Öteden beri hep düşünmüşüm ve merak etmişimdir; neden âlemlerin Efendisi peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav) Kur'an okumayı bu kadar teşvik ediyor, ısrarla Kur'an'ın okuyanlara kıyamet günü şefaatçi olacağını beyan ediyor?Neden, hafız olmayı bu kadar ön plan çıkarıyor, çocuklarını Kur'an hafızlığına adayan anne-babaların öte dünyada başlarına herkesin gıpta ile bakacağı taç giydirileceğini müjdeliyor?Bilindiği üzere genel olarak Kur'an okumanın faziletini anlatan çok sayıda Hadis-i Şerif olduğu gibi, surelerin ayrı ayrı faziletlerini anlatan Nebevi beyanlar da mevcuttur.Kur'an deryasına daldığınız ve becerebildiğiniz ölçüde kulaç atmaya başladığınızda anlıyorsunuz ki; kendisinde asla şüphe olmayan ve müminler için hidayet kaynağı olan ve de "kitapların anası" olan bu kitap, yaşadığımız şu hayat ile ölümden sonra sonsuza dek yaşayacağımız ölümsüz hayatı bir birinin devamı görüyor, asla birini diğerinden ayırmıyor.Burada atacağımız her adım, ağzımızdan çıkacak her söz, muhatabımıza yönelik her davranış, ahiret hayatımızın şekillenmesinde belirleyici rol oynuyorlar.Dikkatleri ufuklara, gezegenlere, göklerin ve yerlerin yaratılışındaki inceliklere çeken ayetlerin hemen ardından bir bakıyorsunuz ki, ahret hayatı ile ilgili bir tablo ile karşı karşıyasınız.Az çok Kur'an ile haşir-neşir olan, her gün bir miktar okuyan, ayet ayet, satır satır anlamaya çalışan bir insan kolay kolay yanlış yapamaz, kul hakkına tecavüz edemez ve Allah'ın çizdiği helal-haram sınırlarını ihlal edemez.Bugün yaşadığımız dünya kadar sıkıntıların temel kaynağı; elinde, evinde ve Ramazan'dan Ramazan'a da olsa dilinde Kur'an olan ve fakat gönlünde, kalbinde ve hayatında Kur'an olmayan bir toplum haline gelmiş olmamızdır.Biraz Kur'an deryasına dalabilsek, biraz da o bizim hayatımıza, gecemize-gündüzümüze, işimize-gücümüze, alışımıza-verişimize, ticari ve aile hayatımıza girebilse hem bu dünyamız hem de öteki dünyamız mamur olacak da? Hayatımızı ona onaylatabilsek, önümüze serdiği ahret-kıyamet sahnelerini ibretle seyredip ders çıkarabilsek.Örnek olarak şu sahneleri seyredelim ve ibret alalım:"Mümin erkeklerle mümin kadınları, önlerinden ve sağlarından, (amellerinin) nurları aydınlatıp giderken gördüğün günde, (onlara): Bugün müjdeniz, zemininden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacağınız cennetlerdir, denilir. İşte büyük kurtuluş budur." "Münafık erkeklerle münafık kadınların, iman edenlere, "Bize bakın ki sizin ışığınızdan biz de aydınlanalım" diyecekleri gün kendilerine, "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir ışık arayın" denilecektir. Derken aralarına kapısı olan bir sur çekilir. Bunun iç tarafında rahmet, onlar (münafıklar) tarafındaki dış cihetinde ise azap vardır." "(Münafıklar) mü'minlere şöyle seslenirler: "Biz de (dünyada) sizinle beraber değil miydik?" (Mü'minler de) derler ki: "Evet, fakat siz kendinizi yaktınız. Başımıza musibetler gelmesini gözlediniz, şüphe ettiniz. Allah'ın emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattı. O çok aldatıcı (şeytan) Allah hakkında da sizi