Pazar günü, Bağımsız Türkiye Partisi İl Kongresini yapıldı. Hayırlı olsun.
Her gün beşerli-onarlı şehit haberinin alındığı yani fiilen bir savaşta olduğumuz günlerde, coşkuda abartıya gidilmedi.
BTP Genel Başkan Yardımcıları Sevgili Sabri Terzi, Selim Kotil, İbrahim Berk Beylerin katılımlarıyla güncel ülke ve dünya meselelerinin sorgulanıp, vicdanlarda yargılandığı bir "Millî Panel" havası ve olgunluğunda geçti kongre.
Tek Liste ile gidilen seçim sonunda Adem Birinci ve listesi, görevlerine kaldıkları yerden devam etmek üzere yeniden seçildiler. Tebrikler, hayırlı olsun...
Geçtiğimiz haftalarda Adem Birinci ve Mehmet Dinç Beğlerle birlikte, BTP Manisa İl Kongresi'ne katılmıştık.
O kongrede kürsü alan Adem Birinci Başkan'ın; "Tek kelime ile biz, Ehl-i Beyt partisiyiz" tebliğ ve açıklamasının katılan davetlilerden aldığı alkışı, görmek lazımdı!
Adem Birinci'nin; "Biz, Ehl-i Beyt partisiyiz" derken ki cesametini görmek lazımdı!
Etten-kemikten bir benî âdemin, Ehl-i Beyt sevgisiyle nasıl farklılaştığını görmek lazımdı!
Bir konunun altını kalın çizgilerle çizerek vurgulamak istiyorum:
Bu ülkede Milli Şef İsmet İnönü de dâhil bütün siyasiler, dîni siyasete alet ettiler! 14 yıldır ülke yönetiminde olan, Devleti ve milleti gereksiz maceralara sürükleyen AKP'nin en fazla kullandığı siyaset melzemesi de, dîn oldu!
"Dindâr nesil" iddiasıyla Türkiye'de bir, "Kindâr nesil" yetiştirdiler!
Cumhuriyet tarihinde ilk defa siyaset, İslâmi temel üzerine yani Yüksek Ahlak temeli üzerine, Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca eliyle inşa ediliyor.
Cumhuriyet tarihinde siyaset, ilk defa doğru yapıldığı için siyaseti kuvvetli yalan söylemek sanatı olarak belleyen kalabalıklar çekiniyorlar! Bu da gerçeğin mukadder akîbeti...
Bütün Müslümanlar, kin ile dîn'in bir arada olamayacağını bilirler.
Yakın tarihimizden ibretlik bir olayı da yeri gelmişken hatırlatmak isterim:
Devrinin Pantürkist'lerinden Süleyman Nazif; "Kinim, dinimdir" başlığıyla bir yazı yazar. Ertesi gün, devrinin Panislamist'lerinden Mehmet Akif, köşesinden Süleyman Nazif'e; "Kinim dinimdiri keşke ben yazsaydım. Çünkü senin kinin de dinin gibi zayıftır!" şeklinde müthiş bir muhalefet yapar.
Günümüzde de bu tavır bize, II. Kuvay-ı Milliyeciler'e, Bağımsız Türkiye Pertililere kaldı, çünkü bunların kindarlıkları da, dindarlıkları gibi zayıftır maalesef!
* * *
R.T.Erdoğan, Beyaz Saray'da Obama ile 50 dakikalık, "Üst akıl"la yaptığı görüşmeden sonra, dönüş yolculuğunda iken Obama'nın Türkiye'de medyaya yönelik müdahalelerin yanlış olduğunu belirterek, Erdoğan'ın demokratik tartışmaları engelleme yoluna gitmemesi gerektiğini söyleyerek, ABD'nin Cumhurbaşkanı makamına demokrasi vaadiyle geldiğini hatırlatmaya devam edeceğini söylemesi, Erdoğan'ı ziyadesiyle kızdırdı!
"Ertesi gün gıyabımda yaptığı açıklamayı duyunca üzüldüm! Sayın Obama'yla görüşmemizde o konular gündeme gelmedi. Bana o türden bir şey söylenmiş değil. Kaldı ki bizler daha önceki telefon görüşmelerimizde, basın üzerinden konuşmak yerine karşılıklı konuşmanın daha faydalı olacağını da konuşmuştuk" açıklamasıyla Okyanus ötesine cevap verdi!
Bu açıklaması aynı zamanda, bu uyarıyı aldığının da itirafı değil mi?
50 dakikalık son görüşmede konuşulmamış ama daha önce telefon görüşmesinde, bu konu gündeme gelmişmiş, doğru anlıyorum değil mi?
