Kuzey Irak'ta ABD'nin yazdığı ve çekimlerini yaptığı belgeselin senaryosunu capcanlı izliyorsunuz.
Belgesel kimin etrafında kurgulanmış?
Türkiye'mizin? Bizim.
Bir ülke, yarın kendi kapısına dayanacak olan kirli bir işgalde nasıl bu kadar bedavaya kullanılabilirin filmi.
Avanaklığın son belgeseli. Hollywood yapımı.
Vahim vaziyetimiz öyle bir noktaya varmış ki; en akıllımız bile, güya kalbi en duyarlımız bile, madem birkaç dolar alamadık bari Saddam'ı kısa zamanda bulsalar da masum halk bu kadar eza cefa çekmese, Bağdat'a huzur gelse, diye mırıldanıyor.
Gönüller kirli esarete razı olmuş. Mideler, kardeş katliamından gelecek dolar kırıntılarına iştah kabartmış.
Böylesine alçakça kardeş etine iştah kabartmak, domuz eti yemekten daha aşağılık bir damak zevki olsa gerek.
Teksas'ın vahşi kovboylarının bu yöntemi, medeniyetin ve insanlığın beşiği Anadolu'muzun bağrında rağbete mahzar oluyorsa, insanlık son demlerini yaşıyor demektir.
Huzur ne, ABD kim?
İnsanlığa asırlar boyu adalet ve şefkat götürmüş bir neslin, şimdi, ya medet dediği merciye ve huzur beklediği işgalciye bakın Allah aşkına?
Büyükler, böylesi durumlarda dünyanın sonu geldi evladım, derler.
Bugüne kadar ABD'nin bizzat kendisinin veya güdülmediği çapulcuların adım attığı hangi belde huzur bulmuş, hangi bölge selamete erişmiş?
İsrail'in çöreklendiği Filistin toprakları mı, Afganistan mı, Wilson'un kuzeydoğu kanadımız Azerbaycanımıza sapladığı Ermenistan mı, Çekiç Güç'le güneydoğu kanadımıza sapladığı etnik gruplar mı, Vietnam mı, Guatemala mı? Neresi huzurda, kim huzurlu, kim hançer yarası?
Daha dün İsrail, F-16 uçakları ve Apache helikopterleriyle Filistinlilere saldırdı. Gazze'de 8 Müslümanı öldürüp 50 kişiyi yaraladılar. Gazze'nin kuzeyinde 2, Beyt Hanun'da 3 Filistinliyi hunharca katlettiler.
Afganistan'ın kuzeybatısındaki çatışmalarda da 6 kişi öldü. ABD öncülüğündeki ittifak güçlerinin uçakları Bagram'da yaptıkları bombardımanda Afgan halkından 11 kişiyi öldürdüler.
Bunları gördüğümüz halde Irak'ta, Kuzey Irak'ta bizimle veya bölgemizle ilgili çekimi yapılan senaryoya razı olmak, tam bir avanaklık değil de nedir?
Tüm Türkiye olarak bu ABD yapımına kilitlenmiş kendimizi seyrederken, en can alıcı noktada 'AB fragmanı'mız gösterime sokuldu.
Meğer Kopenhag'ta da aynı avanaklık belgeselimiz çekilmiş.
Dürüst, yerli ve milli duruş sahibi Kuvay-ı Milliye kadrosuna kulak vermeyenlerin 'AB belgeseli'dir bu.
Danimarka Televizyonu'ndan Christofer Guldbrandsen tarafından kaydedildi. Guldbrandsen, başbakanlığın özel izniyle çektiği görüntüleri belgesele dönüştürdü.
Avanaklık hikayemizin belgeseli? Binlerce yıllık şerefli tarihimiz yüzkarası.
Belgeselde, eski AB dönem başkanı Danimarka Başbakanı Rasmussen ile Dışişleri Bakanı Möller arasındaki ilginç diyalog aktarılıyor. Hani Başbakanımız şimdiki koltuğuna erişmeden önce AB turuna çıkmış, oralardan aldığı güç ve kuvvetle bir ara Kıbrıs konusunda KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş'a ağır cümleler sarf etmiş, ardından günlerce sözkonusu ziyaretlerdeki AB zaferleri anlatılmıştı ya; onun belgeseli.
