Her şey sevmekle başlar?
Sevmek, ama nasıl sevmek!
Sevmek bir iddia olduğuna göre, kişi sevgisini ispat etmeli. İspat edilmeyen bir sevgi, onaylanmayan dilekçeye benzer aslında?
Mecnun, içinde beslediği sevgi uğruna çöllere düştü, Ferhat sevgisini ispatlamak için dağları deldi?
Nice insanlar da Allah'a olan sevgisinden canlarını vermekten hiç çekinmedi.
Hz. İbrahim (a.s.) ateşe atılırken bir an bile sevgisinden vazgeçmedi. Oğlu Hz. İsmail (a.s.), Allah'a olan sevgisi uğruna boynunu bıçağa uzatmaktan geri durmadı.
Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin oğlum dediği İmam Hüseyin (a.s.), Kerbela'ya öleceğini bile bile gitti, sevgisi uğruna?
Bu yüce insanlar sevginin en üst mertebesini yaşamışlar ve sonraki nesillere gerçek sevginin ne olduğunu göstermişlerdir.
Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'inde şöyle buyurmaktadır:
"Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır. Eşleri de onların analarıdır?" (Ahzab 6)
"De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez." (Tevbe 24)
Bu ayetlerde ve birçok diğer ayetlerde de emredildiği gibi Allah (c.c.) ve Peygamber (s.a.v.) sevgisi her Müslüman'a farz kılınmıştır. Hatta her Müslüman Allah'ı ve Peygamberi kendi canından daha çok sevmek zorundadır.
Bu konuyla ilgili olarak sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Sizden biriniz beni annesinden-babasından, çoluk-çocuğunuzdan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olamaz."
(Buhari, Sahih, İman, 2/8 (I;9))
Ve..
"Bir gün Hz. Ömer Peygamberimize gelerek; "Ey Allah'ın Rasûlü! Ben sizi canımdan başka her şeyden daha çok severim." dedi. Peygamberimiz de; "Ey Ömer, canımı kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, beni canından daha çok sevmedikçe iman etmiş olmazsın?" buyurdu." (Aynî, Umdetü'l-Kârî,1/144)
Görüldüğü gibi Allah'ı ve Resûlünü canından daha çok sevmek imanın şartıdır.
Gelelim Hz. Ali (a.s.) ve Ehl-i Beyt'i sevme meselesine..
Bir ayette Rabbimiz (c.c.) şöyle buyurmuştur:
"De ki: Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık sizden yakınlarıma sevgiden başka hiç bir ücret istemiyorum." (Şura 23)
Sünni mezhep imamlarından İmam Şafii bu ayetle ilgili olarak Ehl-i Beyt'i sevmenin farz olduğunu söylemiştir.
Yukarıda geçen ayetin dışında Hz. Ali ve Ehl-i Beyt'le ilgili Sevgili Peygamberimizin yüzlerce hadisi de bulunmaktadır. Fakat Sünni kaynaklarda geçen şu iki hadis-i şerif, Hz. Ali'yi nasıl sevmemiz gerektiğini anlamamız açısından yeterlidir:
"Ali'yi seven, beni sevmiştir. Ona düşmanlık, bana düşmanlıktır. Onu inciten beni incitmiştir. Beni inciten de elbette Allah'ı incitmiş olur." (Taberânî)
"Ya Ali, bana, Harun'un Musa'ya yakınlığı gibisin. Yalnız benden sonra peygamberlik yoktur." (Buharî)
Anlaşılacağı gibi Hz. Ali'yi sevmek sıradan bir insanı sevmek gibi olmamalı. Bizden istenen, Resûlullah'ı nasıl seviyorsak O'nu da öyle sevmek. Resûlullah Efendimiz, Hz. Ali ve Ehl-i Beyt dışında başka hiç kimse için böyle bir şey söylememiştir. Ama İmam Ali için, Fatıma anamız için, İmam Hasan ve Hüseyin için söylemiştir.
Bu yüzden "Ben de Ali'yi seviyorum, Ben de Hüseyin'i seviyorum" demek Resûlullah'ın bizden istediği sevgi olmuş olmuyor.
Kur'an-ı Kerim'de ve Sünni kaynaklarda; Allah'ı, Resûlü'nü ve Ehl-i Beyt'i nasıl sevmemiz gerektiği açık bir şekilde tarif edilmiştir. Değerli üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş'ın da söylediği bundan başka bir şey değildir. Ehl-i Beyt'i sevmek her Müslüman'ın üzerine farz kılınmıştır. Öyleyse "Tevhid'in Merkezi Ehl-i Beyt"tir. Her mezhepten ve her meşrepten Müslüman'ın buluşma noktasıdır Ehl-i Beyt. En çok ihtiyaç duyduğumuz birliğin ve beraberliğin adresidir aynı zamanda Ehl-i Beyt.
Ortaya koymuş olduğu Ehl-i Beyt külliyatıyla ve ufkumuzu açan görüşleriyle, samimi gönüllere rehber olan değerli üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş'a ne kadar teşekkür etsek azdır.
Ehl-i Beyt sevgisi gönüllerinizden hiç eksik olmasın?
Sevmek, ama nasıl sevmek!
