Bir bayramı daha idrak ediyoruz. Öncelikle şuurunu kaybetmemiş tüm inananların Ramazan Bayramını tebrik etmek isterim.
İnsanların duyarsızlaştığı, beyinlerin dumura uğradığı bir dönemi yaşıyoruz. İktidarın vaat ettiği Müslüman gençliği gözümüz yollarda beklerken(!) insanlığın en temel vasıflarının yok olduğuna şahit oluyoruz.
Örneğin ülkemiz, terörün yolgeçen hanına döndü. Her patlamada onlarca insanımızı kaybediyoruz. Haberimiz olmadan canlı bombalarla aynı otobüse binip yolculuk bile yapıyoruz. Vatandaşın hayatı canlı bombanın parmağının ucunda adeta? Düğmeye basması yeter!
Fakat biz millet olarak survivor'da kimin şampiyon olacağıyla ilgileniyoruz. Bu, şunu gösteriyor ki; milletçe toplumsal konulara karşı duyarsızlaştık.
Mesela, Türkiye'de, Atatürk Havalimanı'ndaki saldırıda 45 kişinin ölümü için 1 günlük yas ilan edilirken, Bangladeş 20 kişinin ölümü için 2 gün yas ilan etti!
Zorbela 1 günlük yasın ardından doğruca köprü açılışına koşturduk. Selfie çekip konfeti fırlattık.
Köprüyü ilk defa kullanan bazı vatandaşlar yolun ortasında araçlarını durdurup göbek bile attı.
Daha birkaç gün önce yaşanan hain saldırıyı umursamadık bile?
Oysa Türkiye'de kendini bilmez birkaç kişi(!) göbek atıp sefie çekilirken, hain terör saldırısı nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımız için Avrupa Futbol Şampiyonası Çeyrek Final maçlarında 1 dakikalık saygı duruşunda duruldu. Karşılaşmayı tribünlerden takip eden futbolseverler de alkışlarla saldırıyı protesto etti.
Haliyle akıllara hemen Konya'da oynanan Türkiye-İzlanda maçı geldi.
Türkiye ile İzlanda arasında Konya'da oynanan 2016 Avrupa Şampiyonası grup elemeleri maçı öncesinde Ankara'daki patlamada hayatını kaybedenler için saygı duruşu yapılmak istenmiş ancak tribünlerden ıslık ve yuhalama sesleri yükselmiş ve saygı duruşu engellenmeye çalışılmıştı.
İşte böylesine garip bir ülke ve tuhaf bir millet haline geldik.
Örneğin Suudi Arabistan kralı öldüğünde kendi kralları için bile Suudiler yas tutmazken biz Türkiye olarak 1 günlük ulusal yas ilan ettik. Fakat Libya, Mısır, Suriye gibi ülkeler demokrasiyle yönetilmiyorlar diye o ülkelere demokrasi ihraç etmeye kalktık!
Neyse, konuyu biraz daha içselleştirelim.
Ramazan ayında oruç tutmayanların ciddi oranda arttığına şahit oluyorum. Gözümüz yollarda beklediğimiz Müslüman gençliğin(!) tamamına yakınının oruçla hiçbir alakası yok, olanları tenzih ediyorum. Başörtülü kızların bile milletin gözünün içine baka baka yediğini içtiğini gördük.
Toplumun duyarsızlaştığını ve birbirine saygı duymadığını göstermesi açısından bu örneği verdim. Yoksa ramazan ayında pervasızca milletin gözü önünde yenen yemeğin, içilen suyun dini boyutunu sorgulamıyorum, o konuyu TV'lerde şov yapan ilahiyatçılara bırakıyorum!
Ramazanda yayınlanan dini şov programlarında sorulan sorulara bakınca insanların İslam'ın özünden ne kadar da uzak olduğunu zaten görüyorsunuz.
Sayın Prof. Dr. Haydar Baş'ın bir sempozyumda yaptığı din tarifine hayran kalmıştım: "Din nasihattır, din iz'andır, din nezakettir, din nezafettir, din cömertliktir, din alçak gönüllülüktür, din muhtaca yardım etmektir, din açı doyurmaktır, din namazdır, din zekattır.."
Milletçe kaybettiğimiz değerler aslında bunlar. Kaybettiğimiz bu değerler slogan İslamcılıkla kazanılmaz. İslam'ın özüne, içimizdeki o cevhere dönmek zorundayız.
Ha dönmezsek ne mi olur?
İnsanlığımızı kaybeder, cenazeler defnedilmeyi beklerken köprü açıldı diye göbek atarız. Sonra gün gelir senin cenazende de göbek atarlar?
