İnsan, tüm yaradılmışların arsında seçilmiş tek varlık. Kendisine bahşedilen farklı özelliklerle diğer bütün canlılardan ayrılan, konuşabilen ve en önemlisi düşünebilen bir varlık. Bu düşünme yeteneğinden dolayı sosyalleşen, bir arada yaşama kültürü edinen, içgüdüsel hareketten uzak mantığı ön plana çıkaran yegâne ve egemen varlık. İnsan yaradılış itibariyle diğer tüm canlılar üzerinde baskın ve belirleyici bir yön verme olgusuna sahip. Kara sabanın keşfedilip avcılıktan tarıma geçmesi aynı zaman da bir arada yaşama zorunluluğunu da beraberinde getirdi. Birlikte topluluk halinde yaşamaya başlayan insanlar tarih boyunca yaşamlarını kolaylaştırmak için bazı ortak kurallarla hayatlarını disiplin altına almak zorunda kaldılar. Çünkü fıtrat olarak münferit hareket etme eğilimi her insanda var, bu eğiliminden dolayı bir arada yaşayan herkes zamanla yaşam standartlarını kendi belirler hale geldi. Her ferdin bu eğilimle hareket etmesi bazı kuralları zorunlu hale getirdi. Çünkü bir ferdin özgürlüğünün başladığı noktada diğer bir ferdin yaşama alanı sınırlanmamalıydı.Sınırlanmanın baş gösterdiği durumlarda bireyler arasında rekabet başladı. Bu rekabet bazen büyüyüp mecburi ayrılmalara, bazen göçlere, daha büyük topluluklar arasında rekabetin artmasıyla savaşlara neden oldu ve günümüze kadar sürüp geldi. Evet, madem insan sosyal bir varlık ve birlikte yaşamak zorunda o zaman birlikte yaşama kültürü edinmemiz gerekiyor. Nedir bu yaşama kültürü ve herkesin uyması gereken kurallar silsilesi? Gerek ananevi yapılanmamız ve şekillenmemizle kendiliğinden oluşan kurallar, gerekse ortak alınan kararlar. Bu kuralların hepsinin çıkış noktası ve oluşturulma nedeni hep insanlara daha rahat bir hayat sunma, yaşamlarını kolaylaştırma ve yaşam standartlarını yükseltme teması üzerinde bina edilip durdu. Günümüzde hangi inancı irdelersiniz insanı kurtarma amacıyla karşılaşırsınız. Hangi ideolojiyi araştırırsanız yine insan teması var. İnsanı baz alıp girişilen bir çok hareket, örgütlenme ve benzeri yapılanmalar maalesef karşı tarafta gösterilen bir çok insanın kıyımıyla son buldu ve hala da günümüzde devam etmektedir. Bu kıyımların önüne geçebilmek için belki de bireyselliğimizi biraz daha ön plana çıkarmalıyız. Çünkü kendimize faydamız olmadan başkasına faydamızın dokunmasına imkân yok. Bireysellikten kasıt egoistlik yani sadece kendini kayırma değil, topluluk halinde yaşamanın getirmiş olduğu zorunluluklara uyma eğilimi göstermemiz. Önce kendimizi eğitmeli ve olaylara at gözlüğüyle bakma yerine farklı açılardan bakabilecek kadar ufkumuzu genişletmeliyiz. İnsanların yerine kendimizi koyabilmeyi öğrenmeli ve yaptığımız davranışları da buna göre şekillendirmeliyiz. Günümüzde cennetle müjdelenen yok bunu hepimiz biliyoruz, o zaman sadece kendimize Müslüman olmaktan vazgeçmeli tüm düşüncelere saygılı ve her fikre açık olmalıyız. Birbirimizi değiştirmeye çalışarak, kendimiz yapmaya çalışmak yerine, farklılıklarını bir zenginlik unsuru olarak görüp onu olduğu gibi kabullenmeyi belki de seçmeliyiz. Sahip olduğumuz, erdem olduğuna inandığımız değerlerimizi bir başkasına dikte etmek yerine kendi davranışlarımızla sergileme yolunu seçmeliyiz. Her bireyin ayrı bir öngörüsünün, hayata bakış açısının ve sezgilerinin olduğunu asla unutmamalıyız. Tüm bildiklerimizin yegâne doğruluğuna inanmak yerine, değişime açık bir yanımızın bulunmasına dikkat etmeliyiz. Birbirimizi anlamaya çalışmalıyız, işimize geleni kabullenip işimize gelmeyeni reddetmemeliyiz. Birbirimizin sınırlarını hoşgörümüzle zorlamalıyız ve sindirme alışkanlığımızı yok etmeliyiz. Kim bilir belki de her gün saatlerce bir tutsak gibi karşısında oturduğumuz televizyonun büyülü atmosferinden kendimizi kurtarıp zamanımızın birazını da okumaya ayırırsak ufkumuzun çok da dar olmadığını aslında iyi birer birey olduğumuzu keşfedebiliriz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012