"Ulusal sanayici ve İşadamları Derneği"nden daha önce bahsetmiştim. Hâfızaları tazelemek için tekrar edeyim kendi kulvarında, AB şakşakçılığı maskesi altında Türkiye'yi bölmek-parçalamak isteyen Tüsiad'a alternatif oluşturuyor, onu dengelemek endişesi taşıyor.
İşte bu USİAD diyor ki; "Yönetiminde bulunmadığımız, söz ve karar hakkımızın da bulunmadığı bir devletin (AB'nin) bayrağını kuruluşlarımıza dikmek, onu ulusal bayrağımızla eş tutmak en hafif deyimiyle mazoşizm'dir. AB bayrağı asanlara sormak gerekir; bu birlik içinde yokuz, söz hakkımız yok, veto hakkımız yok... Bunlar yetmiyormuş gibi, bayrağını astığınız bu birlik, 1987'de sözde Ermeni soykırımı yasa tasarısını parlâmentosunda kabul etti. Türkiye'nin Güneydoğu sınırını farklı çiziyor, Kıbrıs'ta ödün istiyor, Ege'de Yunan tezini savunuyor... Siz bunlardan zevk mi alıyorsunuz?"
USİAD'cılar yüzde yüz haklı. Dün yazmıştık, anlamamakta ısrar edenler için bu gün de tekrar edelim. Artık Ege'ye araştırma gemisi bile çıkaramıyoruz. Piri Reis'in denize açılması söz konusu olunca Yunanistan'ın gösterdiği tepki üzerine "Vallahi billahi Ege'ye değil, Doğu Akdeniz'e göndereceğiz. Endişe etmeyin" denmişti Yunanlılara.
Atatürk "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir" emrini verip de orduyu İzmir'e gönderirken haritaya yanlış mı bakmıştı?
Ermeni ve Rum Patrik ve papazlar her hafta sonu turizm kılıfı altında Anadolu'da âyin düzenliyorlar. Ermeniler toprak alıp tapu davaları açıyorlar. Amerikan vatandaşı bir Ermeni de Van'da satın aldığı otelin adını Vartan (Ermenice Zafer) takmış. Millî amblem saydıkları Ağrı'ya batıdan bakmanın keyfini çıkarıyor.
Avrupa Parlâmenterler Birliği Başkanı Lord Russel Johnston, uzakta filân değil hem de Ankara'da, hem de Başbakan'ın gözünün içine baka baka "Türkiye'de köklü bir bölücülük korkusu bulunduğunu, bunun da bazı reformların yapılmasını engellediğini, Kürtçe eğitim hakkı tanınmasının ayrılıkçılığa yol açmayacağını" söylüyor.
Yâni Lord hazretleri buyuruyorlar ki; "Korkmayın, bölünün".
Yahu o zaman anlı şanlı "Büyük" Britanya, İrlanda'nın neden altını üstüne getiriyor?
Milliyetçilik ne demektir? Kendi millî çıkarlarını dışa karşı korumak; senin hayatına kastetmediği sürece diğer milletlerin haklarına saygılı olmak, ama saygı göstereceğim diye de kendini ezdirmemek.
Bu yolda uygulanacak politika elbette ve mutlaka "milletin yararına" olmalıdır ve "milletin onayı" ile kararlaştırılıp uygulanmalıdır..
Egemenliğimiz kullanmak için yetki verdiğimiz vekillerimizin oluşturduğu meclisten son iki yılda milletin yararına çıkartılan hangi yasayı hatırlıyorsunuz?
Burada tam anlamıyla tek taraflı bir aşk söz konusudur. Nazlı sevgili AB'nin bizde hiç gönlü yoktur ama babası bizi kullanabilmek için göz süzüp cilve yapmaya devam etmesini söylemektedir kızına.
Peki yoluna güller döktüğümüz, uğruna kul köle olduğumuz Avrupa'nın hangi Avrupa olduğunu, evin hangi kızına talip olduğumuzu gerçekten biliyor muyuz?
Neyin beklediğinin farkında mıyız bizi?
Çünkü iki kız tamamen farklı karakterde... İşin kötüsü hiç oğlu olmayan baba da bütün mirasını hangi kızına bırakacağına henüz karar verememiş durumda.
Almanya bir başkan, bir hükümet ve iki kanatlı bir parlâmentodan oluşan ve "ulus devletleri aşan federatif bir yapı"dan söz ediyor.
Fransa ise Federal Avrupa'ya karşı çıkıyor. O; demokrasi ve insan haklarının anahtar rol oynayacağı, kültürel çeşitlilikten toplumsal projelendirmeye ve yargı sisteminin yeniden yapılanmasına giden bir "Ulusal Devletler Federasyonu" istiyor.
Yâni ya Almanya'nın dediği gibi egemenlikten vaz geçip federasyona katılacaksınız yahut Fransa'nın önerdiği değişiklikleri yaparak ulus devlet olup federasyona katılacaksınız.
Her iki halde de Türkiye'nin hâli duman... Hangisinin dediğini yaparsak yapalım ortada Türkiye filân kalmayacak...
Olsa olsa "Anadolu ve Trakya Mozaik Cumhuriyetleri Birliği"nin AB'ye katılmasıdır söz konusu ettikleri. Amblem olarak meselâ Ararat Dağı, Ayasofya Müzesi ve Sumelâ Manastırı'nı ihtiva eden bayrağı ile.
Nereden bakarsanız bakın sonuçta iş umutsuz.. Çünkü hem bu kızı bize vermezler fazla heveslenmeyin, hem daha biz gerçekte hangi kızın peşinde olduğumuzun farkında değiliz.