aldattı." "Bugün artık ne sizden ne de inkâr edenlerden bedel kabul edilir, varacağınız yer ateştir. Size yaraşan odur. Ne kötü bir dönüş yeridir!" (Hadid:12-15) Şimdi, fazla değil günde, haftada bir kez bu sahneyi ibret gözü ile seyreden bir mümin, sahip olduğu imanın ne büyük bir devlet olduğunu kavramaz mı? Sahip olduğu bu devletin elden gitmemesi için dört elle sarılmaz mı?Münafıklığın ve müşrikliğin ne büyük felaketlere sebep olacağını düşünerek o hallere düşmekten köşe-bucak kaçmaz mı?Bir başka sahne:Allah'ın has kulları, istikamet üzere tamamladıkları dünya hayatının bir devamı ve mükâfatı olarak karşılıklı koltuklara kurulmuşlar, gölgelikler altında, ırmakların kenarında, bin bir çeşit meyvenin ve içeceğin servis yapıldığı, Allah tarafından her çeşit ikrama mazhar oldukları bir ortamda sohbet ederlerken:"İşte o zaman, birbirlerine dönerek (dünyadaki hallerini) soracaklar.İçlerinden biri: "Benim, bir arkadaşım vardı" der. (52-53) Derdi ki: Sen de (dirilmeye) inananlardan mısın? Biz ölüp kemik, sonra da toprak haline geldiğimiz zaman (diriltilip) cezalanacak mıyız?54-55) (O zat, dünyada geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi. İşte o zaman konuşan baktı, arkadaşını cehennemin ortasında gördü. 56-57) "Yemin ederim ki, sen az daha beni de helâk edecektin. Rabbimin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (cehenneme) getirilenlerden olurdum" dedi. (58-59) "Nasılmış bak. Biz ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyecek miymişiz? Biz azaba uğratılmayacak mıymışız?" İşte bu büyük kurtuluşturÇalışanlar işte böyle bir kurtuluş için çalışsınlar." (Saffat:50-61) Bu sahneyi sık sık yaşar gibi seyreden insan arkadaş seçerken seçici davranmaz mı? "Uydum kalabalığa" deyip çoğunluk neredeyse o tarafa doğru meyleder mi?"Ben de sizdenim" deyip haksızlarla beraber olur mu?Bir başka tablo:"O gün yüzleri ateş içinde çevrilirken: "Ah keşke Allah'a itaat etseydik, peygambere itaat etseydik!" derlerYine derler ki: "Ey Rabbimiz! Biz beylerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yanlış yola götürdüler." "Ey Rabbimiz! Onlara azabın iki katını ver ve kendilerini büyük bir lânet ile lânetle." (Ahzab:66-68)Bu Kur'an ayetlerini, kulağına küpe yapan bir Müslüman, Allah ve peygamber buyruklarına aykırı olduğu halde falanca hocanın, filanca üstadın yazdıklarında ve yaptıkları yanlışlarda hikmet arar mı?Onlara öteki âlemde değil, henüz yaşarken iki kat azap dilemek lazım, nice insanların ebedi hayatını berbat ettikleri için?Her gün mutlaka bir miktar Kur'an, hem dünyamız hem de ukbamız için?
Orhan Yaralı / diğer yazıları
- Ödenecek bedel kalmadı / 01.01.2010
- Sevginin var olduğu devletlerin ömrü uzar / 30.12.2009
- Haklı olunmadan hak savunulmaz / 23.12.2009
- Demokrasi erdemsiz toplumlara göre mi? / 20.12.2009
- Güç hak mıdır? / 16.12.2009
- Benim bir arkadaşım vardı? / 13.12.2009
- Sevginin var olduğu devletlerin ömrü uzar / 30.12.2009
- Haklı olunmadan hak savunulmaz / 23.12.2009
- Demokrasi erdemsiz toplumlara göre mi? / 20.12.2009
- Güç hak mıdır? / 16.12.2009
- Benim bir arkadaşım vardı? / 13.12.2009