PKK ilk vahşetini 1984 yılında gerçekleştirmişti. Yıl 2024. Türkiye Cumhuriyeti tam 40 yıldır terörle mücadele ediyor ve bu 40 yılın 22 yılında AKP iktidarda.
Bu 22 yıla baktığımızda, 'terörü bitireceğiz, bitirdik, inlerine girdik, yok ettik, artık inlerinden başlarını bile çıkaramıyorlar' söylemlerini dillerinden hiç düşmedi.
Şehit cenazelerindeki, 'şehitlik tepesi hiç boş kalmayacak, şehitlik en büyük mertebedir, Allah, bize de bu makamı nasip etsin' şeklindeki açıklamaları ve üstü kapalı siyasi söylem ve de hedef göstermeleri de hiç bitmedi.
Haliyle terör de bitmedi. Tam aksine terörle mücadelede yeni cepheler açıldı.
2023 biterken 12 şehit verdik. 2024 başladı 9 şehit daha verdik. Şehit verdiğimiz yerler belli, yapılan açıklamalar aynı.
Hemen herkes bölgedeki doğa ve arazi şartlarından bahsediyor. Askerimizin şartlara karşı her türlü donanıma sahip olduğu ve her türlü teknik destek sağlandığı ifade ediliyor ki, bundan hiç kuşkum yok.
Demek ki karşıdaki düşmanda aynı donanım ve teknik desteğe sahip.
Bir vatandaş olarak bu, 'üç, beş çapulcu' dediğimiz teröristlerin böylesi zorlu bir coğrafyada ve bu hava şartlarında hangi cesaretle askerimize saldırabiliyorlar, sorusunun cevabını merak ediyorum.
Demek ki bu teröristlere istihbarat desteği sağlanıyor. Lojistik destek sağlanıyor. Eğitim veriliyor.
Kim sağlıyor, sorusunun cevabını herkes biliyor. İncirlik ve Kürecik hala faaliyette. Haliyle nereden sağlanıyor, sorusunun cevabı da net.
O halde asıl düşmanı görmeden bu terör bitmez. Şehit haberleri gelmeye devam eder. Siyasiler taziye mesajı yayınlama yarışına girer.
Dün ve bugün olduğu gibi iktidar ve MHP lanetler, keskin cümleler kurar. Cümlelerini CHP ve DEM ile bitirir ve vatandaşın karşısına 'kirli hedeflerine ulaşamayacaklar, bunlara fırsat vermeyeceğiz' sözleriyle seçimden seçime koşarlar.
Sonra hep beraber ABD istedi diye İsveç'in NATO üyeliğine evet, derler.
'Masada ve sahadaki Türkiye iddiamız gerçeğe dönüşmektedir'
9 şehit haberi gelmeden önce Sayın Erdoğan yaptığı açıklamada; 'Türkiye küresel satranç tahtasında oyun kurucu bir aktör olarak müessir güç konumunu günden güne pekiştirmektedir.
Masada ve sahada güçlü Türkiye iddiamız hamdolsun artık tüm unsurları ile birlikte gerçeğe dönüşmektedir.
Bakınız bunu sadece biz söylemiyoruz, Avrupa'dan Asya'ya, Afrika'dan Amerika'ya dünyanın farklı kıtalarındaki pek çok muhatabımızda bu gerçeği dile getiriyor' diyordu.
Sonuç: 2 haftada 21 askerimizi şehit verdik, onlarca askerimiz yaralandı.
İsrail'e günde 8 gemi gidiyor
Siyaset sahnesine çıktıkları günden bu tarafa, 'Filistin davasının sahibi biziz' diyenler bitmeyen zulüm ve soykırıma karşı ne bir icraat ne de bir yaptırım yapabildiler. Yaptıkları tek şey miting ve açıklama.
Sayın Erdoğan yine açıklama yaptı ve de ki; "Türkiye'nin başta Gazze'deki katliamlar olmak üzere bölgesel krizlerde sergilediği dik ve dirayetli duruşun birilerini rahatsız ettiğinin, birilerinin hesaplarını bozduğunun farkındayız…
Şu an itibariyle savunmalarını yapmaya başladılar. Bizim vermiş olduğumuz bütün belgeler ciddi manada Lahey'de iş görüyor ve bu belgeleri artırarak vermeye devam edeceğiz… Lahey Adalet Divanı'nın adaletine de inanıyoruz" dedi.
Sayın Erdoğan'ın Lahey'deki mahkemeye ne gönderdiğini bilmiyorum ama İsrail'e karşı davayı açan Erdoğan değildi. Güney Afrika Cumhuriyetiydi. Sayın Erdoğan neden açmadı, sorusunun muhatabı da, ben değilim.
Diğer taraftan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu katıldığı bir programda "7 Ekim-31 Aralık 2023 tarihleri arasında, Türkiye limanlarından, İsrail'e 701 gemi sefer yapmıştır. Bu da günde ortalama 8 gemiye tekabül etmektedir. Bu rakamlar gerek ülkemizden direkt İsrail limanına giden, gerekse transit olarak bizim limanımıza uğrayarak İsrail'e giden gemi sayısının toplamıdır' dedi.
Bu mu, İsrail'e karşı dik ve dirayetli duruş? Ya birisi çıkıp, 'İsrail, Türkiye üzerinden sağladığı ekonomik, lojistik ve stratejik desteği sayesinde Filistin'de aylardır Müslümanları katlediyor', derse ne dersiniz? Hain, dersiniz…
Ne yapılması lazım?
Teröründe, zulmünde, küresel aktör olmanın da tek yolu varır. Türk olmak.
Ne demişti Prof. Dr. Haydar Baş? 'korktukları şey olun. Türk olun'. Türk Milleti, diyemeyenlerin başta olduğu müddetçe de bu olmaz gibi duruyor.
Ne Ab, ne ABd. Yaşasın tam bağımsız Türkiye. Ne mutlu Türküm diyene…
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025