Verirlerse eğer , verdiklerinde de biz "biz" olmayacağız, "biz"likten çıkmış olacağız.
Farkında mıyız?
İşte bu USİAD diyor ki; "Yönetiminde bulunmadığımız, söz ve karar hakkımızın da bulunmadığı bir devletin (AB'nin) bayrağını kuruluşlarımıza dikmek, onu ulusal bayrağımızla eş tutmak en hafif deyimiyle mazoşizm'dir. AB bayrağı asanlara sormak gerekir; bu birlik içinde yokuz, söz hakkımız yok, veto hakkımız yok... Bunlar yetmiyormuş gibi, bayrağını astığınız bu birlik, 1987'de sözde Ermeni soykırımı yasa tasarısını parlâmentosunda kabul etti. Türkiye'nin Güneydoğu sınırını farklı çiziyor, Kıbrıs'ta ödün istiyor, Ege'de Yunan tezini savunuyor... Siz bunlardan zevk mi alıyorsunuz?"
USİAD'cılar yüzde yüz haklı. Dün yazmıştık, anlamamakta ısrar edenler için bu gün de tekrar edelim. Artık Ege'ye araştırma gemisi bile çıkaramıyoruz. Piri Reis'in denize açılması söz konusu olunca Yunanistan'ın gösterdiği tepki üzerine "Vallahi billahi Ege'ye değil, Doğu Akdeniz'e göndereceğiz. Endişe etmeyin" denmişti Yunanlılara.
Atatürk "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir" emrini verip de orduyu İzmir'e gönderirken haritaya yanlış mı bakmıştı?
Ermeni ve Rum Patrik ve papazlar her hafta sonu turizm kılıfı altında Anadolu'da âyin düzenliyorlar. Ermeniler toprak alıp tapu davaları açıyorlar. Amerikan vatandaşı bir Ermeni de Van'da satın aldığı otelin adını Vartan (Ermenice Zafer) takmış. Millî amblem saydıkları Ağrı'ya batıdan bakmanın keyfini çıkarıyor.
Avrupa Parlâmenterler Birliği Başkanı Lord Russel Johnston, uzakta filân değil hem de Ankara'da, hem de Başbakan'ın gözünün içine baka baka "Türkiye'de köklü bir bölücülük korkusu bulunduğunu, bunun da bazı reformların yapılmasını engellediğini, Kürtçe eğitim hakkı tanınmasının ayrılıkçılığa yol açmayacağını" söylüyor.
Yâni Lord hazretleri buyuruyorlar ki; "Korkmayın, bölünün".
Yahu o zaman anlı şanlı "Büyük" Britanya, İrlanda'nın neden altını üstüne getiriyor?
Milliyetçilik ne demektir? Kendi millî çıkarlarını dışa karşı korumak; senin hayatına kastetmediği sürece diğer milletlerin haklarına saygılı olmak, ama saygı göstereceğim diye de kendini ezdirmemek.
Bu yolda uygulanacak politika elbette ve mutlaka "milletin yararına" olmalıdır ve "milletin onayı" ile kararlaştırılıp uygulanmalıdır..
Egemenliğimiz kullanmak için yetki verdiğimiz vekillerimizin oluşturduğu meclisten son iki yılda milletin yararına çıkartılan hangi yasayı hatırlıyorsunuz?
Burada tam anlamıyla tek taraflı bir aşk söz konusudur. Nazlı sevgili AB'nin bizde hiç gönlü yoktur ama babası bizi kullanabilmek için göz süzüp cilve yapmaya devam etmesini söylemektedir kızına.
Peki yoluna güller döktüğümüz, uğruna kul köle olduğumuz Avrupa'nın hangi Avrupa olduğunu, evin hangi kızına talip olduğumuzu gerçekten biliyor muyuz?
Neyin beklediğinin farkında mıyız bizi?
Çünkü iki kız tamamen farklı karakterde... İşin kötüsü hiç oğlu olmayan baba da bütün mirasını hangi kızına bırakacağına henüz karar verememiş durumda.
Almanya bir başkan, bir hükümet ve iki kanatlı bir parlâmentodan oluşan ve "ulus devletleri aşan federatif bir yapı"dan söz ediyor.
Fransa ise Federal Avrupa'ya karşı çıkıyor. O; demokrasi ve insan haklarının anahtar rol oynayacağı, kültürel çeşitlilikten toplumsal projelendirmeye ve yargı sisteminin yeniden yapılanmasına giden bir "Ulusal Devletler Federasyonu" istiyor.
Yâni ya Almanya'nın dediği gibi egemenlikten vaz geçip federasyona katılacaksınız yahut Fransa'nın önerdiği değişiklikleri yaparak ulus devlet olup federasyona katılacaksınız.
Her iki halde de Türkiye'nin hâli duman... Hangisinin dediğini yaparsak yapalım ortada Türkiye filân kalmayacak...
Olsa olsa "Anadolu ve Trakya Mozaik Cumhuriyetleri Birliği"nin AB'ye katılmasıdır söz konusu ettikleri. Amblem olarak meselâ Ararat Dağı, Ayasofya Müzesi ve Sumelâ Manastırı'nı ihtiva eden bayrağı ile.
Nereden bakarsanız bakın sonuçta iş umutsuz.. Çünkü hem bu kızı bize vermezler fazla heveslenmeyin, hem daha biz gerçekte hangi kızın peşinde olduğumuzun farkında değiliz.
Verirlerse eğer , verdiklerinde de biz "biz" olmayacağız, "biz"likten çıkmış olacağız.
Farkında mıyız?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002