Günümüz dünyası, gerek politik olarak gerekse ideolojik olarak çok farklı bir yere kaymış durumda.Teknolojinin ayarsız gelişimi karşısında, tüm dünyayı yakından ilgilendiren globalizm diye bir kavram girdi yaşamımıza. Dünyanın dört bir yanında bulunan farklı kültüre, farklı dine ve farklı ırklara mensup insanlar bile ortak bir yaşama alanı düşüncesinde ciddi anlamda hemfikir olmaya doğru gidiyor. Bugün küresel ısınmaya karşı önlem alma, birçok ülkede devlet politikası haline gelmiş ve dünyanın dört bir yanında insanlar yürüyüşler düzenlemektedirler. Ortak bir gelecek kaygısı taşıyan bu insanlar, her platformda dünyanın tüm insanlar için ortak bir miras olduğunu vurgulamaktalar. İşin can damarı tam olarak burada başlıyor bizler için. Evet, dünya yeryüzünde yaşayan insanların ortak mirasıdır. Hiçbir ırkın diğer bir ırka üstünlüğünün olmadığı dili, dini ve renginden dolayı insanların sınıflandırılmadığı yepyeni bir dünya şekillenmeli. Zenginliğin parada, pulda değil, kalplerde arandığı bir dünya. Gücü elinde bulunduran egemen sınıfların, her şeyi politik emellerine endekslemediği, Hak için Halka hizmet edildiği, kan, öfke, kinin yayılmadığı, ayırımcılığın kayırılmadığı, adaletin dağıtıldığı yepyeni bir dünya istiyoruz. İlle de insanlar arasında üstünlük aranacaksa güzel dinimizin emir buyurduğu gibi, üstünlüğün takvada arandığı bir dünya. Tüm sosyal sınıflandırmalardan uzak, insanların erdemlilik yarışında oldukları bir dünya olmalı hepimizin hayali. Bu güzel dünya ile ilgili beklentilerimizi daha çok sıralayabiliriz fakat sadece istemekle umut etmekle bunların gerçekleşeceğini umarsak çok yanılırız. Emek vermeliyiz, yaşanılabilir güzel bir dünyayı kurgulamak ve kurmak için el ele verip ortak aklımızı ön plana sürerek, ortak bir yaşama alanı oluşturmalıyız. Dünyayı kurtarmaya soyunmadan önce, yıllardır ortak bir kültürden gelen, aynı dine mensup, tarihi bir mirası paylaşan insanlarımızı sırf güç bende diyerek, inisiyatif bende diyerek, genç dimağların yüreğine ayırımcılık tohumları ekmek yerine, onların kardeşçe sarmaş dolaş olduğu yepyeni bir gelecek verme telaşına düşmeliyiz. Bu günlerde konuşulanlar, her türlü politik eğilimin ve kazanımın çok üzerinde olan tüm halkın geleceğini doğrudan ilgilendiren temel şeylerdir. Şayet güç bendeyse haklı olan benim mantığıyla hareket edilip, milletin temel dokularını oluşturan bir tarihi beraberlik üzerinden politika yapılırsa, bu millete bundan gayrı kötülük düşünülemez, bundan daha fazla zarar da verilemez. Bize düşen, ortak müşterek kültürümüz ve dinimizle şahlanarak, daha da güçlenerek ayağa kalkmaktır. Güç bende demeyerek, güç halkta diyerek şahlanmalıyız. Şayet gelecekle ilgili kaygımız ortaksa, kavgamızda ortak olmalı, ama iyiliğin, dürüstlüğün var olduğu bir kavga. Mevlana gibi ne olursan ol yine gel demeliyiz, Bektaşi gibi hepimizin dilinde bugünden sonra ortak bir şarkı olmalı, Gelin canlar bir olalım, çünkü birken daha güçlüyüz. Tabii tüm bunların olması içinde, kendimize yapılmasını istemediğimiz şeylerin başkasına da yapılmasına karşı çıkmalıyız hep birlikte?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Yaralı / diğer yazıları
- Ödenecek bedel kalmadı / 01.01.2010
- Sevginin var olduğu devletlerin ömrü uzar / 30.12.2009
- Haklı olunmadan hak savunulmaz / 23.12.2009
- Demokrasi erdemsiz toplumlara göre mi? / 20.12.2009
- Güç hak mıdır? / 16.12.2009
- Benim bir arkadaşım vardı? / 13.12.2009
- Sevginin var olduğu devletlerin ömrü uzar / 30.12.2009
- Haklı olunmadan hak savunulmaz / 23.12.2009
- Demokrasi erdemsiz toplumlara göre mi? / 20.12.2009
- Güç hak mıdır? / 16.12.2009
- Benim bir arkadaşım vardı? / 13.12.2009