Bu Pazar yazısında dereden tepeden Türkiye turu yapalım, dilerseniz. Fıkra ve fıkra gibi anektodlara göz atalım. Biraz da gülelim ağlanacak halimize?
AKP Milletvekilli ve TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Dülger, dün basına yansıyan "ABD, bizden kendi yerine ölecek asker istiyor. Johny'nin annesi Maria anne de, Mehmet'in annesi Ayşe anne değil mi? Bu durumda ben tezkereye nasıl 'Evet' derim?" şeklindeki beyanatını verirken bir de fıkra anlattı. Gözden kaçmış olabilir? Tekrarında fayda var.
Dülger, fıkrasını, vekili olduğu AKP hükümetinin Irak'a asker gönderme işine misal olsun diye aktarıyor.
Hükümetin Irak'a asker gönderme işini seyretmek için AKP'li Dülger'in fıkrasını dinleyelim gözlerimiz kapalı:
"Bir padişahın çok sevdiği veziri ölmüş. Yerine vezir aramaya başlamış.
Çok sayıda müracaat karşısında bir test yapma kararı almış.
Bir tasın içine pislik koyan padişah, sadrazam olmak isteyenlerin bu pisliği yemesini şart koşmuş.
Tüm sadrazam adayları tereddütsüz pislikten yemiş.
Sadece biri 'Yerim? Ama niye? Ben mülahazasız pislik yemem' demiş. Bunun üzerine padişah bu kişiyi kendisine sadrazam seçmiş.''
* * *
AKP İstanbul Milletvekili Emin Şirin, partisinden istifa etmeye hazırlanıyor. Birkaç günden beri üzerinde çalıştığı uzun bir manifestoyla seçmenine mesaj verecek.
Biliyorsunuz Şirin, partiçi muhalefet yüzünden eşi Nazlı Ilıcak'tan ayrıldı; bu hususta teferruatlı bilgiler vermişti boşanma vuku bulduğunda.
Şirin, şimdi işi, sadece eşinden ayrılmakla bırakmamaya kararlı. AKP'den de boşanma hazırlığı içinde.
Çankaya'ya tırpandan, YÖK tasarısından, yoksul öğrencilere özel okul projesinden geri adım atan AKP'nin, anayasal değişiklikler yapabilecek 367'yi aşkın vekil gücünden ürken fincancı katırlarının düğmeye bastıkları konuşuluyor Ankara'da.
ABD'nin Ankara'da pişirilen "kredili tezkere" işi, hem AKP'yi, hem Türkiye'yi çok yoracak?
"ABD aşkına" Irak'ta can vermekten ise, kendi vatanımızda yorulalım daha hayırlı?
* * *
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Avusturya'nın Kurier gazetesinden "Türkiye uzmanı" köşe yazarı Walter Friedl'e, "AB müzakerelerimiz 2004 sonunda başlanır. Önümüzdeki 10 yıl üyeliğimiz için uygundur" beyanatı veriyor.
Kartel medyası da Gül, 2010 uygundur, dedi şeklinde servis yapıyor.
AB'yi rızık kapısı gören gariban aymazlarımız, Türkiye'de yaprak kıpırdamıyor ya hu, 2010'a kadar biz ne yiyeceğiz, diye sorup duruyorlar.
Bu arada Başbakan Tayyip Erdoğan, "AB'ye girelim de ne olursa olsun? Gerekirse serbest dolaşım hakkımız olmasın, daha başka kısıtlamalar da konsun; ama şu AB'ye bir girelim" teklifi yaptı AB ülkelerine. Bu teklifi yapmaya devam ediyor.
Tansu Çiller Hanım'ın, Türkiye'yi 100 milyarlarca dolar zarara uğratan tek taraflı Gümrük Birliği anlaşmasını andıran bir başka skandal bu?
Anlaşılan Başbakan, AB'yi rızık kapısı gören aymazlarımızı açlıktan öldürmeye kararlı.
Bu arada bir ciddi not daha? Başbakan Erdoğan, AB turunun ortasında iken Avrupa Konvansiyonu Başkanı Valery Giscard d'Estaing, "Türkiye'yi üye yapma girişimlerinin sonuç vereceğine inanmıyorum. Biz bunun yerine Ankara ile özel bir ilişkiyi savunuyoruz. Bir çıkmaza yönelmek yerine ne tür bir özel ilişkiye sahip olabiliriz, ona kafa yormalıyız" diyor.
Hâlâ gülelim mi, ağlanacak halimize?!
* * *
Başbakan Erdoğan'ın gurbetçilerimizi Alman vatandaşı olmaya teşvik etme skandalı, refikimiz Yenişafak'ın ayaklarını birbirine dolandırdı.
4 Eylül tarihli gazetenin 6 sayfasında "Alman vatandaşlığına teşvik skandalı"nı "Başbakan Erdoğan ayrıca Almanya'daki Türkler'in bu ülkenin vatandaşlığına geçmelerini isteyerek, Almanya'da ekonomik sosyal ve politik olarak güçlenmelerinin önemini vurguladı" şeklinde veren refikimiz, aynı günkü gazetenin 13. sayfasında "Başbakan Erdoğan, 'Alman vatandaşı olmaktan çekinmeyin' şeklindeki sözlerini, 'Alman olun' diye yansıtan gazetelere tepki gösterdi" diye verdi.
Tabanla tavan arasında gel-git yaşayan ve ne yapacağını şaşıran refikimiz, yukarı tükürsen sakal aşağı tükürsen bıyık zorluğu çekiyor.
