İstanbul Barosu başkanını seçti. 144 yıllık tarihinde ilk kez kadın başkan seçilmiş oldu baroya. Avukat Filiz Saraç'ı tebrik ederken baroların önemini sütunumuza yatırmak istiyoruz.
Avukatlık yasasına göre: "Barolar, avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlâkını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır."
Bağımsız yargı için bağımsız baro işin olmazsa olmazıdır. Yargının kurucu unsurlarından biri olan savunma, hukuku siyasallaştırma amacında olan iktidara karşı baş eğmeyen, biat etmeyen, sessiz kalmayan, hak ve adalet savaşı veren avukatların yüreklerinde ve omuzlarındadır.
Bugün Türkiye, hukukun ve hukuk devleti ilkelerinin, anayasanın ayaklar altına alındığı, yargının tamamen ele geçirilip tutsak edildiği, hak ve özgürlüklerin gittikçe kısıtlanıp kullanılamaz hale getirildiği, özel hayata müdahale edildiği, her türlü muhalefetin hukuk dışı yöntemlerle bastırıldığı, ifade özgürlüğünün sadece iktidarı destekleyenlere tanındığı bir ülke görünümündedir. Bundan bütün kesimler nasibini almaktadır. Hiç kimsenin hukuk güvenliği kalmamıştır.
Bilindiği üzere hukuk ve yargı, adalete, hukuka yönelirse özgürlüklerin ve bireylerin en büyük güvencesi olur. Ancak zulme, baskıya, tasfiyeye yönelen vasıta kılınan; bağımlı, şekilli, kurgulu yargı hak ve özgürlüklerin en büyük düşmanı, iktidarların en büyük silahı haline gelir. Bugün Türkiye'de yaşanan budur. Ne yazıktır ki, güç ve iktidar savaşlarının arenası haline getirilen, tamamen siyasi iktidarın denetimine giren yargı artık hak ve özgürlüklerin en büyük tehdidi haline gelmiştir, getirilmiştir. Eğer hak ve özgürlüklerin güvencesi olması gereken yargı, bu şekilde hukuksuzluğun vasıtası veya uygulayıcısı haline gelmişse, getirilmişse, bir tasfiye mekanizmasına dönüşmüşse bir toplum için bundan daha tehlikeli bir şey yoktur. Savunmaya saygı gösteren hiç kimsenin ve hiçbir gücün ne yapacağını söyleyemeyeceği bağımsız ve tarafsız bir yargı, toplumsal düzenin belkemiğidir. Türkiye bu açıdan bugün omurilik felci olmuştur. Hukuksuzluk bizzat yargı eliyle gerçekleşmekte ya da meşrulaştırılmakta ise bunun adı demokrasi olamaz!
Kürsünün üstünde olmak, üstün olmak anlamına gelmez. Kanunda savcılara ve hakimlere verilen yetkiler, içini istedikleri gibi doldurup kullanabilecekleri birer açık çek değildir. Adil yargılanma birey için hak, adil yargılama yapmak ise hakimler için görevdir. Avukatlar da bunun güvencesi ve takipçisidir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün sözüyle bitirelim: " Herhalde alemde bir hak vardır ve hak kuvvetten üstündür."
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023