Yani, "Üst Akıl"ın, "Cumhurbaşkanlığı makamına demokrasi vaadiyle geldiği"ni hatırlatmış olması üzerine; "Bu konuları basın üzerinden konuşmak yerine karşılıklı konuşmanın daha faydalı olacağını konuşmuştuk." dedikten sonra; "Gıyabımda yaptığı açıklamayı duyunca üzüldüm." demesinin; -bizim alışkın olduğumuz- dün söylediğini bugün, demin söylediğini şimdi inkârdan bir farkı var mı?
Milletin herşeye rağmen devleti yönetsin diye demokrasi sayesinde sandıkta görevlendirdiği AKP Eş-genel Başkanı'nın, "Bağımsızlık karakterli" bir devletin iç-işlerini bir başka ülkenin Başkanı ile müşavere etmiş olduğunun da itirafı olan bu açıklamanın; neresi millî, neresi doğru, neresi Devletin menfaatine?
Bilen, beri gelsin Allah aşkına!
* * *
Savaşçı vedası
Kaybetsem de bilirim, hep devlerle savaştım,
Ölmeden son bir defa saldırıp gideceğim!
Silahım yumruğumdu, ellerimle dövüştüm
Bu yalnız savaşlarda çıldırıp gideceğim!
Bu dünya hepten yalan, bir ölüm var, gerçektir
Ben kime eğileyim, Tanrı bir, Çalap tektir.
Bilirim üç metrelik kefenin cebi yoktur
Kefenimi kanımla doldurup gideceğim!
Meydanda hep yalnız kal, bu nasıl bir savaştır,
Hem yalnız kal hem unut, ya bu nasıl bir düştür?
Gelen bir akıl versin, bu ne garip bir iştir,
El-alemi kendine güldürüp gideceğim!
Gönderde bir bayrak var, asırlarca yaşı var
Kırk parçaya bölünmüş bir milletin düşü var
Kanların kırmızısı, gök gözlerin yaşı var
O bayrağı göklere kaldırıp gideceğim!
Ben kar olup yağayım, bu dağ sevmesin beni
İmanlı bir Türk'üm ya sol, sağ sevmesin beni
Ben bu çağı sevmedim, bu çağ sevmesin beni
Hayalimi dünyaya bildirip gideceğim!
(Mustafa Aslan)
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm... Selâm, sevgi, duâ...
Her gün beşerli-onarlı şehit haberinin alındığı yani fiilen bir savaşta olduğumuz günlerde, coşkuda abartıya gidilmedi.
BTP Genel Başkan Yardımcıları Sevgili Sabri Terzi, Selim Kotil, İbrahim Berk Beylerin katılımlarıyla güncel ülke ve dünya meselelerinin sorgulanıp, vicdanlarda yargılandığı bir "Millî Panel" havası ve olgunluğunda geçti kongre.
Tek Liste ile gidilen seçim sonunda Adem Birinci ve listesi, görevlerine kaldıkları yerden devam etmek üzere yeniden seçildiler. Tebrikler, hayırlı olsun...
Geçtiğimiz haftalarda Adem Birinci ve Mehmet Dinç Beğlerle birlikte, BTP Manisa İl Kongresi'ne katılmıştık.
O kongrede kürsü alan Adem Birinci Başkan'ın; "Tek kelime ile biz, Ehl-i Beyt partisiyiz" tebliğ ve açıklamasının katılan davetlilerden aldığı alkışı, görmek lazımdı!
Adem Birinci'nin; "Biz, Ehl-i Beyt partisiyiz" derken ki cesametini görmek lazımdı!
Etten-kemikten bir benî âdemin, Ehl-i Beyt sevgisiyle nasıl farklılaştığını görmek lazımdı!
Bir konunun altını kalın çizgilerle çizerek vurgulamak istiyorum:
Bu ülkede Milli Şef İsmet İnönü de dâhil bütün siyasiler, dîni siyasete alet ettiler! 14 yıldır ülke yönetiminde olan, Devleti ve milleti gereksiz maceralara sürükleyen AKP'nin en fazla kullandığı siyaset melzemesi de, dîn oldu!
"Dindâr nesil" iddiasıyla Türkiye'de bir, "Kindâr nesil" yetiştirdiler!
Cumhuriyet tarihinde ilk defa siyaset, İslâmi temel üzerine yani Yüksek Ahlak temeli üzerine, Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca eliyle inşa ediliyor.
Cumhuriyet tarihinde siyaset, ilk defa doğru yapıldığı için siyaseti kuvvetli yalan söylemek sanatı olarak belleyen kalabalıklar çekiniyorlar! Bu da gerçeğin mukadder akîbeti...
