Dünkü yazımda sağlık sistemi ve sağlık çalışanları özelinde beyin gücünden bahsettik. Devam edelim.
AK Parti Kayseri Milletvekili İsmail Tamer'in şu sözlerini hatırlayın:
"Sağlıkta devrim yaptık. Eskiden bıçak paraları, rehin almalar, geceden polikliniklerde kuyruklar, eczane kuyrukları vesaire, vesaire; bunlarla birlikte sağlıkta dönüşümle bir devrim yaptık…
Başhekimliğim sırasında Kayseri Devlet Hastanesiyle beraber SSK Hastanesi arasında 1,5 metre duvar, üzerinde de 1,5 metre tel örgü vardı. Bunları yıkmış bir kişi olarak, işte devrimi burada yaptık".
Şimdi bıçak parası, hasta kuyrukları vs. yok. Neden? Çünkü devlet hastanesinde ameliyat için sıra gelmesini beklerken ecel geliyor. Hasta kuyruklarını ise eve taşıdılar. Artık evde bekliyorsunuz.
Rehin alam işini ise bankalara devrettiler. Artık kredi kartı ile ödeme yapıyorsun, ödemeyince bankalar hacze geliyor. İlaç zamlarını, ilaçtan alınan paraları, ilaç sıkıntısını siz biliyorsunuz.
O tel örgü olayı ise aynen Berlin duvarının yıkılışı gibi tam bir devrim.
Ama hastane sayısını atıyorum on bat, yatak sayısını bin kat arttırdılar.
Bakın! AKP'nin 13 şehir hastanesini işleten 4 şirkete sadece 2022 yılında Hazineden yapılacak garanti ödemesi 33 milyar 769 milyon lira.
Kim yapmış? Kim ödüyor?
'Bizden önce yoktu, biz yaptık, biz bulduk, bizim sayemizde' diye başlayan her cümlenin içi tam bir ekonomik çukurdur, sosyal adaletsizlik çukurudur.
Lafa kananlar düştükleri çukurun farkında değil. Ama hem lafa, hem lafı edene hem de ortaya çıkan sonuca bakanlar çukurda oldukları görüyorlar. Kurtuluş, umut arıyorlar. Umudun önü kesilince ise göç başlıyor. İşte bu göçe beyin göçü, diyoruz.
Bir ülkede yüksek eğitimini tamamlamış, doktorasını yapmış ya da mesleğinde ileri boyutlara ulaşmış, çalışma ve araştırma boyutları yüksek olan kişilerin gelişmiş ülkelere çalışmak ya da yerleşmek üzere hareket etmesine 'beyin göçü' diyoruz.
Tanımdan da anlaşılacağı üzere bir ülkede 'beyin göçü' gündem olmuşsa o ülkede ekonomik, sosyal standartlar gelişmek yerine geriye gitmiş, umudun yerini umutsuzluk almış demektir.
Peki, beyin göçünün çekici ve itici sebepleri nelerdir?
Konu üzerine yapılan araştırma ve yorumları sizler için derledim.
1- Göç gönderen ülkelerin sanayi ve ticaretinin gelişmemiş olması. Ücret eşitsizlikleri, sanayileşmiş ya da gelişmiş ülkelerdeki yüksek ücretler
2- Göç gönderen ülkelerde iş imkanlarının olmaması ya da uygun iş bulunmaması. Bunun tam aksine gelişmiş ülkelerdeki iş imkanları ve çalışma kolaylıklarının fazla olması
3- Göç gönderen ülkelerde teknolojinin gelişime açık olmaması
4- Göç gönderen ülkelerde fırsat çeşitliliğinin az olması
5- Göç gönderen ülkelerde kişinin, kendi mesleğinde ilerleyebileceğine dair umudunu yitirmesi
6- Göç gönderen ülkelerdeki despot idare anlayışı
7- Göç gönderen ülkelerdeki düşük ücret ve vergilerin çok yüksek olması
8- Göç gönderen ülkelerde ekonomik istikrarsızlık, kaynak yetersizliği ve fahiş fiyatlar
9- Göç gönderen ülkelerdeki siyasi kararların akademiyi doğrudan etkilemesi
10- Göç gönderen ülkelerdeki siyasi kararların yargıyı direk etkilemesi
11- Göç gönderen ülkelerde bilim, teknoloji ve sanayi alanına gerekli yatırımların yapılamaması ve işsizlik oranlarının her geçen gün artması şeklinde çeşitlendirebiliriz.
Beyin göçü sebebiyle ortaya çıkabilecek sonuçlar
Bugün siyasetçiler adeta çarpışıyor. Bu çarpışma, halkta partizanlığı öne çıkarıyor.
1- Bilimin gelişmesinde geri kalmışlık tehlikesi ve tehdidi
2- Teknolojinin gelişmesinde geri kalmışlık tehlikesi ve tehdidi
3- Toplumda kültürel infialin oluşması
4- Eğitim ve sağlık başta olmak üzere hizmet alanlarında geri kalmışlık
5- AR-GE ve akademik çalışmalarının yapılamaması
6- Bilimsel olarak geri kalmışlığın oluşması
7- Kültür değerlerinin aktarılması gibi faaliyetlerin yapılamamasına neden olmaktadır.
Maalesef bu başlıkların birçoğunun acı meyvelerini görüyor ve daha vahim noktaya doğru gidiyoruz.
Onun için bu gidişatı durdurmak zorundayız. Yarın aramızda olmayacakların, hala geçmişi kurcalayarak siyaset yapanların yarınlarımızı dizayn etmesine hayır, demek zorundayız.
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025