İlkin anne rahminde başlar sevginin ilk nüveleri, zaman geçtikçe çocukluğun en acemi ve en günahsız yanını kendine siper edinen yavru, anneye şefkatin en yumuşak olanını kadifemsi bir edayla anneye keşfettirir. Anne yavrusunu çok sever, merhamet ve şefkatten örülü kalkanıyla tüm zorluklardan ve tehlikelerden korumaya alır daha yavrusu dünyaya ayak basar basmaz. Yeryüzünde hiçbir anne yoktur ki, doğurduğu, emzirdiği ve büyüttüğü yavrusu için göze alınamayacak bir tehlike olsun onun için. Annenin evladı için katlandığı her zorluk ayaklarının altına cenneti sererek onu kutsal bir emanet haline getirir ve yücelerden de öte bir yere çıkarır onu. Evlat için de farklı değil, anne için hissedilenler. Araya ayrılık mı girdi en çok özlediğimiz o, içtenliğine inandığımız, samimi duygularına sığındığımız yegâne varlık anne değil midir biz evlatlar için?Boşuna denmemiş ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar? Bu o yüce varlığa olan sınırsız güvenimizin bir göstergesi değil midir? Şimdi yazının başlığına bakarak şaşırabilirsiniz, sevginin var olduğu devletlerin ömrü uzarla, anne sevgisinin ne alakası var diye. Çok alakası hem de tahmin edemeyeceğimiz kadar çok alakalı her ikisi de... Yeryüzünde nereye giderseniz gidin, kime sorarsanız sorun herkesin sevdiği yegâne mekân, yer, kendi topraklarıdır. İnsana güven veren, bu memleket benim dedirten şey vatandır, yani ait olduğu, kendini ait hissettiği topraklardır. Kendi toprağımız tıpkı annemiz gibi değil midir bizler için. Bizler bu toprağın bağrında doğduk ve bu coğrafyanın toprak rengine bazen boyandık, bazen biz onu boyadık. Biz bu coğrafyada bir kimlik sahibi olduk, kendimizi bir yere ait hissettik ve öyle şekillendik bizden öncekilerin bırakmış olduğu mirasla. Bu toprakların koynunda dünyaya geldiysek, bu topraklar annemiz değil de neyimiz bizim? Anne şefkatinden çok mu farklı sanki bu topraklar için pervasızca, hiçbir kaybı ya da kazancı düşünmeksizin ölüme yürümek. Hayır, uğruna ölümlerin, yoklukların, ihanetlerin göze alındığı her şey ve bu topraklar tıpkı annemiz gibi kutsal ve yücedir bizler için. Bunları yazarken sakın vatan millet Sakarya ayağına yattığımı falan düşünmeyin, onlar çok eskidi ve modası geçti artık. Çünkü bu millete, bu devlete onu koruma adına zarar verilemez, verilmemeli. Sloganist yaklaşımlarla memleketin nereye geldiğini hepimiz görüyoruz. Açık ve net bir şekilde anlatmak istediğim şey şu; Ben bu ülkede doğdum, burada büyüdüm ve burada öleceğim. Yaşayıp, yaşlanıp, üzerinde ölüp, bağrına sığınacağım son sığınağım olan bu ülkeyi çok seviyorum. Bu ülkede yaşayan farklı ırklara mensup ne kadar insan varsa hepsini çok seviyorum. Ben birlikten kuvvet doğacağına inanıyorum ve geleceğe umutla bakabilmek için güçlü olmam gerektiğini biliyorum. Bu yüzden bu topraklarda yaşayan her bireye ayrı ayrı ihtiyacım olduğunu biliyorum. Ben bu toprakları ve tüm insanları seviyorum, çünkü ancak sevgiyle ayakta kalabileceğimi biliyorum, Çünkü ben devletim, benim devamım ancak kardeşlik ikliminde şekillenen sevgiyle mümkün olacak.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Yaralı / diğer yazıları
- Ödenecek bedel kalmadı / 01.01.2010
- Sevginin var olduğu devletlerin ömrü uzar / 30.12.2009
- Haklı olunmadan hak savunulmaz / 23.12.2009
- Demokrasi erdemsiz toplumlara göre mi? / 20.12.2009
- Güç hak mıdır? / 16.12.2009
- Benim bir arkadaşım vardı? / 13.12.2009
- Sevginin var olduğu devletlerin ömrü uzar / 30.12.2009
- Haklı olunmadan hak savunulmaz / 23.12.2009
- Demokrasi erdemsiz toplumlara göre mi? / 20.12.2009
- Güç hak mıdır? / 16.12.2009
- Benim bir arkadaşım vardı? / 13.12.2009