Hâlâ gülelim mi, ağlanacak halimize?!
AKP Milletvekilli ve TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Dülger, dün basına yansıyan "ABD, bizden kendi yerine ölecek asker istiyor. Johny'nin annesi Maria anne de, Mehmet'in annesi Ayşe anne değil mi? Bu durumda ben tezkereye nasıl 'Evet' derim?" şeklindeki beyanatını verirken bir de fıkra anlattı. Gözden kaçmış olabilir? Tekrarında fayda var.
Dülger, fıkrasını, vekili olduğu AKP hükümetinin Irak'a asker gönderme işine misal olsun diye aktarıyor.
Hükümetin Irak'a asker gönderme işini seyretmek için AKP'li Dülger'in fıkrasını dinleyelim gözlerimiz kapalı:
"Bir padişahın çok sevdiği veziri ölmüş. Yerine vezir aramaya başlamış.
Çok sayıda müracaat karşısında bir test yapma kararı almış.
Bir tasın içine pislik koyan padişah, sadrazam olmak isteyenlerin bu pisliği yemesini şart koşmuş.
Tüm sadrazam adayları tereddütsüz pislikten yemiş.
Sadece biri 'Yerim? Ama niye? Ben mülahazasız pislik yemem' demiş. Bunun üzerine padişah bu kişiyi kendisine sadrazam seçmiş.''
* * *
AKP İstanbul Milletvekili Emin Şirin, partisinden istifa etmeye hazırlanıyor. Birkaç günden beri üzerinde çalıştığı uzun bir manifestoyla seçmenine mesaj verecek.
Biliyorsunuz Şirin, partiçi muhalefet yüzünden eşi Nazlı Ilıcak'tan ayrıldı; bu hususta teferruatlı bilgiler vermişti boşanma vuku bulduğunda.
Şirin, şimdi işi, sadece eşinden ayrılmakla bırakmamaya kararlı. AKP'den de boşanma hazırlığı içinde.
Çankaya'ya tırpandan, YÖK tasarısından, yoksul öğrencilere özel okul projesinden geri adım atan AKP'nin, anayasal değişiklikler yapabilecek 367'yi aşkın vekil gücünden ürken fincancı katırlarının düğmeye bastıkları konuşuluyor Ankara'da.
ABD'nin Ankara'da pişirilen "kredili tezkere" işi, hem AKP'yi, hem Türkiye'yi çok yoracak?
"ABD aşkına" Irak'ta can vermekten ise, kendi vatanımızda yorulalım daha hayırlı?
* * *
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Avusturya'nın Kurier gazetesinden "Türkiye uzmanı" köşe yazarı Walter Friedl'e, "AB müzakerelerimiz 2004 sonunda başlanır. Önümüzdeki 10 yıl üyeliğimiz için uygundur" beyanatı veriyor.
Kartel medyası da Gül, 2010 uygundur, dedi şeklinde servis yapıyor.
AB'yi rızık kapısı gören gariban aymazlarımız, Türkiye'de yaprak kıpırdamıyor ya hu, 2010'a kadar biz ne yiyeceğiz, diye sorup duruyorlar.
Bu arada Başbakan Tayyip Erdoğan, "AB'ye girelim de ne olursa olsun? Gerekirse serbest dolaşım hakkımız olmasın, daha başka kısıtlamalar da konsun; ama şu AB'ye bir girelim" teklifi yaptı AB ülkelerine. Bu teklifi yapmaya devam ediyor.
Tansu Çiller Hanım'ın, Türkiye'yi 100 milyarlarca dolar zarara uğratan tek taraflı Gümrük Birliği anlaşmasını andıran bir başka skandal bu?
Anlaşılan Başbakan, AB'yi rızık kapısı gören aymazlarımızı açlıktan öldürmeye kararlı.
Bu arada bir ciddi not daha? Başbakan Erdoğan, AB turunun ortasında iken Avrupa Konvansiyonu Başkanı Valery Giscard d'Estaing, "Türkiye'yi üye yapma girişimlerinin sonuç vereceğine inanmıyorum. Biz bunun yerine Ankara ile özel bir ilişkiyi savunuyoruz. Bir çıkmaza yönelmek yerine ne tür bir özel ilişkiye sahip olabiliriz, ona kafa yormalıyız" diyor.
Hâlâ gülelim mi, ağlanacak halimize?!
* * *
Başbakan Erdoğan'ın gurbetçilerimizi Alman vatandaşı olmaya teşvik etme skandalı, refikimiz Yenişafak'ın ayaklarını birbirine dolandırdı.
4 Eylül tarihli gazetenin 6 sayfasında "Alman vatandaşlığına teşvik skandalı"nı "Başbakan Erdoğan ayrıca Almanya'daki Türkler'in bu ülkenin vatandaşlığına geçmelerini isteyerek, Almanya'da ekonomik sosyal ve politik olarak güçlenmelerinin önemini vurguladı" şeklinde veren refikimiz, aynı günkü gazetenin 13. sayfasında "Başbakan Erdoğan, 'Alman vatandaşı olmaktan çekinmeyin' şeklindeki sözlerini, 'Alman olun' diye yansıtan gazetelere tepki gösterdi" diye verdi.
Tabanla tavan arasında gel-git yaşayan ve ne yapacağını şaşıran refikimiz, yukarı tükürsen sakal aşağı tükürsen bıyık zorluğu çekiyor.
Hâlâ gülelim mi, ağlanacak halimize?!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019