Oh ne güzel! Yaşanan her felaketin ardından suçu kadere atmak. Kendinde hiç kusur bulmamak. Eleştirenlerin sesini kesmek…
Depremin ne zaman olacağını bilmiyoruz, bu açıdan buna kader diyebilirsiniz ama yıkılan binaları 'kader' yapmadı, insan yaptı. İnsanların yaptığı binalar yıkıldı. İmar affını 'kader' çıkarmadı. Peki, kim çıkardı?
En son imar affı, 6 Haziran 2018 tarihinde "İmar Barışı" adı altında Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yasayla imara aykırı, ruhsatsız veya ruhsat eklerine aykırı olan yapıların kayıt altına alınması ve bu yapılara yasallık kazandırılması amaçlandı.
Bakın Japon deprem uzmanı Yoshinori Moriwaki imar affıyla ilgili ne demiş: "Genel af anlaşılır çünkü insan pişman olur ya da kendini düzeltebilir, imar affı anlaşılmaz çünkü dayanıksız ya da hasarlı beton pişman da olamaz, kendini de düzeltmez, imar affı Türkiye için çok riskli."
İşin uzmanları, ama rant peşinde koşmayan uzmanları 'imar affı' hakkında "maalesef binaları yasayla mezara dönüştürüyorsunuz" uyarısı yapmışlardı.
Kendi sorumluluğunuzu kadere atamazsınız. Eğer her şeyi 'kader' yapıyorsa o halde siz ne iş yapıyorsunuz?
Diğer bir konu da henüz 1 sene önce yapılmış olan binaların da depremde yıkılmış olması. Son yapılan yönetmeliğe uygun inşa edilen binaların depreme dayanıklı olduğunu düşünüyorduk. Anlaşıldı ki, bu konuda da bir sıkıntı var!
En yaygın soru, "Bu yıkılan yeni binalar yönetmeliğe uygun yapılmadı mı, bu inşaatlar denetlenmedi mi?" şeklinde.
Oysa daha can alıcı bir sorun var, ABD Jeolojik Araştırma Merkezi, deprem bölgesindeki binaların sallantıya karşı çok sert olduğunu ve eğildiğini bunun da felakete sebep olduğunu belirtti. Daha iyi bir bina yönetmeliğinin 7.7'lik bu sığ depremde yardımcı olacağını ifade etti.
Anlaşılıyor ki, Türkiye'nin bina yönetmeliğinde de sıkıntı var! Bu yönetmeliği hazırlayan da 'kader' değil, insan.
Bir başka konu da var ki, o da 'liyakat' konusu.
Örneğin, AFAD'a bağlı Afetlere Müdahale Genel Müdürü İsmail Palakoğlu'nun bir ilahiyatçı olduğu anlaşıldı.
"Bir satır güvenlik makalesi okumayan" biri İçişleri Bakanı yapılırsa olacağı budur. Bu türden o kadar çok atamalar yapıldı ki, atamalarda en fazla dikkat edilen konu 'liyakat' yerine 'itaat' oldu. Bu atamaları da 'kader'in yapmadığını biliyoruz.
Bir de deprem bölgesinde bizleri insanlığımızdan utandıran bazı (tabirimi bağışlayın) yalaka medya ve çalışanlarına rastladık. Örneğin, birçoğunuzun şahit olduğu depremzede ile konuşan bir muhabirin, depremzedenin yardım gelmediği yönündeki şikâyetlerini aktarması üzerine sözünü yarıda kesip oradan uzaklaşması.
Başka bir kanalda, muhabirin yardımların çok yetersiz olduğunu söylerken sesinin reji tarafından kesilmesi.
Bir başka mide bulandıran hadise de; hazır kurulu kameraların, bir depremzedeyi vatandaşlar tarafından enkazdan çıkarma anını çekmemesi ve çekim için AFAD ekiplerinin gelmesini beklemesi…
Sosyal medyanın en lazım olduğu zamanlarda saatlerce kısıtlanması ayrıca deprem bölgesinde GSM operatörlerinin özellikle arama-kurtarma açısından en kritik saatlerde iletişim imkânlarının kısıtlı kalması büyük tepki çekti.
Milyarlarca lira para kazanan operatörlerin eksiklikleri de, sosyal medyadaki kısıtlamalar da elbette 'kader'e bağlanamaz.
Sonuç olarak büyük bir felaket yaşandı. Elbirliği ile bu felaketin üstesinden geleceğiz elbette, başka da çaresi yok. Herkes üzerine düşen görevi yapacak ve yaraları birlikte saracağız.
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın söylediği gibi "gün birlik olma günüdür." Aziz milletimiz bugün bunun örneğini sergiliyor.
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022