Azim, kararlılık ve strateji

Prof. Dr. Haydar Baş'ın ortaya koyduğu "Hoş Geldin Atatürk" kitabını okudukça, her satırında çok önemli bilgilere ulaşıyoruz. Bugüne kadar bize empoze edilen Atatürk'ten çok farklı, hem madden hem de manen, her yönüyle dört dörtlük bir liderle tanışıyoruz. Gerçek ve dindar Atatürk'ü tanıdıkça da, dinsiz Atatürk iftiralarıyla 79 yıldır Ata'mızla aramızı açmaya çalışanların yaptığı bu büyük ihanetin büyüklüğünü tahayyül edemiyoruz.
Mustafa Kemal Paşa'nın 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basmasıyla; Anadolu'da Yunan, İngiliz, Fransız, İtalyan, Ermeni ve Rum işgallerine karşı başlatılan yerel mücadelelerin ulusal bir mücadeleye dönüşmesinin meşalesi yakılmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde milletimizin tek bilek tek yürek haline gelmesinde şüphesiz Amasya, Erzurum ve Sivas'ta yapılan kongrelerin rolü büyüktür.
Bu kongrelerde her kafadan ses çıkmış, manda ve himayeyi savunanlar olmuş, çok büyük tartışmalar yaşanmış ama neticede herkes Mustafa Kemal'in ta başından beri durduğu noktaya gelmişti: Manda ve himaye asla kabul edilemez.
Amasya Tamimi'nde, "Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" kararı alınmıştır. Doğu vilayetlerinin birleşmesinin sağlandığı Erzurum Kongresi'nde, "Her türlü yabancı işgaline ve müdahalesine millet birlikte karşı koyacaktır" kararı alınmıştır. Doğu ve Batı tüm vilayetlerin birleşmesi kararının alındığı Sivas Kongresi'nde ise "Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet topyekün kendisini savunacak ve direnecektir" maddesi kabul edilmiştir.
Bu kongrelerde adım adım kabul edilen "azim ve kararlılık", "topyekün mücadele" Mustafa Kemal'in sürekli sahip olduğu, Ehl-i Beyt soyundan gelen bağımsızlık karakterinin bir ürünüydü, milleti de bu seviyeye taşıdı. Azim ve kararlılık var ama strateji olmazsa, yine netice alınmaz. Atatürk, milleti azim ve kararlılıkla buluşturduktan sonra, stratejiyle de milleti tek bir yumruk haline getirerek düşmana karşı etkin bir güce dönüştürmüştür.
Bu özellikler herkeste olmayan özelliklerdir ve dikkat ederseniz koskoca Osmanlı İmparatorluğu toprakları içinde, hatta tüm dünyada sadece Mustafa Kemal Atatürk'e nasip olmuştur. Ve sahip olduğu bu olağanüstü kabiliyet sebebiyle dost ülkeler onu örnek almış, düşmanları ise takdir edip elini öpmek zorunda kalmıştır. Mustafa Kemal Paşa'nın en zor şartlarda bile gösterdiği azim ve kararlılığa, bu zor durumdan çıkmak için oluşturduğu mükemmel stratejiye, hayatının her safhasında birçok dikkat çekici örnek vardır. Dilerseniz Erzurum Kongresi ile Sivas Kongresi arasında zuhur eden bir hadiseyi sizlere aktaralım. 
Mustafa Kemal Paşa, içinde Hoca Raif Efendi ve Şeyh Fevzi Efendi'nin de bulunduğu bir heyetle kongre için Sivas'a hareket etmişti. Erzincan'ı geçtikten sonra yol bir boğazdan geçiyordu. Yolda jandarma zabitleri konvoyu durdurdu ve bir takım silahlı çetelerin boğazı kapattıklarını ve pusu kurduklarını haber verdiler. Mustafa Kemal, bazı sorular sorarak durum hakkında oldukça olumsuz cevaplar aldıktan sonra şunları ifade etti:
"Biliyorsunuz ki işimiz acele. Sivas Kongresi'ne gününde yetişmek mecburiyetindeyiz. Yol programımızı değiştiremeyeceğimiz gibi, Kongre'nin açılmasını da geciktiremeyiz. Gecikmemiz, bilhassa yollarda eşkıya var diye gecikmemiz kongreyi felce uğratır ve çığ halinde büyülterek şayialarla Sivas'ta siyasi bir panik olur. Ben, ne olursa olsun vaktinde Sivas'ta bulunmak icap ettiği kanaatindeyim. Her ne olursa olsun, her türlü tehlikeyi göze alarak yolumuza devam etmeliyiz."
İşte vatanın işgalden kurtulması ve milletin bağımsızlığı için mükemmel bir azim ve kararlılık? Bu sözlerin ardından sesini de yükselterek hemen stratejiyi ortaya koyar:
"Otomobilin birinde hafif mitralyözlerimiz var. Osman Bey ve birkaç arkadaş mitralyözleri ateşe hazır bulundurarak önden ilerlesin. Bizim arabalar da kendisini takip etsin. Etraftan gelecek ateşlere ehemmiyet vermeyerek otomobillerimiz bütün süratleriyle ilerlerler. Fakat önümüze eşkıya çıkar ve yol kapatılmış olursa o zaman da otomobillerden atlayarak ve derhal birer mevzi edinerek mukabil ateşe başlarız. Müsademe sonunda ya yolu açmaya muvaffak oluruz yahut ölürüz. Ancak, tavsiyem şudur ki; böyle bir hal vukuunda aramızda yaralanan ve ölenler bulunursa onlarla asla meşgul olmayacağız. Sağ kalanlar için, tek kişi dahi olsa, hedefi Sivas'a ulaşmak teşkil edecektir" dedi ve gözlerimizin içine bakarak; "Benim kararım bu, sizler kabul ediyor musunuz?" diye sordu. Oradakiler istisnasız, "Tabi Paşam" dediler. (Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş Geldin Atatürk, s.375-379)
Ve bu azim ve karalılıkla, bu stratejiyle Sivas'a ulaşılıp o tarihi kongre gerekleştirildi. Mustafa Kemal sürekli azimli ve kararlıydı, stratejide de asla yanılmadı. Türk milleti o gün bu azimle, bu kararlılıkla ve stratejiyle buluştuğu için, işgalden ve esaretten kurtuldu, tam bağımsızlığa ve büyük bir devlete kavuştu.
Bugün bu azmi, bu kararlığı ve asla yanılmayan stratejileri, çözümleri projeleri gerçek Atatürk'ü en iyi anlayan ve anlatan Prof. Dr. Haydar Baş'ın şahsında görüyoruz.
Dün Atatürk'le tam bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti'yle buluştuk, bugün Prof. Dr. Baş'la olursak elbette ki kainat devleti olan bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne kavuşacağız.