Geçenlerde yazdığım bir yazıda 'mahallelerimize ne oldu' diye bir soru sormuştum. Bu soru çok doğaldı ve sorulmalıydı bana göre. Uzun yıllardır, insan olarak yaptığımız pek çok hatanın neticesinde kaybettiğimiz o kadar değer var ki. Onlardan biriydi komşuluk ve mahallelilik bilinci. İşte bunu hatırlatmak istedim. O nedenle bu soruyu sordum."Yahu kardeşim, ülkenin bir ton problemi var. Ekonomi iflas noktasında, dış politikada ya olanları seyrediyoruz ya da başkasının senaryosunda küçük rollere razı oluyoruz. İç meseleler boyumuzu aştı; güvenlik, eğitim, sağlık? bütün alanlarda neredeyse iyi giden bir şey yok? Evet bütün bunlar varken, sen çıkmışsın, mahalleden, komşudan bahsediyorsun?"Benim yazımı okuyanlardan bazılarının bu serzenişini çok doğal karşılıyorum. İlk bakışta öyle gözüküyor.Ama bazen bize küçük ve önemsiz gözüken şeylerde büyük hakikatler gizli olabilir. Veya en azından biz oradan büyük hakikatlere doğru yürüme imkanı bulabiliriz. Ya da küçük gördüğümüz şeyler, önemsemediklerimiz, başımızdaki büyük dertlerin temelini teşkil ediyordur. Kim bilir?Mahalle ile ilgili yazımızda ne demiştik?Birbiriyle kan bağı olmadığı halde, bir 'inanç birlikteliği' içinde, birbirini hisseden, paylaşan bir topluluktan bahsetmiştik. Bu öyle bir topluluktu ki; o topluluğun üyeleri komşusunun halini dedikodu malzemesi yapmak için değil, çözüm olmak için merak ediyorlardı. Birbirlerinden emindiler.Birbirlerini seviyorlardı.Birbirlerine saygı duyuyorlardı.Birbirlerini koruyorlardı. Peki problem yok muydu?Olmaz mı?Tabii ki insanın olduğu her yerde problem de olacaktır, bu kaçınılmazdır. Ama çok sağlam temellere oturmuş bu yapının kendi içerisinde savunma mekanizmaları oluşmuştu. İşte bu tür problemlerle ve problemli insanlarla karşılaşıldığında savunma mekanizmaları hemen devreye giriyordu. Böylece problem daha büyümeden halloluyordu.Şimdi bunu önemsiz bir şeymiş gibi görebilir miyiz? Bir nostalji, 'bir zamanlar edebiyatı' yaftasıyla tarihin tozlu raflarına gömebilir miyiz?Hayır, bunu yapamayız.Yaşadıklarımıza dikkat edin. Çevremizde olanlara, ülkemizde olanlara, ülkemizin etrafında olanlara ve bütün dünyada olanlara dikkat edin. Dünyanın seyrinin nereye doğru gittiğine dikkat edin.Artık her şeyde tekelleşmeye doğru bir gidiş var, dikkat edin. Bakmayın çoğulculuktan, haklardan bahsedildiğine, her şey onların 'tekel' olması için. Bütün planlar, projeler 'tek güç' olmak isteyenlerin kontrolünde. Anlayacağınız, bu çarpık ve gayri insani anlayışın hakimiyeti için 'birliği' temel alan her değer yok edilmeli. Her nerede olursa olsun.Peki biz bunu onaylıyor muyuz?Sözde onaylamıyoruz.Peki yaşantı olarak?Şimdi yukarıdaki satırları bu tespitlerden sonra bir daha okuyun. Daha sonra 'yaşantı olarak' nereye geldiğimiz üzerinde biraz durun. Ve yazımızın başında belirttiğimiz serzenişlere hakkımız var mı, yok mu bir de onu düşünün.Detaya girmediysek de, şunu gördük ki, mesele o kadar da basit değilmiş, küçük ve önemsiz değilmiş.Eeeee ne yapacağız şimdi?Bir yerden başlayacağız.En yakınımızdan.
Okan Egesel / diğer yazıları
- Hz. İnsan’a… / 20.04.2020
- Koronavirüsten önce, koronavirüsten sonra... / 28.03.2020
- ‘Ben Ali’yim’ / 25.06.2019
- Atatürk keramet sahibi bir veliydi / 10.04.2019
- Çok şükür psikolojimiz yetmiyor! / 13.03.2019
- O günler geliyor, görüyorum / 22.02.2019
- Evet, bu seçim beka seçimidir / 06.02.2019
- Kumpasın arkasındakileri açıklıyorum / 11.01.2019
- Mustafa Kemal’in uçaklarına ne oldu? / 05.01.2019
- Yunan’ın galip gelmesini isteyen hainler / 26.12.2018
- Koronavirüsten önce, koronavirüsten sonra... / 28.03.2020
- ‘Ben Ali’yim’ / 25.06.2019
- Atatürk keramet sahibi bir veliydi / 10.04.2019
- Çok şükür psikolojimiz yetmiyor! / 13.03.2019
- O günler geliyor, görüyorum / 22.02.2019
- Evet, bu seçim beka seçimidir / 06.02.2019
- Kumpasın arkasındakileri açıklıyorum / 11.01.2019
- Mustafa Kemal’in uçaklarına ne oldu? / 05.01.2019
- Yunan’ın galip gelmesini isteyen hainler / 26.12.2018