yaptıysa, bu, iyi niyetin suistimali demektir. Çünkü cezaevi yönetimi avukatlara karşı hep iyi niyetli davrandı. Konuyu incelemeden bir yargıda bulunmak istemiyorum.''
Konu ile "ilgili olmayan" bakanlardan Çakmakoğlu da; "Büyük ihtimalle yurtdışından gelen avukatlar böyle birşey yapmış olabilir. Abdullah Öcalan'ın artık İmralı'dan çıkartılıp normal bir cezaevine konulması ve oranın hükümlerine tabi olması gerekir'' diye tepkisini dile getirmiş.
Başbakan yardımcılarından, "AB'den başka hiçbir şeyle ilgili olmayanı" Mesut Yılmaz da "Önemsenecek bir durum değil" demekle yetinmiş.
Ve işin cılkı ertesi gün çıkıyor. Adalet Bakanlığı fotoğrafların "ne kadar iyi ğartlarda misafir edildiğini ispatlamak üzere AİHM'ye gönderilen dosya için" ve bizzat kendileri tarafından çekildiğini açıklıyor.
Bakan önce "yabancı avukatlar çekmiş olabilir" diyor. Yabancı avukatlar yanlarında kimse olmadan mı görüşüyorlar katille?
Ve bakan fotoğrafların çekildiğini benim gibi, "kendi bakanlığının" açıklamasından sonra mı öğreniyor?
Söz konusu şahıs bağımsız Türk adaleti tarafından "Türk milleti adına" verilen bir kararla idama mahkûm edilmiş bir teröristtir beyler..
Aynı, yakalamak için Amerika'nın dünyayı ateşe boğduğu Ladin gibi bir terörist.
Siz "müttefik" Amerika'nın, Lâdin'i yakalayınca "asmayıp besleyeceğini" mi düşünüyorsunuz? Özel konut mu tahsis edecek Amerika, meselâ Dünya İnsan Hakları Mahkemesi'nden gelecek kararı mı bekleyecek?
30.000 kişinin haklarını gözetmeyen katilin insan hakkı mı olurmuş?
2000 yılı 11 Ocak tarihindeki "liderler mutabakatı"na kadar Öcalan "idamlık" idi.
O tarihten bu yana hayatı değil, idam kararı askıya alınmış bir hükümlüdür.
Ve ilgili, ilgisiz, sadece AB ile ilgili koalisyon ortakları ondan artık "asacağız" diye değil, "iyi niyetimizi suistimal etti", "başka cezaevine gönderelim", önemsiz" diye söz etmektedirler.
Koalisyon ortaklarının "idam kararını askıya aldıkları" terörist katil; Avrupa'da yayınlanan gazetesine gönderdiği yazıda felsefe yapmaktan da geri kalmıyor, dinlerin oluşumu, "İsa, Musa ve Muhammed" adına ahkâmlar kesmekte, örgütüne taktik vermekte, onları yüreklendirmektedir.
Bu yazıyı faksla mı göndermektedir katil, elektronik posta mı kullanmaktadır?
12 Ocak 2000 tarihli mutabakatınızda katile böyle yazı yazma hakkı neyin karşılığı tanındı?
Yüreğiniz yetiyorsa Şehit Aileleri Derneklerini kabul edip 10 Kasım günü yayınlanan bu fotoğraflar hakkında ne düşündüklerini sorsanıza!
Yoksa onlar AB'ye akredite Sivil Toplum Örgütü, NGO değiller mi?
Aklım sana emanet Allâhım...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002