Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral, yapılan bir törenle resmen CHP saflarına katıldı.
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu Başkanı'nın yani emekçi kesimin, halkın temsilcisinin CHP'ye katılması, hem düşündürücüdür, hem de kendisine güvenen kesim için büyük bir hayal kırıklığıdır.
Zira, Atatürk'ün halkçılık ilkesi üzerine bina edilmiş tarihî Cumhuriyet Halk Partisi'nin bugünkü misyonu, halkçılıktan çok uzaktır.
Bugünün CHP'si, Genel Başkanı Deniz Baykal'ın büyük bir şevkle taraftarı olduğu AB'yi sonuna kadar desteklemekte; verdiği borç krediler ve istediği teminatlarla ülkeyi yabancı sermayeye altın tabakta sunmaya hazırlanan IMF programlarına harfiyen sadık kalacağını her fırsatta ifade etmektedir.
IMF'nin Türkiye'deki en güçlü savunucusu Kemal Derviş'in CHP'li olduğu unutulmalıdır.
Yani CHP, günümüzde halkın temsilcisi değil, global sermayenin sözcüsü durumuna gelmiştir.
Bayram Meral ise, yakın geçmişe kadar işçinin sesi olarak IMF önünde ezilenlerle beraber IMF'nin karşısında duran, ülkeyi bekleyen tehlikelerine dikkat çekerek "AB'ye hayır" diyen bir başkan portresinde idi.
Özellikle, AB'nin ulusal çıkarlarımıza, bütünlüğümüze ve bağımsızlığımıza yönelik tehlikeler içeren kararları konusunda Türk-İş'in ve şahsının hassasiyetlerini rapor halinde Cumhurbaşkanımıza sunması, milli bir duruş sergilediğinin ifadesiydi.
Kıbrıs, Ermeni Soykırımı iddiaları, Azınlıklar-Bölücülük, Ege Sorunu, Patrikhane, Heybeliada Ruhban Okulu meseleleri hakkındaki Avrupa Parlamentosu'nun kararlarıyla IMF programları konusunun işlendiği bir raporu Sn. Sezer'e takdim eden Bayram Meral, 20 Aralık 2001 tarihinde bu konularla ilgili şu değerlendirmeleri yapmıştı:
"Türk-İş bu kararların ulusal çıkarlarımıza ters düştüğü kanısındadır ve bunların yerine getirilmesi durumunda Türkiye'nin bütünlüğünün tehlikeye düşeceği kaygısını taşımaktadır.
Avrupa Parlamentosu'nun bu talepler yerine gelmeden Türkiye'nin üyeliği konusunda olumlu görüş bildirmesi de mümkün gözükmemektedir."
"AB ile gerçekleştirmiş bulunduğumuz Gümrük Birliği ilişkisi Türkiye'nin aleyhine de işlemektedir."
Bugün CHP safların katılan Sn. Meral'in geçmişte izlediği bu tutumla alakâsı kalmamıştır.
Zira, bu nasıl halkçılıktır ki, AB taraftarı bir genel başkanın arkasında, IMF'nin Türkiye'deki kilit ismi Sn. Derviş'le kol kola hareket etme kararı aldırmıştır?
Gerçek bir halkçının, AB'ci ve IMF'ci zihniyetlerin yanında yeri yoktur.
Eğer Sayın Başkan, geçen yıl yaptığı değerlendirmelerinin sahibi ise bu parti ile işi yoktur.
Dolayısıyla ne değişmiştir ki, işçinin sözcüsü bugün saflarını değiştirerek, global sermayenin egemenliğini kabul eden bir mantığın yanında yer alabilmektedir?
Bugüne kadarki tezleriyle taban tabana zıt tutumu, O'na güvenen onbinlerce insanı da hayal kırıklığına uğratmıştır.
Bu tutum, "Bayram Meral senelerce kendini ve gerçek yüzünü gizledi mi?" ve "Halkımızı, böyle şahsiyetler mi yönlendiriyor?" sorularını ister istemez akıllara getirmektedir.
Türkiye'de zaman zaman şahit olduğumuz kimlik değişimleri, "Bu ülkeyi aslında kimler idare ediyor?" sorusuna cevap aratmaktadır.
Gerçekten de, bu ülkeyi kimler idare ediyor?
