"Artık ne sefer var, ne zâfer tâlibiyim, Madem ki şu hür ülkelerin sahibiyim. Lâkin, bana söyleyin çocuklar; Kendi yurdumda neden böyle misâfir gibiyim?" -Arif Nihat Asya-Bayramlarımızı boynu bükük bırakanlar, bayramlarımızın boynunu bükük bırakanlara bu fırsatı verenler, hâlâ bunlara destek veren korkaklar; Allah müstehâkınızı versin! Allah'ın Türk Milleti zaferden zafere koşsun diye ayırdığı zaman diliminde Ağustos ayındayız! Millî heyecanlarımız; "Biz her türlü milliyetçilikleri ayaklarının altına almış bir iktidarız" diyen bir gayr-ı millî tarafından ablukaya alındı!BOP Eş Başkanı, her ne kadar "İki kişiden biri" diye ötekileştirerek saysa da, hepimizin "İnadına Tayyip!" diyen yakınlarımız var!Tayyipçi tanıdıklarımın şahsında Türk Milletine sorularım var, meselâ: Türklüğü inkâr eden "iki kişiden biri"nin Cumhurbaşkanı olan Gül'ün; on bir yılda, AKP'nin şımartıp semirttiği PKK'nın lânetli elleriyle binlerce şehit vermiş Türk Ordusu'nun Başkomutanı Atatürk'ün halefi sıfatıyla, 30 Ağustos Zafer Bayramı'nda Resmî Kabûl yapması, ne anlama gelir?"Kostantiniye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan; onu fetheden ordu ne güzel ordudur" hadisini, her 29 Mayıs'ta hatırlarız! Hatırlamasına hatırlarız da, riyâkârlık ve çifte standarta niye itiraz etmeyiz?29 Mayıs 1453'te Fatih'in hem Peygamber methiyesini bîhakkın kazandığını, hem de Fatih sıfatını aldığını biliyoruz.Aynı İstanbul'un, 465 yıl sonra 6 Ekim 1923'te İtilaf Devletleri adına İngilizler tarafından işgal edildiğini de biliyoruz! Bu tarih, Süleyman Nazif'in "Kara Bir Gün" başlıklı yazısıyla tarihe şerh düşülen kavlamayan bir kara yaramızdır!Tarih biliyor ki; 1920'de İtalyanlarla 1921'de de Fransızlarla anlaşarak İngilizleri yalnız bırakan Mustafa Kemal, 18 Eylül 1922'de İngilizlerin desteklediği Yunan ordusunun tamamen yok edildiğini duyurduktan sonra, 24 Eylül 1922'de Boğaz bölgesine girdi. 11 Ekim 1922 Mudanya Ateşkes Konferansıyla da İstanbul, Boğazlar ve Trakya yeniden Türklerin oldu.Hz. Peygamber'in adaşı Gâzi Mustafa Kemal'in İstanbul'u ikinci kere fethi, nankörlerce neden inkâr edilir?"İki kişiden biri"nin verdiği demokratik destekle Cumhûriyet ile hesaplaşmaya kalkanların, İstiklâl Mahkemeleri'nden intikama soyunanların, "Peygamber Ocağı T.S.K"ni, fısıltı iftiralarla îmansız tarifine sokanların, "Her 10 Kasım'da sap gibi durmanın ne mantığı var?" diye sorgulayanların; "Ne mutlu Türk'üm diyene" diyen Atatürk'e nispetle; "Birileri de ne mutlu Kürdüm diyene der" diyenlerin, "? iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini müstevlîlerin emelleriyle tevhîd edebilirler" tarifine çok uyanların; Atatürk'ün ve Türk Milleti'nin destansı 30 Ağustos Zaferi'ni kutlamak adına, teâmülleşmiş Resmî Kabûl'de ne işi olabilir? Mürâiliğin bu kadarına itirâz etmeyenlere, kim olursa olsun kızgınım! İtirâz etmeyip "Sükût ikrârdandır" tarifine girerek Türk gönlümüzde intihâr mı edelim? Bu milletin sadâkatine ne oldu? "İki kişiden biri"nin karşısındaki "İki kişiden biri"leri nerdeler? Ne iş yaparlar? Milleti halklara, mezheplere ayrıştırmış, bayramlarını boynu bükük koymuşlara, bazı gerçekleri, neden hatırlatmazlar? Öz yurdumuzda paryalaştık! Yarın; yüzümüzün karasını yıkamaya, Sakarya'nın, Kızılırmak'ın, Dicle'nin, Fırat'ın, Çoruh'un, Aras'ın ve denizlerin suyu da yetmeyecek görmüyor muyuz? Bal alanla pekmez satanla işimiz olmasın, tamam da hiç değilse; asla hak etmemişlerin yapacağı Resmî Kabûl'ü, protesto edecek, sorgulayacak, dokunulmaz birilerini de mi özlemeyelim? Ramazan Bayramımızın gözleri yaşlı, 30 Ağustos Zafer Bayramımızın boynu bükük!Bizi kim, ne zaman işgâl etti? Mehmed Ârif Bey'in Başımıza Gelenler'de; "... Hıristiyan teb'âmız şöyle dursun; devletimiz Türk, Arnavut, Kürt, Arap gibi çeşitli Müslüman kavimlerden teşekkül ettiği halde vatanın müdafaâsı ve islâmiyetin muhafazâsı şurada on iki milyondan fazla tahmîn edemediğimiz Türkçe konuşan ahâlimizin hamiyetli omuzlarına yüklendi" şeklinde anlattığı Türk Milleti'nin, Atatürk'le bütünleşerek bayram etmeğe hak kazandığı Zaferlerini kutlaması gerektiğini hatırlatma şansımız yok mu? Yüzlerce yıl, Haçlı Seferleri'ne göğsünü siper ederek "İslâmiyet'in muhafazâsı"nı başarmış Türk Milleti'ne, NATO adlı Haçlı ile birlikte Müslüman bombalatmayı, nasıl yakıştırırız? Irak'tan; "Gelin! Bizi ve nâmûsumuzu bu kâfirlerden kurtarın ve siz öldürün!" diye feryâd eden Müslüman kadınları-kızları duymayan biri, İslâmiyet'in muhafazasını tek başına başarmış Türk Milleti'ne baş olabilir mi? Böylesine duyarsız birinin gözyaşlarına inanılabilir mi? Ve ümmet tarifli "iki kişiden biri"ni temsîl edenlerin, Gâzi Mustafa Kemal'in halefi olarak Başkomutan sıfatıyla Zafer Bayramı Resmî Kabûlü yapmasına itirâz edecek bir dokunulmaz Türk Millet Vekili çıkmaz mı? Kahr'oluyorum, Allah kahretsin! TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ! Selâm, sevgi, dua...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017