Sevmek bir iddia olduğuna göre, kişi sevgisini ispat etmeli. İspat edilmeyen bir sevgi, onaylanmayan dilekçeye benzer aslında?
Mecnun, içinde beslediği sevgi uğruna çöllere düştü, Ferhat sevgisini ispatlamak için dağları deldi?
Nice insanlar da Allah'a olan sevgisinden canlarını vermekten hiç çekinmedi.
Hz. İbrahim (a.s.) ateşe atılırken bir an bile sevgisinden vazgeçmedi. Oğlu Hz. İsmail (a.s.), Allah'a olan sevgisi uğruna boynunu bıçağa uzatmaktan geri durmadı.
Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin oğlum dediği İmam Hüseyin (a.s.), Kerbela'ya öleceğini bile bile gitti, sevgisi uğruna?
Bu yüce insanlar sevginin en üst mertebesini yaşamışlar ve sonraki nesillere gerçek sevginin ne olduğunu göstermişlerdir.
Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'inde şöyle buyurmaktadır:
"Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır. Eşleri de onların analarıdır?" (Ahzab 6)
"De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez." (Tevbe 24)
Bu ayetlerde ve birçok diğer ayetlerde de emredildiği gibi Allah (c.c.) ve Peygamber (s.a.v.) sevgisi her Müslüman'a farz kılınmıştır. Hatta her Müslüman Allah'ı ve Peygamberi kendi canından daha çok sevmek zorundadır.
Bu konuyla ilgili olarak sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Sizden biriniz beni annesinden-babasından, çoluk-çocuğunuzdan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olamaz."
(Buhari, Sahih, İman, 2/8 (I;9))
Ve..
"Bir gün Hz. Ömer Peygamberimize gelerek; "Ey Allah'ın Rasûlü! Ben sizi canımdan başka her şeyden daha çok severim." dedi. Peygamberimiz de; "Ey Ömer, canımı kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, beni canından daha çok sevmedikçe iman etmiş olmazsın?" buyurdu." (Aynî, Umdetü'l-Kârî,1/144)
Görüldüğü gibi Allah'ı ve Resûlünü canından daha çok sevmek imanın şartıdır.
Gelelim Hz. Ali (a.s.) ve Ehl-i Beyt'i sevme meselesine..
Bir ayette Rabbimiz (c.c.) şöyle buyurmuştur:
"De ki: Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık sizden yakınlarıma sevgiden başka hiç bir ücret istemiyorum." (Şura 23)
Sünni mezhep imamlarından İmam Şafii bu ayetle ilgili olarak Ehl-i Beyt'i sevmenin farz olduğunu söylemiştir.
Yukarıda geçen ayetin dışında Hz. Ali ve Ehl-i Beyt'le ilgili Sevgili Peygamberimizin yüzlerce hadisi de bulunmaktadır. Fakat Sünni kaynaklarda geçen şu iki hadis-i şerif, Hz. Ali'yi nasıl sevmemiz gerektiğini anlamamız açısından yeterlidir:
"Ali'yi seven, beni sevmiştir. Ona düşmanlık, bana düşmanlıktır. Onu inciten beni incitmiştir. Beni inciten de elbette Allah'ı incitmiş olur." (Taberânî)
"Ya Ali, bana, Harun'un Musa'ya yakınlığı gibisin. Yalnız benden sonra peygamberlik yoktur." (Buharî)
Anlaşılacağı gibi Hz. Ali'yi sevmek sıradan bir insanı sevmek gibi olmamalı. Bizden istenen, Resûlullah'ı nasıl seviyorsak O'nu da öyle sevmek. Resûlullah Efendimiz, Hz. Ali ve Ehl-i Beyt dışında başka hiç kimse için böyle bir şey söylememiştir. Ama İmam Ali için, Fatıma anamız için, İmam Hasan ve Hüseyin için söylemiştir.
Bu yüzden "Ben de Ali'yi seviyorum, Ben de Hüseyin'i seviyorum" demek Resûlullah'ın bizden istediği sevgi olmuş olmuyor.
Kur'an-ı Kerim'de ve Sünni kaynaklarda; Allah'ı, Resûlü'nü ve Ehl-i Beyt'i nasıl sevmemiz gerektiği açık bir şekilde tarif edilmiştir. Değerli üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş'ın da söylediği bundan başka bir şey değildir. Ehl-i Beyt'i sevmek her Müslüman'ın üzerine farz kılınmıştır. Öyleyse "Tevhid'in Merkezi Ehl-i Beyt"tir. Her mezhepten ve her meşrepten Müslüman'ın buluşma noktasıdır Ehl-i Beyt. En çok ihtiyaç duyduğumuz birliğin ve beraberliğin adresidir aynı zamanda Ehl-i Beyt.
Ortaya koymuş olduğu Ehl-i Beyt külliyatıyla ve ufkumuzu açan görüşleriyle, samimi gönüllere rehber olan değerli üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş'a ne kadar teşekkür etsek azdır.
Ehl-i Beyt sevgisi gönüllerinizden hiç eksik olmasın?
Eyüp Kabil / diğer yazıları
- Kötü kopya / 06.07.2023
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022