Belgeselde, Almanya Dışişleri Bakanı Fischer'in Danimarka Dışişleri Bakanı Möller'e tarih konusunda önce, ''Türkiye'yi uyutacak bir formül bulalım'' dediği, sonra da fikir değiştirip Türkiye'nin üyeliğini kastederek ''unutun'' diye konuştuğu apaçık görülüyor. İşte diyaloglardan birkaç cümle?
Rasmussen: Türkiye zirvenin ana maddelerinden birini oluşturuyor
Möller: Türkiye uzun süre bekletilirse, bu bekleyiş Türkiye'yi İslam dünyasına itebilir. Almanlar'ın içeride ve dışarıda söyledikleri birbirini tutmuyor. Joschka Fischer ile görüştüm. 12 saat içinde üç kez fikir değiştirdi. Önce Türkiye'nin birliğe tam üyeliğini istemediklerini, Türkiye'nin dışarıda tutulması gerektiğini söyledi. Sonra benden kendisi için Türkiye'ye karşı bir oyalama formülü bulmamı istedi, daha sonra da 'unutalım' dedi.
Rasmussen: Masada onların dostlarından hiç biri yoktu. Kimse Türkiye'yi desteklemedi. Ben onlara tarih konusunda ısrarlı olmamalarının Türkiye'nin yararına olacağını anlatmaya çalıştım, anlamadılar. Tarih konusunda ısrar ettiler. Şimdi Türkiye'nin durumu sadece 2004 Aralık zirvesinde görüşülecek. Türkiye'yi birliğe istemeyenler, o zaman da bir bahane bularak karşı çıkacaklar ve bu iş uzayacaktır?
İşte bu, bizim belgeselimiz. AB belgeseli. Kopenhag yapımı.
Aynıyla vaki?
Aklımızı başımıza almaz, kıblemizi hep başkaları tayin ederse daha çok avanaklık belgesellerine konu ediliriz, kilise ile cami arasında daha çok bocalarız.
Belgesel kimin etrafında kurgulanmış?
Türkiye'mizin? Bizim.
Bir ülke, yarın kendi kapısına dayanacak olan kirli bir işgalde nasıl bu kadar bedavaya kullanılabilirin filmi.
Avanaklığın son belgeseli. Hollywood yapımı.
Vahim vaziyetimiz öyle bir noktaya varmış ki; en akıllımız bile, güya kalbi en duyarlımız bile, madem birkaç dolar alamadık bari Saddam'ı kısa zamanda bulsalar da masum halk bu kadar eza cefa çekmese, Bağdat'a huzur gelse, diye mırıldanıyor.
Gönüller kirli esarete razı olmuş. Mideler, kardeş katliamından gelecek dolar kırıntılarına iştah kabartmış.
Böylesine alçakça kardeş etine iştah kabartmak, domuz eti yemekten daha aşağılık bir damak zevki olsa gerek.
Teksas'ın vahşi kovboylarının bu yöntemi, medeniyetin ve insanlığın beşiği Anadolu'muzun bağrında rağbete mahzar oluyorsa, insanlık son demlerini yaşıyor demektir.
Huzur ne, ABD kim?
İnsanlığa asırlar boyu adalet ve şefkat götürmüş bir neslin, şimdi, ya medet dediği merciye ve huzur beklediği işgalciye bakın Allah aşkına?
Büyükler, böylesi durumlarda dünyanın sonu geldi evladım, derler.
Bugüne kadar ABD'nin bizzat kendisinin veya güdülmediği çapulcuların adım attığı hangi belde huzur bulmuş, hangi bölge selamete erişmiş?
İsrail'in çöreklendiği Filistin toprakları mı, Afganistan mı, Wilson'un kuzeydoğu kanadımız Azerbaycanımıza sapladığı Ermenistan mı, Çekiç Güç'le güneydoğu kanadımıza sapladığı etnik gruplar mı, Vietnam mı, Guatemala mı? Neresi huzurda, kim huzurlu, kim hançer yarası?