İnsanların duyarsızlaştığı, beyinlerin dumura uğradığı bir dönemi yaşıyoruz. İktidarın vaat ettiği Müslüman gençliği gözümüz yollarda beklerken(!) insanlığın en temel vasıflarının yok olduğuna şahit oluyoruz.
Örneğin ülkemiz, terörün yolgeçen hanına döndü. Her patlamada onlarca insanımızı kaybediyoruz. Haberimiz olmadan canlı bombalarla aynı otobüse binip yolculuk bile yapıyoruz. Vatandaşın hayatı canlı bombanın parmağının ucunda adeta? Düğmeye basması yeter!
Fakat biz millet olarak survivor'da kimin şampiyon olacağıyla ilgileniyoruz. Bu, şunu gösteriyor ki; milletçe toplumsal konulara karşı duyarsızlaştık.
Mesela, Türkiye'de, Atatürk Havalimanı'ndaki saldırıda 45 kişinin ölümü için 1 günlük yas ilan edilirken, Bangladeş 20 kişinin ölümü için 2 gün yas ilan etti!
Zorbela 1 günlük yasın ardından doğruca köprü açılışına koşturduk. Selfie çekip konfeti fırlattık.
Köprüyü ilk defa kullanan bazı vatandaşlar yolun ortasında araçlarını durdurup göbek bile attı.
Daha birkaç gün önce yaşanan hain saldırıyı umursamadık bile?
Oysa Türkiye'de kendini bilmez birkaç kişi(!) göbek atıp sefie çekilirken, hain terör saldırısı nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımız için Avrupa Futbol Şampiyonası Çeyrek Final maçlarında 1 dakikalık saygı duruşunda duruldu. Karşılaşmayı tribünlerden takip eden futbolseverler de alkışlarla saldırıyı protesto etti.
Haliyle akıllara hemen Konya'da oynanan Türkiye-İzlanda maçı geldi.
Türkiye ile İzlanda arasında Konya'da oynanan 2016 Avrupa Şampiyonası grup elemeleri maçı öncesinde Ankara'daki patlamada hayatını kaybedenler için saygı duruşu yapılmak istenmiş ancak tribünlerden ıslık ve yuhalama sesleri yükselmiş ve saygı duruşu engellenmeye çalışılmıştı.
İşte böylesine garip bir ülke ve tuhaf bir millet haline geldik.
Örneğin Suudi Arabistan kralı öldüğünde kendi kralları için bile Suudiler yas tutmazken biz Türkiye olarak 1 günlük ulusal yas ilan ettik. Fakat Libya, Mısır, Suriye gibi ülkeler demokrasiyle yönetilmiyorlar diye o ülkelere demokrasi ihraç etmeye kalktık!
Neyse, konuyu biraz daha içselleştirelim.
Ramazan ayında oruç tutmayanların ciddi oranda arttığına şahit oluyorum. Gözümüz yollarda beklediğimiz Müslüman gençliğin(!) tamamına yakınının oruçla hiçbir alakası yok, olanları tenzih ediyorum. Başörtülü kızların bile milletin gözünün içine baka baka yediğini içtiğini gördük.
Toplumun duyarsızlaştığını ve birbirine saygı duymadığını göstermesi açısından bu örneği verdim. Yoksa ramazan ayında pervasızca milletin gözü önünde yenen yemeğin, içilen suyun dini boyutunu sorgulamıyorum, o konuyu TV'lerde şov yapan ilahiyatçılara bırakıyorum!
Ramazanda yayınlanan dini şov programlarında sorulan sorulara bakınca insanların İslam'ın özünden ne kadar da uzak olduğunu zaten görüyorsunuz.
Sayın Prof. Dr. Haydar Baş'ın bir sempozyumda yaptığı din tarifine hayran kalmıştım: "Din nasihattır, din iz'andır, din nezakettir, din nezafettir, din cömertliktir, din alçak gönüllülüktür, din muhtaca yardım etmektir, din açı doyurmaktır, din namazdır, din zekattır.."
Milletçe kaybettiğimiz değerler aslında bunlar. Kaybettiğimiz bu değerler slogan İslamcılıkla kazanılmaz. İslam'ın özüne, içimizdeki o cevhere dönmek zorundayız.
Ha dönmezsek ne mi olur?
İnsanlığımızı kaybeder, cenazeler defnedilmeyi beklerken köprü açıldı diye göbek atarız. Sonra gün gelir senin cenazende de göbek atarlar?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Eyüp Kabil / diğer yazıları
- Kötü kopya / 06.07.2023
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022