Söz konusu Atatürk ve Cumhuriyet olunca birilerinin iç yüzünü görmeniz çok kolaylaşıyor. Bir yerlere saklanmış, pusuda bekleyen bitmek bilmeyen kinleriyle hemen devreye giriyorlar.
Atatürk'ün temellerini attığı ve Türk Milletini muasır (çağdaş) medeniyetlerin üzerine çıkarmayı hedeflediği yeniliklerin yıldönümleri geldiğinde ekranlarda arzı endam eden, köşelerinde içlerindekini kusan çok sayıda zavallı görüyorsunuz.
Malum geçtiğimiz günlerde 'Harf İnkılabı'nın yıldönümüydü. Tabii ki malum zevat boş durmadı ve diline ne gelirse konuştu, yazdı. Hatta ne iftiralar atacağını bilemeyenler de daha ileri giderek, Atatürk'e ve Cumhuriyetin kazanımlarına her türlü hakaret etmeyi tercih ettiler.
Yıllardır ekranlarda, gazetelerde ve artık internette, memleketin en ücra köşesinde bile herkesin kulağına fısıldanan 'bizi bir gecede cahil bıraktılar' sözü bugünlerde yine revaçta.
Aslında bu sözü söyleyenlere şunu hatırlatmakta fayda var; "Evet birileri cahil kaldı. Bunlar sizsiniz, siz cahil bırakıldınız. Çünkü gerçekleri konuşmak yerine İngilizle, Yunanla, Yahudiyle ittifak yaptınız, onların önünüze koyduklarını okuyor ve onların borazanlığını yapıyorsunuz."
Bunlar hiç vazgeçmezler, yöntemleri taktikleri yıllardır aynıdır. 'Bizi bir gecede cahil bıraktılar' derler ve akıllarına ne gelirse konuşurlar.
Bütün mesele rahmetli Atatürk'ün büyük gayretiyle, dinini, dilini, milli kimliğini, tarihini öğrenen Türk Milletinin bunları öğrenmesinin önüne geçmektir. Çünkü inancınızın temellerini öğrenirseniz, sizi kimse din ile aldatamaz. Dilinizi öğrenir, okur ve yazarsanız, tarihinizi öğrenirseniz, kimse sizi yalan söyleyerek kandıramaz. Bunu onlarda çok iyi biliyorlar.
Dini sarık, şalvar ve cübbeden ibaret sanan bir zat konuşmasında kendini dinleyenlere şöyle diyor: "Siz hadis kitabı, tefsir falan herhangi bir kitabı okumayacaksınız. Sizin kapasiteniz onları anlamaya yetmez. Sizin yapmanız gereken, benim gibi hocaları dinlemek ve onları yapmaktır."
İşte sevgili okurlar bütün nükte burada gizli…
Atatürk bunların oyunlarını bozdu, tuzaklarını kafalarına geçirdi. Bütün kinlerinin temelinde bu yatıyor.
Osmanlı'ya 1726'da matbaa geldikten sonra yaklaşık yüz yılda yalnızca seksen (80) kitap basıldı. Halbuki Osmanlı'ya ilk matbaa 1490'ların sonlarında İspanya'dan getirilen Yahudilerle gelmiş ve onlara özel izinle kendi eserlerini basma hakkı verilmişti. Ama kendi halkına gelince yasak konulmuş ve gelişmenin önüne geçilmişti.
Avrupa sanayi devrimini yaparken, siz Osmanlı'da gelişen sanayi gördünüz mü? Batı petrolü kullanmaya başladığında, otomobil yaptığında, uçak yaptığında, bilimsel çalışmaları zirveye çıkardığında siz Osmanlı'da buna ayak uydurabilen birilerini hiç okudunuz mu?
Cumhuriyet Kurulduğunda Anadolu'da yaklaşık 13-14 milyon insan vardı. Okuma yazma oranı erkeklerde % 7 (yüzde yedi) kadınlarda ise % 04 (binde dört)… Bu rakamların içinde gayrimüslimlerinde bulunduğunu da unutmamak lazım. Bu durumda ortalama % 2,5-3'e kadar iner.
Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz. İşte Osmanlı'nın tablosu bu, ne kadar yalan söylerseniz söyleyin gerçekler değişmez.
Halbuki bunların hepsinin bildiği bir gerçek var. Harf devriminden yaklaşık on yıl sonra Türkiye'de okuma yazma oranı % 20'lere ulaştı. İşte bu tablonun oluşması rahatsız etti içimizdeki bizden olmayanları…
Evet bu memlekette gerçekten birileri cahil! kalmışsa, onlar sizsiniz. Evet sizler cahil kaldınız. 'Buna cahillik demek yeterse!'
Ama Türk Milleti okudu, öğrendi ve aydınlandı. Mustafa Kemal Atatürk ile gerçek kimliğini buldu.
Allah, Atatürk'ten ve arkadaşlarından razı olsun…
- Atatürk olmasaydı! / 22.09.2023
- Dikkat! Konu Anayasa / 15.09.2023
- Sohbet ‘spaces’ odası izlenimleri / 08.09.2023
- Hatırlıyor musunuz? / 01.09.2023
- Haydar Baş olmak / 14.04.2023
- Kitap, ama hangi kitap? / 15.01.2022
- Bırakın gençler konuşsun… / 08.01.2022
- Gözlerdeki ışıltı / 01.01.2022
- Eserinizle gurur duyabiliyor musunuz? / 29.11.2021