Daha dün İsrail, F-16 uçakları ve Apache helikopterleriyle Filistinlilere saldırdı. Gazze'de 8 Müslümanı öldürüp 50 kişiyi yaraladılar. Gazze'nin kuzeyinde 2, Beyt Hanun'da 3 Filistinliyi hunharca katlettiler.
Afganistan'ın kuzeybatısındaki çatışmalarda da 6 kişi öldü. ABD öncülüğündeki ittifak güçlerinin uçakları Bagram'da yaptıkları bombardımanda Afgan halkından 11 kişiyi öldürdüler.
Bunları gördüğümüz halde Irak'ta, Kuzey Irak'ta bizimle veya bölgemizle ilgili çekimi yapılan senaryoya razı olmak, tam bir avanaklık değil de nedir?
Tüm Türkiye olarak bu ABD yapımına kilitlenmiş kendimizi seyrederken, en can alıcı noktada 'AB fragmanı'mız gösterime sokuldu.
Meğer Kopenhag'ta da aynı avanaklık belgeselimiz çekilmiş.
Dürüst, yerli ve milli duruş sahibi Kuvay-ı Milliye kadrosuna kulak vermeyenlerin 'AB belgeseli'dir bu.
Danimarka Televizyonu'ndan Christofer Guldbrandsen tarafından kaydedildi. Guldbrandsen, başbakanlığın özel izniyle çektiği görüntüleri belgesele dönüştürdü.
Avanaklık hikayemizin belgeseli? Binlerce yıllık şerefli tarihimiz yüzkarası.
Belgeselde, eski AB dönem başkanı Danimarka Başbakanı Rasmussen ile Dışişleri Bakanı Möller arasındaki ilginç diyalog aktarılıyor. Hani Başbakanımız şimdiki koltuğuna erişmeden önce AB turuna çıkmış, oralardan aldığı güç ve kuvvetle bir ara Kıbrıs konusunda KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş'a ağır cümleler sarf etmiş, ardından günlerce sözkonusu ziyaretlerdeki AB zaferleri anlatılmıştı ya; onun belgeseli.
Belgeselde, Almanya Dışişleri Bakanı Fischer'in Danimarka Dışişleri Bakanı Möller'e tarih konusunda önce, ''Türkiye'yi uyutacak bir formül bulalım'' dediği, sonra da fikir değiştirip Türkiye'nin üyeliğini kastederek ''unutun'' diye konuştuğu apaçık görülüyor. İşte diyaloglardan birkaç cümle?
Rasmussen: Türkiye zirvenin ana maddelerinden birini oluşturuyor
Möller: Türkiye uzun süre bekletilirse, bu bekleyiş Türkiye'yi İslam dünyasına itebilir. Almanlar'ın içeride ve dışarıda söyledikleri birbirini tutmuyor. Joschka Fischer ile görüştüm. 12 saat içinde üç kez fikir değiştirdi. Önce Türkiye'nin birliğe tam üyeliğini istemediklerini, Türkiye'nin dışarıda tutulması gerektiğini söyledi. Sonra benden kendisi için Türkiye'ye karşı bir oyalama formülü bulmamı istedi, daha sonra da 'unutalım' dedi.
Rasmussen: Masada onların dostlarından hiç biri yoktu. Kimse Türkiye'yi desteklemedi. Ben onlara tarih konusunda ısrarlı olmamalarının Türkiye'nin yararına olacağını anlatmaya çalıştım, anlamadılar. Tarih konusunda ısrar ettiler. Şimdi Türkiye'nin durumu sadece 2004 Aralık zirvesinde görüşülecek. Türkiye'yi birliğe istemeyenler, o zaman da bir bahane bularak karşı çıkacaklar ve bu iş uzayacaktır?
İşte bu, bizim belgeselimiz. AB belgeseli. Kopenhag yapımı.
Aynıyla vaki?
Aklımızı başımıza almaz, kıblemizi hep başkaları tayin ederse daha çok avanaklık belgesellerine konu ediliriz, kilise ile cami arasında daha çok bocalarız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019