Bütün Müslümanlar, kin ile dîn'in bir arada olamayacağını bilirler.
Yakın tarihimizden ibretlik bir olayı da yeri gelmişken hatırlatmak isterim:
Devrinin Pantürkist'lerinden Süleyman Nazif; "Kinim, dinimdir" başlığıyla bir yazı yazar. Ertesi gün, devrinin Panislamist'lerinden Mehmet Akif, köşesinden Süleyman Nazif'e; "Kinim dinimdiri keşke ben yazsaydım. Çünkü senin kinin de dinin gibi zayıftır!" şeklinde müthiş bir muhalefet yapar.
Günümüzde de bu tavır bize, II. Kuvay-ı Milliyeciler'e, Bağımsız Türkiye Pertililere kaldı, çünkü bunların kindarlıkları da, dindarlıkları gibi zayıftır maalesef!
* * *
R.T.Erdoğan, Beyaz Saray'da Obama ile 50 dakikalık, "Üst akıl"la yaptığı görüşmeden sonra, dönüş yolculuğunda iken Obama'nın Türkiye'de medyaya yönelik müdahalelerin yanlış olduğunu belirterek, Erdoğan'ın demokratik tartışmaları engelleme yoluna gitmemesi gerektiğini söyleyerek, ABD'nin Cumhurbaşkanı makamına demokrasi vaadiyle geldiğini hatırlatmaya devam edeceğini söylemesi, Erdoğan'ı ziyadesiyle kızdırdı!
"Ertesi gün gıyabımda yaptığı açıklamayı duyunca üzüldüm! Sayın Obama'yla görüşmemizde o konular gündeme gelmedi. Bana o türden bir şey söylenmiş değil. Kaldı ki bizler daha önceki telefon görüşmelerimizde, basın üzerinden konuşmak yerine karşılıklı konuşmanın daha faydalı olacağını da konuşmuştuk" açıklamasıyla Okyanus ötesine cevap verdi!
Bu açıklaması aynı zamanda, bu uyarıyı aldığının da itirafı değil mi?
50 dakikalık son görüşmede konuşulmamış ama daha önce telefon görüşmesinde, bu konu gündeme gelmişmiş, doğru anlıyorum değil mi?
Yani, "Üst Akıl"ın, "Cumhurbaşkanlığı makamına demokrasi vaadiyle geldiği"ni hatırlatmış olması üzerine; "Bu konuları basın üzerinden konuşmak yerine karşılıklı konuşmanın daha faydalı olacağını konuşmuştuk." dedikten sonra; "Gıyabımda yaptığı açıklamayı duyunca üzüldüm." demesinin; -bizim alışkın olduğumuz- dün söylediğini bugün, demin söylediğini şimdi inkârdan bir farkı var mı?
Milletin herşeye rağmen devleti yönetsin diye demokrasi sayesinde sandıkta görevlendirdiği AKP Eş-genel Başkanı'nın, "Bağımsızlık karakterli" bir devletin iç-işlerini bir başka ülkenin Başkanı ile müşavere etmiş olduğunun da itirafı olan bu açıklamanın; neresi millî, neresi doğru, neresi Devletin menfaatine?
Bilen, beri gelsin Allah aşkına!
* * *
Savaşçı vedası
Kaybetsem de bilirim, hep devlerle savaştım,
Ölmeden son bir defa saldırıp gideceğim!
Silahım yumruğumdu, ellerimle dövüştüm
Bu yalnız savaşlarda çıldırıp gideceğim!
Bu dünya hepten yalan, bir ölüm var, gerçektir
Ben kime eğileyim, Tanrı bir, Çalap tektir.
Bilirim üç metrelik kefenin cebi yoktur
Kefenimi kanımla doldurup gideceğim!
Meydanda hep yalnız kal, bu nasıl bir savaştır,
Hem yalnız kal hem unut, ya bu nasıl bir düştür?
Gelen bir akıl versin, bu ne garip bir iştir,
El-alemi kendine güldürüp gideceğim!
Gönderde bir bayrak var, asırlarca yaşı var
Kırk parçaya bölünmüş bir milletin düşü var
Kanların kırmızısı, gök gözlerin yaşı var
O bayrağı göklere kaldırıp gideceğim!
Ben kar olup yağayım, bu dağ sevmesin beni
İmanlı bir Türk'üm ya sol, sağ sevmesin beni
Ben bu çağı sevmedim, bu çağ sevmesin beni
Hayalimi dünyaya bildirip gideceğim!
(Mustafa Aslan)
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm... Selâm, sevgi, duâ...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017