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu Başkanı'nın yani emekçi kesimin, halkın temsilcisinin CHP'ye katılması, hem düşündürücüdür, hem de kendisine güvenen kesim için büyük bir hayal kırıklığıdır.
Zira, Atatürk'ün halkçılık ilkesi üzerine bina edilmiş tarihî Cumhuriyet Halk Partisi'nin bugünkü misyonu, halkçılıktan çok uzaktır.
Bugünün CHP'si, Genel Başkanı Deniz Baykal'ın büyük bir şevkle taraftarı olduğu AB'yi sonuna kadar desteklemekte; verdiği borç krediler ve istediği teminatlarla ülkeyi yabancı sermayeye altın tabakta sunmaya hazırlanan IMF programlarına harfiyen sadık kalacağını her fırsatta ifade etmektedir.
IMF'nin Türkiye'deki en güçlü savunucusu Kemal Derviş'in CHP'li olduğu unutulmalıdır.
Yani CHP, günümüzde halkın temsilcisi değil, global sermayenin sözcüsü durumuna gelmiştir.
Bayram Meral ise, yakın geçmişe kadar işçinin sesi olarak IMF önünde ezilenlerle beraber IMF'nin karşısında duran, ülkeyi bekleyen tehlikelerine dikkat çekerek "AB'ye hayır" diyen bir başkan portresinde idi.
Özellikle, AB'nin ulusal çıkarlarımıza, bütünlüğümüze ve bağımsızlığımıza yönelik tehlikeler içeren kararları konusunda Türk-İş'in ve şahsının hassasiyetlerini rapor halinde Cumhurbaşkanımıza sunması, milli bir duruş sergilediğinin ifadesiydi.
Kıbrıs, Ermeni Soykırımı iddiaları, Azınlıklar-Bölücülük, Ege Sorunu, Patrikhane, Heybeliada Ruhban Okulu meseleleri hakkındaki Avrupa Parlamentosu'nun kararlarıyla IMF programları konusunun işlendiği bir raporu Sn. Sezer'e takdim eden Bayram Meral, 20 Aralık 2001 tarihinde bu konularla ilgili şu değerlendirmeleri yapmıştı:
"Türk-İş bu kararların ulusal çıkarlarımıza ters düştüğü kanısındadır ve bunların yerine getirilmesi durumunda Türkiye'nin bütünlüğünün tehlikeye düşeceği kaygısını taşımaktadır.
Avrupa Parlamentosu'nun bu talepler yerine gelmeden Türkiye'nin üyeliği konusunda olumlu görüş bildirmesi de mümkün gözükmemektedir."
"AB ile gerçekleştirmiş bulunduğumuz Gümrük Birliği ilişkisi Türkiye'nin aleyhine de işlemektedir."
Bugün CHP safların katılan Sn. Meral'in geçmişte izlediği bu tutumla alakâsı kalmamıştır.
Zira, bu nasıl halkçılıktır ki, AB taraftarı bir genel başkanın arkasında, IMF'nin Türkiye'deki kilit ismi Sn. Derviş'le kol kola hareket etme kararı aldırmıştır?
Gerçek bir halkçının, AB'ci ve IMF'ci zihniyetlerin yanında yeri yoktur.
Eğer Sayın Başkan, geçen yıl yaptığı değerlendirmelerinin sahibi ise bu parti ile işi yoktur.
Dolayısıyla ne değişmiştir ki, işçinin sözcüsü bugün saflarını değiştirerek, global sermayenin egemenliğini kabul eden bir mantığın yanında yer alabilmektedir?
Bugüne kadarki tezleriyle taban tabana zıt tutumu, O'na güvenen onbinlerce insanı da hayal kırıklığına uğratmıştır.
Bu tutum, "Bayram Meral senelerce kendini ve gerçek yüzünü gizledi mi?" ve "Halkımızı, böyle şahsiyetler mi yönlendiriyor?" sorularını ister istemez akıllara getirmektedir.
Türkiye'de zaman zaman şahit olduğumuz kimlik değişimleri, "Bu ülkeyi aslında kimler idare ediyor?" sorusuna cevap aratmaktadır.
Gerçekten de, bu ülkeyi kimler idare ediyor?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Abdulkadir Baş / diğer yazıları
- Gerçekleri görebilmek / 05.11.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002